Zeki Gündüz Dünya Gazetesindeki 15.04.2009 tarihli
köşe yazısında, Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 5. Maddesinde yer alan kurumların
en az iki tam yıl süreyle aktiflerinde yer alan taşınmazlar ve iştirak
hisseleri ile aynı süreyle sahip oldukları kurucu senetleri, intifa senetleri
ve rüçhan haklarının satışından doğan kazançların %75'lik kısmının kurumlar
vergisinden istisna olması nedeniyle, bazı bakanlık görüşlerinde, bu istisna
hükmü nedeniyle, satışta bir zarar oluşmuşsa bu zararın matrahtan
indirilemeyeceğinin ileri sürüldüğünü yazmıştır.
Bu görüşün dayanağının KVK’nun 5. maddesinin 3.
fıkrasındaki, "iştirak hisseleri alımıyla ilgili finansman giderleri hariç
olmak üzere, kurumların kurumlar vergisinden istisna edilen kazançlarına
ilişkin giderlerinin veya istisna kapsamındaki faaliyetlerinden doğan
zararlarının, istisna dışı kurum kazancından indirilmesinin kabul
edilemeyeceği" şeklindeki düzenleme olduğunu, kâr etseydiniz %75'i
vergiden istisna olacaktı, zarar ettiğinizde bu zararı gider olarak dikkate
alamazsınız dendiğini belirtmiştir.
Aynı tarihlerde (2007), İstanbul Vergi Dairesi
Başkanlığı zararı indiremezsiniz derken (B.07.1.GİB.4.34.16.01/KVK-5/e), Gelir
İdaresi Başkanlığının verdiği yazılı görüşte, zararın tamamının kurum
kazancının tespitinde dikkate alınabileceği görüşünü verdiğini
(23.08.2007/074720) aktarmıştır. Örnek olarak verdiği yargı kararında ise, geliri
belli şartlarla vergiden istisna tutulan yurt dışı inşaat faaliyetinden doğan
zararın yurt içi kazançlardan, yukarıdaki yaklaşım çerçevesinde,
indirilemeyeceğinin iddia edildiğini, ancak İstanbul 6. Vergi Mahkemesi ve
Danıştay 4. Dairesinin tarhiyatı terkin ettiğini (4.D.,20.5.1998 tarih,
E.1997/6039, K.1998/2058) belirtmiştir.
Konuya ilişkin olarak, gayrimenkul veya iştirak
satışında oluşan zararın, istisna edilen kazanca ilişkin "gider"
olarak addedilemeyeceğini, ayrıca bu zararın "istisna faaliyetten doğan
zarar" olduğunun da ileri sürülemeyeceğini, çünkü ortada bir faaliyet değil
"satış işlemi" olduğu görüşünde olduğunu belirtmiştir. Ayrıca istisnanın
belli şartlara bağlandığını, o şartlar yerine getirilmezse istisnadan da
yararlanabilmenin mümkün olmadığını, dolayısıyla, "Kâr olsaydı, şartlara
uysaydın, istisnadan yararlanırdın, ortada "gider" veya
"faaliyet zararı" olmasa da biz bunu indirtmeyiz" şeklinde
özetlenebilecek, hukuki zemini olmayan bir yaklaşımın mevcut olduğunu yazmıştır.
Gelir İdaresi Başkanlığı'ndan bir mükellef ve
uygulamacı olarak bu tür çelişkili uygulamaları giderecek genel tebliğ
açıklaması veya sirküler şeklinde, uygulamaya yön verici düzenlemeler
beklediğini, inceleme elemanlarından da, bu tür idarenin çelişkili
yönlendirmelerinin bulunduğu bir uygulama tespit ettiklerinde "vergi
inceleme raporu" yazmak yerine, "görüş ve öneri raporu" yazarak
önce konunun netleşmesinin sağlanmasına yardımcı olmalarını beklediğini, kaldı
ki Maliye Bakanlığı'nın bu şekilde davranılması yönünde nedense kaale alınmayan
yazılı emrinin de olduğunu belirtmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder