Hükümetin Meclise
sevkettiği tasarı 13 Kasım 2008 tarihinde TBMM’de oylanarak 5811 sayılı “Bazı
Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanun” adıyla kabul
edilmiştir.
Tasarının gerekçesinde yer
alan “Türkiye’nin üretim, istihdam ve enflasyon sorununu kalıcı halde
çözebilecek yatırım gerekliliğine kaynak yaratılması, yirmialtı çeyrektir
kesintisiz büyüme başarısını yakalayan Türkiye ekonomisinin canlılığının devam
ettirilmesi ve yaşanmakta olan küresel mali krizin ülkemiz açısından en az
hasarla atlatılabilmesi için ihtiyatlılık açısından önemli bir kaynak
sağlanması ve işletmelerin sermaye yapılarının güçlendirilmesi amaçlanmaktadır.”
İfadesi Tasarının amacını özetlemektedir.
Hükümet Tasarının genel
gerekçesinde, ülkemizde uzun yılar
boyunca kalıcı güven ve istikrarın sağlanamamış olması nedeniyle milli servet
unsurlarından bir kısmının yurt dışına çıkarılmış olduğunu, varlıkların
yurt dışına çıkarılmasında, kambiyo mevzuatında yer alan hükümlerin, Türkiye’de
mevcut olan ağır vergi yükünün, yurt dışında uygulanan teşviklerin ve sağlanan
imkânların da etkin olduğunu savunmakta, öte yandan 2001 yılından bu yana
uygulanan ekonomik ve mali politikalar ile siyasi ve ekonomik istikrarsızlık
faktörlerinin giderildiğini belirtmektedir.
Tasarı gerekçesinde,
günümüz Türkiye’sınde büyüme perspektifine olan güven artırıcı gelişim trendinin
istikrar kazandığı, kambiyo ve vergi mevzuatında yer alan kısıtlamaların
kaldırıldığı ve vergi oranlarının önemli ölçüde düşürüldüğü, ayrıca,
enflasyonun yol açtığı tahribatı gidermek ve mükelleflerin gerçek kazançları
üzerinden vergilendirilmesini sağlamak amacıyla enflasyon muhasebesi uygulamasının
getirildiği ve yatırım ortamının iyileştirilmesine yönelik olarak önemli
adımlar atıldığı belirtilmektedir. Ayrıca 1/1/2006 tarihinden itibaren, menkul
kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarına getirilen basit vergilendirme
sisteminin Türkiye’deki sermaye piyasasının gelişme eğilimine girmesine büyük
ölçüde katkıda bulunduğu belirtilmektedir. Yani yurt dışında tutulan
varlıkların Türkiye’ye getirilmemesi için hiçbir neden kalmadığı
savunulmaktadır.
5811 sayılı Kanunun 1’nci
maddesine göre, Kanunun amacı; gerçek ve tüzel kişilere ait olup yurt dışında
bulunan para, döviz, altın, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarının
ekonomiye kazandırılması ve taşınmazların kayda alınması ile yurt içinde
bulunan ancak işletmelerin özkaynakları içinde yer almayan bu türden
varlıkların sermaye olarak konulmak suretiyle işletmelerin sermaye yapılarının
güçlendirilmesini sağlamaktır.
- Gerçek Veya Tüzel
Kişilerin Yurtdışında Bulunan Varlıklarının Beyanı:
Gerçek veya tüzel
kişilerce, 1 Ekim 2008 tarihi itibarıyla sahip olunan ve yurt dışında bulunan; para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer
sermaye piyasası araçları ile varlığı kanaat verici bir belgeyle ispat edilen
taşınmazlar, Kanunun yayımlandığı ayı izleyen üçüncü ayın sonuna kadar Yeni
Türk Lirası cinsinden rayiç bedelle banka veya aracı kuruma bildirilir ya da
vergi dairelerine beyan edilir.
Bu kıymetler, Vergi Usul
Kanunu uyarınca defter tutan mükellefler tarafından beyan tarihi itibarıyla
kanuni defterlere kaydedilebilir. Bilanço esasına göre defter tutan
mükellefler, bu Kanun hükümleri uyarınca kanuni defterlerine kaydettikleri
kıymetler için pasifte özel fon hesabı açarlar. Bu fon hesabı, sermayenin cüz’ü
addolunur, sermayeye ilave dışında başka bir amaçla kullanılamaz, işletmenin
tasfiye edilmesi halinde ise vergilendirilmez.
Serbest meslek kazanç defteri ile işletme hesabı
esasına göre defter tutan mükellefler, söz konusu kıymetleri defterlerinde
ayrıca gösterirler. Bu varlıklar dönem kazancının tespitinde dikkate alınmaz.
Beyan edilen varlıklarla
ilgili olarak VUK’nun amortismanlara
ilişkin hükümleri uygulanmaz. Bu varlıkların elden çıkarılmasından doğan zararlar, gelir veya kurumlar vergisi
uygulaması bakımından gider veya indirim olarak kabul edilmez.
Bu hükmün tersine
yorumlanmasından anlaşılan bu varlıkların elden çıkarılması karşılığında elde
edilen karların vergiye tabi tutulacağıdır. Ancak Kanunda bu karların Kurumlar
Vergisinde yer alan gayrimenkul ve
iştirak hisseleri satış kazancı istisnasından yararlanamayacağı yönünde bir hüküm
bulunmamaktadır. Bu düzenleme ile işletmeye kaydolunan bu kıymetlerin iki
yıl sonra satıldığında satış kazancının istisnaya tabi tutulabileceğini
düşünüyoruz.
Vergi dairelerine beyan edilen varlıkların değeri üzerinden %
2 oranında vergi tarhedilir ve bu vergi, tarhiyatın yapıldığı ayı izleyen
ayın sonuna kadar ödenir. Bu suretle ödenen vergi, hiçbir suretle gider
yazılamaz ve başka bir vergiden mahsup edilemez.
Bildirildiği veya beyan
edildiği halde, 1 Ekim 2008 tarihi itibariyle yurt dışında bulunduğu kanaat
verici belge ile tevsik edilemeyen ve bildirim
veya beyanın yapıldığı tarihten itibaren bir ay içinde Türkiye’ye getirilmeyen
veya Türkiye’deki banka ya da aracı kurumlarda açılacak bir hesaba
transfer edilmeyen para, döviz, altın, menkul kıymet ve diğer
sermaye piyasası araçları dolayısıyla 1 Ocak 2008 tarihinden önceki dönemler
için vergi incelemesine ilişkin “muafiyetten” yararlanılamayacaktır.
- Gelir veya Kurumlar
Vergisi Mükelleflerinin Türkiye’de Bulunan Varlıklarının Beyanı:
Gelir veya kurumlar vergisi
mükelleflerince sahip olunan ve Türkiye’de bulunan ancak 1 Ekim 2008 tarihi itibarıyla kanuni defter kayıtlarında işletmenin
özkaynakları arasında yer almayan para, altın, döviz, menkul kıymet ve
diğer sermaye piyasası araçları ile taşınmazlar, bu Kanunun yayımlandığı ayı
izleyen üçüncü ayın sonuna kadar Yeni Türk Lirası cinsinden rayiç bedelle vergi
dairelerine beyan edilir. Bilanço esasına göre defter tutan mükellefler, bu
Kanun hükümlerine göre Vergi Usul Kanunu uyarınca kanuni defterlerine, taşınmazlar dışındaki varlıklarını banka ve
aracı kurumlardaki hesaplara yatırmak suretiyle kaydederek pasifte özel fon
hesabı açarlar. Bu fon hesabı, sermayenin cüz’ü addolunur ve beyan tarihinden
itibaren altı ay içinde sermayeye ilave olunur. Serbest meslek kazanç
defteri ile işletme hesabı esasına göre defter tutan mükellefler, söz konusu
kıymetleri defterlerinde ayrıca gösterirler. Bu varlıklar dönem kazancının
tespitinde dikkate alınmaz. Defter tutma yükümlülüğü bulunmayan gelir vergisi
mükellefleri, taşınmazlar dışındaki varlıklarına ait tutarları banka ve aracı
kurumlardaki hesaplara yatırırlar, bunlar için ayrıca diğer şartlar aranmaz.
Yurt
dışındaki kıymetlerin kayıt altına alınmasından farklı olarak, yurt içindeki
kıymetlerin kayıt altına alınmasında; mükellefler taşınmazlar
dışındaki varlıklarını banka ve aracı kurumlardaki hesaplara yatırmak ve
pasifte açtıkları özel fon hesabını beyan tarihinden itibaren altı ay içinde
sermayelerine ilave etmek zorundadırlar.
Beyan edilen varlıklarla
ilgili olarak VUK’nun amortismanlara
ilişkin hükümleri uygulanmaz. Bu varlıkların elden çıkarılmasından doğan zararlar, gelir veya kurumlar vergisi
uygulaması bakımından gider veya indirim olarak kabul edilmez.
Yukarıda da belirttiğimiz
gibi, bu hükmün tersine yorumlanmasından anlaşılan bu varlıkların elden
çıkarılması karşılığında elde edilen karların vergiye tabi tutulacağıdır. Ancak
Kanunda bu karların Kurumlar Vergisinde yer alan gayrimenkul ve iştirak hisseleri satış kazancı istisnasından
yararlanamayacağı yönünde bir hüküm bulunmamaktadır. Bu düzenleme ile
işletmeye kaydolunan bu kıymetlerin iki yıl sonra satıldığında satış kazancının
istisnaya tabi tutulabileceğini düşünüyoruz.
Vergi
dairelerine beyan edilen varlıkların değeri üzerinden % 5 oranında vergi
tarhedilir ve bu vergi, tarhiyatın yapıldığı ayı izleyen ayın
sonuna kadar ödenir. Bu fıkraya ve dördüncü fıkraya göre ödenen vergi, hiçbir
suretle gider yazılamaz ve başka bir vergiden mahsup edilemez.
Beyanda bulunulduğu halde
bilanço esasına göre defter tutmayan mükelleflerce söz konusu varlıklara
ilişkin tutarların banka ve aracı kurumlara yatırılmaması, bilanço esasına göre defter tutan mükelleflerce ise süresi içinde
sermaye artırımında bulunulmaması hallerinde 1 Ocak 2008 tarihinden önceki
dönemler için vergi incelemesine ilişkin “muafiyetten” yararlanılamayacaktır.
Bu düzenleme uyarınca
verilmesi gereken beyannamelerin şekil, içerik ve ekleri ile verileceği yeri ve
Kanunun uygulanmasına ilişkin diğer usul ve esasları belirlemeye Maliye
Bakanlığı yetkili kılınmıştır.
- Banka Ve Aracı
Kurumların Stopaj Yükümlülüğü
Banka ve aracı kurumlar,
kendilerine bildirilen varlıklara ilişkin olarak % 2 oranında hesapladıkları
vergiyi, bildirimi izleyen ayın onbeşinci günü akşamına kadar vergi sorumlusu
sıfatıyla bir beyanname ile bağlı bulundukları vergi dairesine beyan eder ve
aynı sürede öderler.
- Bildirilen Varlıklar
İçin Vergi İncelemesi ve Vergi Tarhiyatı Yapılmayacaktır:
Gerek yurt içinde, gerek
yurt dışında olup banka ve aracı kurumlara bildirilen veya vergi dairelerine beyan
edilen varlıklar nedeniyle 1 Ocak 2008
tarihinden önceki dönemlere ilişkin hiçbir suretle vergi incelemesi ve vergi
tarhiyatı yapılmayacaktır. Diğer nedenlerle bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra başlayan 1 Ocak 2008
tarihinden önceki dönemlere ilişkin vergi incelemeleri sonucu gelir,
kurumlar ve katma değer vergisi yönünden tespit edilen matrah farkından, bu
Kanun kapsamında beyan edilen tutarlar mahsup edilerek tarhiyat yapılır.
Yani
bu kanuna göre bildirilen ve beyan edilen tutarlar, 1.1.2008’den önceki dönemlerde
elde edilmiş kayıtdışı kazanç olarak kabul edilmektedir. Düzenleme, bu
tutarları kurumlar vergisinde yüzde 20, gelir vergisinde yüzde 15-35 oranında
vergilemek yerine %2 veya % 5 oranında vergileyerek af kapsamına almaktadır. Bu
kapsama KDV ve ÖTV gibi diğer vergilerde girmektedir.
Bu
düzenlemenin geçmiş yıllarda çıkarılan matrah artırımına dayanana af
kanunlarından farkı, esas olarak vergi tahsilatını değil yurt dışındaki ve yurt
içindeki kıymetlerin ekonomiye kazandırılarak ekonominin krizle mücadelede daha
güçlü olmasını sağlamaktır.
Düzenlemenin
vergisel açıdan çok avantajlı olduğu şöyle bir örnekle açıklanabilir:
2005
yılına ilişkin 500.000 YTL kayıtdışı kazancını sadece yüzde 5 vergi ile kayıt
altına sokup sermayesine ekleyen bir mükellef hakkında her hangi bir sebeple,
örneğin kanunen kabul edilmeyen giderlerin varlığı nedeniyle 2008’den önceki
herhangi bir yıla ilişkin cezalı kurumlar vergisi tarhiyatı yapıldığında,
bulunan matrah farkından 500.000 YTL
mahsup edilecek ve kalan kısım için cezalı tarhiyat yapılabilecektir.
Devam eden incelemelerin bu
düzenlemeden yararlanıp yararlanamayacağı net değildir. Madde metni
yararlanamayacağı yönünde bir izlenim verse de “1 Ocak 2008 tarihinden önceki dönemlere ilişkin hiçbir suretle vergi
incelemesi ve vergi tarhiyatı yapılmayacaktır” ifadesi bu maksadı
zedelemektedir.
- Yurt Dışı Kazançların
Türkiye’ye Transferi:
Tam mükellefiyete tabi
gerçek kişiler ile kurumların;
-Kanuni ve iş merkezi
Türkiye’de bulunmayan kurumlara ilişkin iştirak hisselerinin satışından doğan
kazançları,
-Kanuni ve iş merkezi
Türkiye’de bulunmayan kurumlardan elde ettikleri iştirak kazançları,
-Yurt dışında bulunan
işyeri ve daimi temsilcileri aracılığıyla elde ettikleri ticari kazançları,
30 Nisan 2009 tarihine
kadar elde edilenler de dahil olmak üzere, bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 31 Mayıs 2009 tarihine kadar
Türkiye’ye transfer edilmesi kaydıyla gelir veya kurumlar vergisinden
müstesnadır.
Öte yandan tam
mükellefiyete tabi gerçek kişiler ile kurumların kanuni ve iş merkezi
Türkiye’de bulunmayan kurumların tasfiyesinden doğan kazançları, 31 Ekim 2009 tarihine kadar Türkiye’ye
transfer edilmiş olması kaydıyla gelir ve kurumlar vergisinden müstesnadır.
- Kanunun Başarı Şansını
Azaltan Unsur Kayıt Altına Alınan Varlıkların Sadece Vergi Affından
Yararlanması, Diğer Kanunlara İlişkin Müeyyideleri Önlememesidir:
Meclise sevkedilen Kanun
tasarısında yurt dışından getirilen varlıklar konusunda 1567 sayılı Türk
Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun, 47 nci maddesinin (A) fıkrası hariç
olmak üzere 2499 sayılı Kanun, 4458 sayılı Gümrük Kanunu, 5607 sayılı
Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu ve 213 sayılı Kanun kapsamında yer alan suçlar ve
kabahatler hakkında beyan edilen varlıklarla sınırlı olarak soruşturma ve
kovuşturma yapılmayacağı ve idari para cezaları uygulanmayacağı (güveni kötüye
kullanma, dolandırıcılık, zimmet, uyuşturucu ticareti, sahtecilik, insan
ticareti, parada sahtecilik, hırsızlık, göçmen kaçakçılığı, rüşvet, yağma
(gasp), silahlı ve silahsız suç örgütleriyle ilgili suçlar hariç) yönünde
hükümler varken Kanunun Mecliste kabul edilen şeklinde bu hükümler
bulunmamaktadır.
Dolayısıyla sözkonusu
varlıklar nedeniyle cezalı vergi tarhiyatı dışında diğer bütün kanuni
müeyyideler uygulanacaktır.