28 Mayıs 2018 Pazartesi



CARİ AÇIĞIN FİNANSMANI VE KIRILGANLIK

Bülent ÇAKAR                                                                                            28.05.2018

Gelişmekte olan ekonomilerin, büyürken yaptıkları yatırımlar, yurt içi tasarruflarının yeterli olmaması nedeniyle, genellikle dış kaynakla finanse edilmekte, elde edilen kaynaklar doğru kullanılmadığı için, artan büyüme ile birlikte tasarruf düzeyi artmamakta ve borçlanma yoluyla temin edilmiş olan dış kaynağın faizini ödemek için yeni dış kaynağa ihtiyaç duyulmaktadır
Bu durumda ekonomide cari açığın sürdürülebilirliği giderek sorun olmaya başlamakta ve ekonomi için bir tehdit unsuruna dönüşmektedir.
Yapılan araştırmalar, cari açığın tehdit unsuru olmaya başladığı seviyenin, genelde ülkenin cari açığının GSYİH’na oranının, %5 düzeyini aştığı seviye olduğunu göstermektedir.
Türkiye’de de buna benzer süreçler yaşanmış, 1994, 1999 ve 2001 ekonomik krizlerine sebep olan unsurların başında cari açığın sürdürülemeyecek seviyeye ulaşması gelmiştir.
Son 20 yılda cari işlemler dengesine göz attığımızda, cari açığın en büyük nedeni olarak karşımıza, mal dengesi, yani ithalat ihracat açığı çıkmaktadır.
Mal dengesinin en önemli alt kalemi ise, yaklaşık %70 ile ara mal (hammadde) ithalatıdır.
Bu durum, yukarda sözünü ettiğimiz, büyüme-cari açık ilişkisine işaret etmektedir.
Cari açık veren ekonomiler, bu açığı finanse edebilmek için, ya dışarıdan borçlanmakta, ya varlık satmakta ya da altın ve döviz rezervlerini kullanmaktadır.
Cari işlemler dengesindeki, finans hesabının alt kalemleri olan doğrudan yatırımlar, portföy yatırımları, diğer yatırımlar ve bunlara ilaveten rezerv varlıklar cari açığın finansman kaynaklarıdır.
Diğer yatırımlar kaleminin içinde en önemli kalem dış borçlanmadır. Cari açığın dışarıdan borçlanılarak finanse edilmesi dış borç stokunu arttırır.
En sağlıklı finansman kaynakları borç doğurmayan ve uzun vadeli olanlar, en riskli finansman kaynakları ise, borç doğuran ve kısa vadeli olanlardır.
Kısa vadeli finansman kaynakları, portföy hesabı içinde yer alan hisse senetleri ve yabancıların devlet iç borçlanma senetleri alımı ile diğer yatırımlar içinde yer alan bankaların yurtdışından temin ettikleri kısa vadeli banka kredileri, yurtdışından temin edilen kısa vadeli diğer sektör kredileri ve bankalardaki yabancıların mevduat hesabı toplamından oluşur.
Uzun vadeli finansman ise, doğrudan yatırımlar, portföy hesabı içinde yer alan Hazine tahvil ihracı ve bankalar tahvil ihracı ile diğer yatırımlar içinde yer alan yurt dışından temin edilen uzun vadeli banka kredileri ve diğer sektör kredileri kalemlerini içerir.
Borç doğurmayan finansman kaynakları, doğrudan yatırımlar, portföy hesabındaki hisse senetleri ve diğer yatırımlar altındaki diğer yükümlülüklerdir. Borç doğuran finansman kaynakları ise, portföy hesabı içindeki borç senetleri, diğer yatırımlar içindeki ticari krediler, krediler, mevduatlar ve diğer yükümlülüklerdir.
Kısa vadeli dış borçlanma ve hisse senetlerine yönelik portföy yatırımları yoluyla gelen döviz, sıcak para olarak nitelendirilip cari açığın riskli finansmanını oluştururken; doğrudan yabancı sermaye yatırımları ve uzun vadeli dış borçlanma şeklinde gelen döviz, cari açığın sağlıklı finansmandır.
Cari açık, finans hesabı ile finanse edilemezse, ödemeler bilançosunun net hata noksan hesabı ile finanse edilir. Net hata noksan hesabı, kayıt dışı (bilinmeyen) döviz giriş ve çıkışlarının net dengesini gösterir ve net değer pozitif olduğu sürece cari açığı finanse eder. Bu finansman kaynağı da güvenilir bir finansman kaynağı değildir.
Finans hesabı ile net hata ve noksan hesabındaki döviz girişleri cari açığın finansmanında yetersiz kalırsa, açık, rezerv varlıklardan karşılanır.
Resmi rezervler hesabı merkez bankasındaki döviz ve altın varlıkları ile IMF nezdindeki özel çekme haklarından (SDR) oluşur.
Son 10 yılda, ABD ve AB'nin genişlemeci parasal politikaları ve düşük faiz politikaları sonucu dünyada ortaya çıkan likidite bolluğu Türkiye'ye düşük maliyetli sermaye girişini kolaylaştırırken, düşük faiz ve dalgalı kur rejimini uygulamak mümkün olmuştur. Diğer bir deyişle, ekonomik büyüme, cari açık finans hesabının diğer yatırımlar alt kaleminde yer alan dış borçlanmayı artırmıştır.
2017 yılında cari açığın gayrisafi yurtiçi hasılaya oranı yüzde 5,5 olmuştur. 2016 yılında bu oran yüzde 3,8 idi. Bu, önemli bir artışa tekabül etmektedir ve aynı zamanda kritik olan % 5’ in üzerindedir.
Bazı durumlarda, kritik oranın üzerinde ve süreklilik arz eden cari açıkların var olduğu ekonomilerde uluslararası sermaye piyasalarına erişimin aniden sona ermesi, yani ülkenin ihtiyacı olan dış kaynağa artık ulaşmanın imkânsız hale gelmesi durumu ile karşılaşılabilmektedir. Yunanistan’da yaşanan 2009 krizi buna örnektir.
Bu durumlarda ekonomiler, dış kaynak bulabilmek için yüksek faizler ödemekte, yabancıların en verimli şirketleri satın almasını özendirmekte, gayrimenkul satışına dayanan gelir elde etme yöntemine baş vurmakta, yani ülke kaynakları ucuza elden çıkarılmış olmaktadır.
Son bir yıldır, Amerikan Merkez Bankasının bilançosunu küçültme ve faiz artırmaya yönelik politikaları, cari açık ile büyüyen ülkeler açısından dış kaynağın kıt ve daha maliyetli hale gelmesine yol açmaktadır. Bu durumda gelişen ülke paraları ABD Doları karşısında değer kaybetmeye başlamışlardır. Türkiye’de bu süreç, içerideki bazı etkenler nedeniyle daha şiddeti yaşanmaktadır.
Sonuç olarak, ülkenin ekonomik büyümede dışarıya bağımlılığı, uzun dönemde sürdürülebilir büyümeyi sıkıntıya sokmaktadır. Sorunun çözümü, öncelikli olarak ekonomide yapısal dönüşüme, yani ülkenin dış dünyayla rekabet edebilir kalitede ve fiyatlarda aramalları ve tüketim malları üretebilmesine ve zamanla iç tasarruflarını bu yatırımları finanse edecek büyüklüğe çıkarabilmesine bağlıdır.


25 Mayıs 2018 Cuma

MÜKELLEFLER İÇİN BÜYÜK İMKAN: BİLANÇODAKİ TAŞINMAZLAR YENİDEN DEĞERLENEBİLECEK


MÜKELLEFLER İÇİN BÜYÜK İMKAN: BİLANÇODAKİ TAŞINMAZLAR YENİDEN DEĞERLENEBİLECEK
25 Mayıs 2018 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 7144 sayılı Kanun ile, mükelleflerin bilançosunda yer alan taşınmazlarını, 30 Eylül 2018 tarihine kadar yeniden değerlemelerine imkan tanınmıştır.
Sat kirala geri al işlemine ve kira sertifikası ihracına konu edilen taşınmazlar bu imkandan yararlanamayacaklardir.
Bilançoda yer alan taşınmazların ve amortismanların değeri, yeniden değerleme oranı ile çarpılacaktır. Amortisman hehangi bir yılda ayrılmamış olsa da tam olarak ayrılmış varsayılacaktır.
Mükelleflerin enflasyon düzeltmesine tabi tuttukları en son bilançolarında (uygulamada en son 31.12.2004 tarihli bilançolar enflasyon düzeltmesine tabi tutuldu) yer alan gayrimenkuller ve amortismanları, Nisan 2018 Yİ-ÜFE/Ocak 2005 Yİ-ÜFE, şeklinde bulunacak yeniden değerleme oranı ile çarpılacaktır. Bu oran 341,88/114,83=2,97 0larak bulunmaktadır. Diğer bir deyişle taşınmazın defterdeki değeri yaklaşık 3 kat artırılacaktır.
Enflasyon düzeltmesinin yapıldığı en son bilanço tarihi olan 31.12.2004 tarihinden sonra edinilen taşınmazlar için ise, yukardaki Ocak 2005 ÜFE endeksi yerine, taşınmazın edinildiği tarihi takip eden ayın ÜFE endeksi kullanılacaktır.
Taşınmazın net bilanço aktif değerindeki artış, bilançonun pasifinde özel bir fon hesabında gösterilecektir. Bu fon hesabı sermayeye ilave edilebilecektir. İşletmeden çekilemeyecek, sermaye hesabı dışında başka bir hesaba kaydedilemeyecektir, aksi takdirde bu işlemin yapıldığı dönem kazancı olsun veya olmasın, gelir veya kurumlar vergisine tabi tutulacaktır.
Yeniden değerlemeye tabi tutulan taşınmazların amortismanları, yeniden değerlenmiş bedelleri üzerinden ayrılmaya devam edilecektir.
Pasifte özel bir fon hesabında gösterilen değer artış tutarı üzerinden % 5 oranında vergi hesaplanıp ödenecektir. Bu vergi zamanında beyan edilmez veya ödenmez ise bu uygulamadan yararlanılamayacaktır.
Yeniden değerlemeye tabi tutulan taşınmazların satılması halinde, pasifte özel bir fon hesabında gösterilen değer artışları, kazancın tespitinde dikkate alınmayacaktır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, bu düzenleme, yıllar önce uygulanan yeniden değerleme uygulamasından çok daha avantajlı hükümler içeriyor.
Birincisi, bilançolar iyileşecek ve gerçek duruma daha uygun hale gelecektir. Kredi taleplerinde, kredi verenlerin önüne daha gerçekçi bilançolar ile çıkılacaktır.
İkincisi, amortismanlar yeniden değerlenmiş bedeller üzerinden ayrılacağı için, vergi avantajı sağlamış olacaktır.
Üçüncüsü, Maliye, gayrimenkulün satışında, bu uygulama ile pasife kaydedilen değer artışını, sermayeye ilave edilmemiş olsa bile, vergilemekten vazgeçmiştir. Yani, 2004 yılında edinilen bir gayrimenkul 2018 yılı içinde satıldığında, defterdeki maliyet bedeli yerine, bu bedelin yaklaşık 3 katı olan bedel dikkate alınarak satış kazancı hesaplanacaktır.

21 Mayıs 2018 Pazartesi

CARİ AÇIK NEDİR, NEDEN ÖNEMLİDİR


CARİ AÇIK NEDİR, NEDEN ÖNEMLİDİR

Basit anlatımıyla, bir ülkenin ekonomisinin büyümesi demek, o ülkede belli bir zaman diliminde üretilen mal ve hizmet miktarının artması demektir. Üretilen mal ve hizmet miktarı artmış ise, bu mal ve hizmeti üreten faktörlerin gelirleri de artmış demektir. Yani ücretli çalışanların (işçinin), sermaye sahibinin (işverenin) ve gayrimenkul sahiplerinin geliri de artacaktır.
Mal ve hizmet üretiminin artması için, yeni fabrikalar, işyerleri, yani yatırımların yapılması, yatırım için de, ürettiğiniz mal ve hizmetin tamamını tüketmeyip bir kısmını tasarruf etmiş olmanız gerekir. Eğer yeteri kadar tasarrufunuz yoksa, yeni yatırım için borçlanmanız şarttır. İşte tasarruf açığı olan ülkelerin büyümek için başvurduğu iç ve dış borçlanma, aynı zamanda cari açığın veya bütçe açığının büyümesine neden olmakta ve bunların doğru yönetilmesini gerektirmektedir. Aksi takdirde o ekonominin istikrarı tehlikeye girer.
Cari işlemler dengesi dediğimiz şey, bir ekonominin, yurtdışındaki başka ekonomiler ile yaptığı işlemlerin, başka bir anlatımla, döviz girdisi ile döviz çıktısının dengesidir.
Cari İşlemler Dengesinde üç ana kalem bulunmaktadır. Cari İşlemler Hesabı, Sermaye Hesabı, Finans Hesabı.
Cari İşlemler Hesabı ve Sermaye Hesabının toplamının her zaman Finans Hesabı kalemine eşit olması gerekmektedir. Diğer bir deyişle bu hesapların artı veya eksi bakiyesinin sonuçları  finans hesabında yer alır. Ancak, verilerin değişik kaynaklardan elde edilmesi, değerleme, ölçme ve kayıt zamanı farklılıkları nedeniyle, oluşan farklar Net Hata ve Noksan (NHN) kalemine “kalıntı” şeklinde yansımaktadır. Bu kalem, finans hesabından, cari işlemler hesabı ve sermaye hesabının çıkarılmasıyla elde edilmektedir.
Cari İşlemler Dengesinin en önemli kalemleri, Cari İşlemler Hesabı altında yer alan ihracat ve ithalat ile hizmet ihracatı ve hizmet ithalatı dengesidir.
Eğer cari işlemler açığı söz konusu ise, bu açık öncelikle sermaye ve finans hesabı fazlası ile dengelenir. Sermaye ve finans hesabı fazlasının cari işlemler açığını tam olarak finanse edememesi halinde ise, kalan kısım merkez bankasındaki resmi rezervler ile finanse edilir ve bu durumda resmi rezervlerde azalma meydana gelir.
Cari işlemler açığı olan bir ülke, gerek doğrudan yatırımlar gerek portföy yatırımları veya diğer finansal kalemleri kullanmak suretiyle yurtdışından tasarruf ithal ediyor demektir.
Sermaye hareketleri dengesi esasen, yurtiçindeki faizler ile yurtdışındaki faizlerin göreli seviyelerine göre belirlenir. Riskin aynı olduğu varsayımıyla, bir ülkedeki faizlerin dış dünyadan daha yüksek olması durumunda mali sermaye bu ülkeye yönelecek ve sermaye hareketleri dengesi fazla verecektir.
Diğer bir deyişle, aslında cari açık, sermaye hesabı dengesi veya resmi rezervler ile kapatılmaktadır.
Ödemeler dengesinin dengede olması ise, cari hesap dengesinin sermaye ve finans hesabı dengesi ile dengelenmesi ve dolayısıyla da resmi rezervler hesabı dengesinin fazla ya da açık vermemesidir.
Türkiye’de kullanılan ödemeler dengesi tablosu aşağıdaki gibidir: 

ÖDEMELER DENGESİ (Milyon USD)
2010
2011
2012
CARİ İŞLEMLER HESABI
-45.447
-75.092
-48.504
İhracat (FOB)
120.902
143.396
163.221
İthalat (FOB)
-177.315
-232.535
-228.553
Mal Dengesi
-56.413
-89.139
-65.332
Hizmetler Dengesi: Gelir
36.279
40.668
43.150
Hizmetler Dengesi: Gider
-19.621
-20.538
-20.548
Mal ve Hizmet Dengesi
-39.755
-69.009
-42.730
Gelir Dengesi: Gelir
4.477
3.952
5.034
Gelir Dengesi: Gider
-11.692
-11.793
-12.191
Mal, Hizmet ve Gelir Dengesi
-46.970
-76.850
-49.887
Cari Transferler
1.523
1.758
1.383
SERMAYE HESABI
-51
-25
-44
FİNANS HESABI
59.061
66.698
70.172
Yurtdışında Doğrudan Yatırım
-1.464
-2.349
-4.074
Yurtiçinde Doğrudan Yatırım
9.036
16.047
13.016
Portföy Hesabı (Varlıklar)
-3.524
2.688
2.657
Portföy Hesabı (Yükümlülükler)
19.617
19.298
38.132
Diğer Yatırımlar (Varlıklar)
7.012
11.136
-569
Diğer Yatırımlar (Yükümlülükler)
28.384
19.878
21.010
Cari, Sermaye, Finansal Hesaplar
13.563
-8.419
21.624
NET HATA VE NOKSAN
1.405
9.433
1.197
GENEL DENGE
14.968
1.014
22.821
REZERV VARLIKLAR
-14.968
-1.014
-22.821
   Resmi Rezervler
-12.809
1.813
-20.814
   Uluslararası Para Fonu Kredileri
-2.159
-2.827
-2.007
Bilgi için:
GSYH
731.600
774.000
786.000
Cari Açık GSYH (%)
-6,2
-9,7
-6,0
12 Aylık Bazda Cari Açık
-45.447
-75.092
-46.935
Kaynak:Mahfi Eğilmez/Kendime Yazılar
Tablodan görüleceği üzere, 2010, 2011 ve 2012 yıllarında cari işlemler hesabı hep açık vermiş ve bu açık finans hesabı ile kapatılmış, resmi rezervler kullanılmamıştır. Tabloda dikkat çeken bir diğer husus, cari açığın gayri safi yurtiçi hasılaya oranının da yer alması olup, bu oran, bir ekonominin ne kadar istikrarlı veya kırılgan olduğunu gösteren önemli bir göstergedir. Gelecek yazımızda cari açığı yayınlanmış güncel rakamlar ile irdelemeye devam edeceğiz.


13 Mayıs 2018 Pazar

SEÇİMLER VE IMF RAPORU

SEÇİM EKONOMİSİ

Seçim nedeniyle seçim ekonomisine yönelik adımlar atılmaya devam ediyor.
Son olarak, “Vergi ve prim borçlarının yapılandırılması, emeklilere dini bayramlar öncesi ikramiye ödenmesi, imar barışı, üniversitelerden kaydı silinenlere af” gibi düzenlemeleri de içeren kanun tasarısı TBMM de kabul edildi.
Bu Kanun ile, milyonlarca vatandaşın vergi ve vergi cezaları, bazı idari para cezaları, ecrimisil ile öğrenim ve katkı kredisi gibi bazı kamu alacakları, gümrük vergileri ve bu vergiye ilişkin idari para cezaları, sigorta primleri, topluluk sigortası primleri, emeklilik keseneği ve kurum karşılığı, işsizlik sigortası primi, sosyal güvenlik destek primi ile bu alacaklara ilişkin her türlü faiz, zam, gecikme zammı, gecikme faizi, cezai faiz, gecikme cezası gibi fer'i alacakları yeniden yapılandırılıyor.
Ayrıca, ruhsatsız veya ruhsata ve imar mevzuatına aykırı yapılar için, arsa emlak değeri ile yapı yaklaşık maliyeti toplamı üzerinden konutlarda yüzde 3, ticari kullanımlarda yüzde 5 oranında kayıt bedeli alınarak mevzuata aykırı durumları ortadan kaldırılıyor.
Yaşlılık aylığında, yüzde 100'e yakın artış sağlanıyor.
Emeklilere Ramazan ve Kurban bayramlarında 1000'er lira ikramiye verilecek.
İş yeri açan 18 yaşından büyük, 29 yaşından küçük girişimcilerin bir yıllık sigorta primleri Hazine tarafından karşılanacak.
5 Mayıs 2018 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Bakanlar Kurulu Kararı ile;
Kadın çalışanların kreş harcamaları için kreşlere yapılan ödemelerin, her bir çocuk için aylık asgari ücretin % 50 sini aşmayan kısmı çalışana verilmiş ücret sayılmayacak, gelir vergisine tabi tutulmayacak.
Bazı alkollü içkilere ilişkin ÖTV asgari maktu vergi tutarları yeniden belirlendi.                                                                                                                                                                                                          
Sanayi sicil belgesi sahibi mükelleflerce alınan makine ve teçhizatın,amortisman oran ve süreleri, faydalı ömür sürelerinin yarısı dikkate alınmak suretiyle hesaplanabilecek ve KDV Kanunun geçici 39 uncu maddesine göre katma değer vergisi istisnasına tabi olacak.
Gayrimenkullerin alım satımında, devir eden ve devir alan için ayrı ayrı ödenmesi gereken “binde 20” nispetinde alınan tapu harcı 31/10/2018 tarihine kadar “binde 15” olacak.
Teslimi %18 oranında KDV’ye tabi olan konutların 31/10/2018 tarihine kadar teslimlerinde uygulanacak KDV oranı %8’e düşürüldü.
Bunlar gibi genişletici maliye politikaları devam ederken, Merkez Bankası, 25 Nisanda, geç likidite penceresi borç verme faiz oranını 75 baz puan artışla yüzde 12,75 den 13,50'ye yükseldi.
Merkez Bankası, geç likidite penceresi faizini, yaklaşık 4 ay önce 50 baz puan artırmıştı, ancak anlaşılan tekrar artırma gereği duyd.
Bilindiği üzere Merkez Bankası piyasayı bu faiz oranından fonlamakta ve bu nedenle, geç likidite penceresi faiz oranı, Bankanın para politikasında kullandığı en önemli araç olarak görülmektedir..
Merkez Bankası Para Politikası Kurulu yaptığı açıklamada, faiz artırımının nedenini, iç ve dış talebin büyümeye devam etmesi olarak açıklamıştır.
Açıklamada, enflasyon ve enflasyon beklentilerinin bulunduğu yüksek seviyeler ile ithalat fiyatlarındaki yükselişin enflasyon riskini artırdığı, fiyat istikrarını desteklemek amacıyla ölçülü bir parasal sıkılaştırma yapılmasına karar verildiği, ihtiyaç duyulması halinde ilave parasal sıkılaştırma yapılabileceği belirtilmiştir.
Bu seviyedeki faiz oranı artışının iç talebi frenleyip frenlemediğini söylemek için henüz erken, ancak 25 Nisandan bu yana ABD Doları 4,10 TL’dan 4,31 TL’na, Euro ise 5 TL’dan 5,14 TL’na yükselmiştir. Diğer bir deyişle yapılan faiz oranı artışı dövize olan talebi durdurmamış, enflasyon üzerindeki maliyet baskısı artarak devam etmiştir.
Diğer bir deyişle, bir yandan piyasanın ateşini söndürmek amacıyla, TCMB faiz artışı yapmakta, öte yandan, 24 Haziran seçimleri nedeniyle, piyasayı canlandıracak adımlar atılmaktadır.

IMF RAPORU

Mülkiyeden hocam sayın Korkut Boratav, 11 Mayıs tarihinde yayınlanan makalesinde, IMF’nin Türkiye için hazırladığı 2018 ekonomik raporunda, bazı önemli tespit ve önerilerde bulunduğunu belirtmiştir.
Rapor’un Mart 2018’deki ekonomik sorunlarla ilgili teşhisleri şöyledir: Kamu maliyesinin beslediği ve gevşek para politikalarıyla desteklenen iç talep artışları, ekonomiyi 2017’de aşırı ısındırmış; enflasyonun ve cari açığın artmasına yol açmıştır. Konut ve inşaat sektörlerinde aşırı üretim söz konusudur. Bugünkü finansal kırılganlıklar sürdükçe genişletici maliye ve para politikalarında ısrar etmek sonuçsuz kalır; tehlikeli olabilir.
Raporda,büyüme sürecini kısıtlayan kırılganlıklara ilişkin göstergeler şöyle sayılmıştır:
Yıllık dış finansman gereksiniminde artış, 
Dış finansmanda “sıcak”, istikrarsız kalemlerin artan önemi,.
Net uluslararası yatırım pozisyonun sürekli bozulması ve “eksi” yüzde 53 ile benzer ülkelerden çok daha kötü duruma gelmesi,
Artış eğilimi gösteren cari işlem açığının 2017’de yüzde 5,5’e çıkmış olması,
Dış borç / millî gelir oranı,
Rezervlerin yetersizliği.
Rapor, şu sonuca ulaşıyor: “İleri ekonomilerde para politikalarının [politika faizlerinin] normalleşmesi veya yükselen piyasalarda artan risk primi dış finansman maliyetini yükselttiğinde Türkiye ekonomisi bu kırılganlıklar nedeniyle daha da kötü etkilenecektir.”
IMF Raporu, 2017’de ekonomiyi aşırı ısındıran genişleyici maliye ve para politikalarına bu yıl son verilmesini ısrarla öneriyor.
IMF Raporu’na göre, aşırı ısınma tespitleri, uluslar arası yatırımcıları olumsuz doğrultuda etkilerse, Türkiye’den hızlı sermaye çıkışları beklenir. O zaman, 2019’da iktidarda kim olursa olsun, IMF’ye kredi talebiyle yönelmek, pratik bir seçenek olarak gündeme gelecektir. Bugünlerde Arjantin, benzer nedenlerle IMF’ye başvurmuştur.
Rapor’daki politika önerileri olası bir 2019 kredi anlaşmasının koşulları hakkında fikir vermektedir.
Maliye politikasında, geleneksel kamu açığı oranlarında sert daralma öneriliyor: Faiz dışı kamu fazlası 2018’de (yüzde olarak) eksi 1,5’tir, 2019’da artı 0,5’e dönüşmelidir. Önerilen kemer sıkma, milli gelirin yüzde 2’sine ulaşıyor.
IMF Raporu, ısrarla Kamu-Özel Ortaklığı ve Varlık Fonu uygulamalarında, hesap vermede, denetimde berraklık talebine bulunuyor.
Para politikasında TCMB özerkliği ve etkili parasal daralma vurgulanıyor. Katı enflasyon hedeflemesi sürdürülüyor; geç likidite penceresi faiz oranının 1-3 puan arası (yani yüzde 14,5-16,5’e) artırılması öneriliyor.
Son olarak, “işgücü piyasasının esnekleşmesi” önerileri somutlaştırılıyor: Kıdem tazminatının reformu [yani tasfiyesi], asgari ücretlerin ve memur maaşlarının enflasyona endekslenmesine son verilmesi, geçici istihdam uygulamalarının yaygınlaştırılması, gönüllü özel emeklilik sisteminin zorunlu hale getirilmesi gibi
Sayın Korkut Boratav’ın makalesinde değindiği IMF raporu hayli karamsar bir tablo çiziyor. Ekonomiye ilişkin rakamlar raporu teyit ediyor. Sonuç olarak, seçimlerden sonra, hep birlikte acı ilaç içmeye hazır olalım.