SEÇİME DOĞRU EKONOMİNİN GENEL GÖRÜNÜMÜ
Bülent ÇAKAR 04.05.2018
TCMB Mayıs
Ayı Finansal İstikrar Raporunda, küresel iktisadi faaliyetin 2011 yılından bu
yana en güçlü büyüme oranına ulaştığı ifade edilmiştir.
2018 yılı
Nisan ayından bu yana ise, küresel finansal koşullardaki sıkılaşma ve risk iştahındaki
azalışa bağlı olarak, gelişmekte olan ülkelere yönelik net portföy
hareketlerinde zayıflama yaşanırken, söz konusu ülkelerin risk primlerinde de
artış görülmektedir.
Türkiye’de
ise, yabancılar 4-25 Mayıs haftaları arasında toplam 1 milyar 43 milyon
dolarlık Devlet İç Borçlanma Senedi, 103,5 milyon dolarlık hisse senedi, 120
milyon dolarlık da Şirket İç Borçlanma Senedi sattılar. Dört haftada toplam
satış 1 milyar 266 milyon doları buldu.
Merkez Bankası’nın
dün açıkladığı veriler, yılın ilk beş ayında yabancı yatırımcıların 914 milyon
dolarlık hisse senedi sattıklarını, 290 milyon dolarlık da devlet iç borçlanma
senedi aldıklarını gösteriyor. Net çıkış 624 milyon dolar olarak açıklandı.
Öte yandan, reel
sektörün yabancı para açık pozisyonu uzun süredir artış eğilimi göstermekte,
son olarak 221 milyar ABD doları olarak gerçekleşmiş bulunmaktadır.
Bilindiği
üzere, yüksek miktardaki döviz borcu, döviz geliri sınırlı olan firmaların
bilançosunu bozmakla kalmayıp, ülke ekonomisinin finansal istikrarı açısından da
kırılganlık unsuru sayılmaktadır.
TCMB Raporuna
göre bankaların yeni kredi bulmalarında şu anda herhangi bir sorun yaşanmamakla
birlikte, ABD doları cinsinden dış borçlanma maliyetleri, küresel faiz
oranlarındaki gelişmeler nedeniyle
artmaktadır.
2017 son
çeyreğinde ithalat ve enerji fiyatlarındaki yükselişle cari açıkta bir miktar
artış yaşanmış olup, cari açığın GSYİH’ye oranı yüzde 5,6 olarak
gerçekleşmiştir
TCMB, geçen
ay, enflasyonla mücadele amacıyla, Geç Likidite Penceresi faiz oranını yüzde
13,5’e yükseltmiştir. Mayıs ayı içerisinde ise, fiyat istikrarını desteklemek
amacıyla güçlü bir parasal sıkılaştırma yapılmasına karar vermiş ve Geç Likidite
Penceresi faiz oranını yüzde 16,5’e çıkarmıştır. Son olarak para politikası
operasyonlarında sadeleşmeye gidilmiş, politika faizi bir hafta vadeli repo
ihale faiz oranı (yüzde 16,5) olarak belirlenmiştir.
Yani, ekonomi
yönetimi faiz silahını çekmiş, döviz kurundaki yönü yukarı olan aşırı oynaklığı
önlemek istemiştir.
Döviz kurunun
istikrarsız oluşu, tek başına ekonomi için büyük bir problem teşkil etmektedir.
Döviz kurunun aşırı yüksek oluşu, her ne kadar, ihracat için olumlu bir faktör
olsa da, aynı zamanda, dış ticaret açığı nedeniyle, cari açığı besleyen bir
etkendir.
Türkiye’de cari
açık, doğrudan yatırımlar ve portföy yatırımlarından ziyade, borçlanma ile
finanse edildiği için, borçlanma maliyetini ve enflasyonu artıran bir olgudur.
Öte yandan, geçen
yıldan bu yana 467 bin 776 firmanın, Kredi Garanti Fonunun 227,3 milyar liralık
kefalet desteği ile 255 milyar liralık kredi kullandığı bildirilmiştir.
Bankacılık
sektörünün kredi hacmi, 2 trilyon 417 milyar 508 milyon liraya yükselmiş, toplam
kredi hacmi, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 24,50 artmıştır..
2017
yılındaki canlılığın, işsizlik oranları ve istihdam üzerinde de olumlu etkileri
olmuş, 2017 yılı başında en yüksek seviyesine ulaşan işsizlik oranı yıl boyunca
önemli bir azalış kaydetmiş, 2017 yıl sonu itibarıyla yüzde 9,9 oranında
gerçekleşmiştir.
Merkezi
yönetim bütçe açığının GSYİH’ye oranı, 2017 yıl sonu itibarıyla yüzde 1,5
olarak gerçekleşmiştir.
Türk
lirasında yaşanan değer kaybı, enerji ve gıda fiyatlarında görülen yükselişler nedeniyle,
tüketici enflasyonu 2017 yılının ikinci çeyreğinden itibaren yıl sonuna kadar
artış göstermiştir Aralık 2017 itibarıyla tüketici enflasyonu yıllık yüzde 11,9
olarak gerçekleşmiştir.
Yakın dönemde
döviz kurlarında gerçekleşen artışlar başta temel mal ve enerji kalemleri olmak
üzere enflasyon üzerinde baskı oluşturmaya devam etmektedir.
Seçim öncesi
kamu harcamalarındaki artış nedeniyle, enflasyon beslenirken, mali disiplin
sağlamaya yönelik önlemlerin seçimden sonra devreye gireceği anlaşılmaktadır.
Moody’s son
açıklamasında Türkiye ekonomisinde büyümenin yıl sonunda yüzde 2.5 düzeyine
gerileyeceğini iddia etmiştir. OECD de büyümenin yavaşlayacağını, yıl sonunda
yüzde 5.3 düzeyine ineceğini açıklamıştır.
İSO Türkiye
İmalat PMI (Satın Alma Yöneticileri Endeksi) mayıs ayında 46,4’e gerileyerek
ikinci çeyrek ortalarında Türk imalat sektöründe zorlu faaliyet koşullarına
işaret etmiştir.
TÜİK’in
açıkladığı tüketici güven endeksi ve ekonomik güven endeksi de düşme eğilimindedir.
Kısacası,
seçime giderken Türkiye ekonomisinde yılbaşından bu yana tüm alanlarda genel bir
olumsuzluk ve güven kaybı söz konusudur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder