15 Mart 2016 Salı

KAR DAĞITIMI

YÜZDE 5 ORANINDA BİRİNCİ TEMETTÜ DAĞITILMASI MECBURİ DEĞİLDİR
Eski TTK'nın 466'ncı maddesindeki "... pay sahipleri için % 5 kâr payı ayrıldıktan sonra" ibaresi, kâr dağıtımı mecburiyeti olarak algılanmamış ve uygulanmamıştır.
Yeni TTK'nun 519'uncu maddesi, eski TTK'daki 466'ncı maddeye tamamen paraleldir.
Nitekim 519'uncu maddenin gerekçesinde, madde üzerinde sadece kelime seçimi anlamında rötuşlar yapıldığı, ".... İÇERİĞE TEMEL OLAN DÜŞÜNCE VE HÜKÜMLER...." açısından herhangi bir değişikliğin amaçlanmadığı belirtilmiştir.
Dolayısıyla eski TTK'nun 466'ncı maddesindeki "........ ayrıldıktan sonra"  ibaresinin, yeni TTK'nun 519'uncu maddesinde "....... ödendikten sonra" haline getirilmiş olması, kâr dağıtım mecburiyeti getirildiği şeklinde yorumlanamaz.
Uygulamada kâr dağıtmama kararı almış olan şirketler, gerek TTK açısından, gerekse vergisel yönden herhangi bir vergi, ceza veya engelleme ile karşılaşmamaktadır.
(Mehmet MAÇ MDERGI Mart 2015)

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
 İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
(Mükellef Hizmetleri Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü)

Sayı : 62030549-125[15-2012/144]-834
Tarih : 08/04/2014
Konu : 5811 sayılı Kanun kapsamında sermayeye ilave edilen tutarın ortaklara dağıtılmasında gelir vergisi tevkifatı hk.
İlgide kayıtlı özelge talep formunda, ... Vergi Dairesi Müdürlüğünün ... vergi numarasında kayıtlı mükellefi olduğunuz, tasfiyeye girecek olan şirketinizin 890.000,00 TL sermayesi olduğu ve bu sermaye içerisinde 5811 sayılı Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanunun yurt içinde bulunan varlıklara ilişkin hükümlerinden yararlanılarak şirket aktifine alınan ve daha sonra sermayeye ilave edilen tutar bulunduğu, şirketin tasfiye edilmesi halinde 5811 sayılı Kanun hükümlerince şirket aktifine alınan 400.000,00 TL'si ayni ve 350.000,00 TL'si nakdi sermayenin ortaklara hisseleri oranında dağıtılacağı belirtilerek, ortaklara dağıtılacak söz konusu tutarlar üzerinden vergi kesintisi yapılıp yapılmayacağı hususunda Başkanlığımız görüşü sorulmaktadır.
..................................................................................................................................................
Bu hüküm ve açıklamalara göre, 5811 sayılı Kanun kapsamında beyan edilerek pasifte açılan özel bir fon hesabına alınan ve 6 ay içerisinde sermayeye eklenen tutarlar, ticari kazancın bir unsuru olmayıp sermayenin cüz'ü sayılacağından, şirket ortaklarına dağıtılması halinde bu tutarlar üzerinden vergi hesaplanmaması ve vergi kesintisine tabi tutulmaması gerekmektedir.
(Vergi Dünyası Ocak 2015)

6552 SAYILI KANUN KAPSAMINDA KASA VE ORTAKLARDAN ALACAKLAR HESAPLARINI DÜZELTEN MÜKELLEFLERİN GİDER YAZDIKLARI TUTARLARIN DAĞITILABİLİR TİCARİ KÂRIN TESPİTİNDE DİKKATE ALINAMAYACAĞINA DAİR GENEL TEBLİĞ DÜZENLEMESİ
27.09.2014 tarihli Resmi Gazete'de Maliye Bakanlığı tarafından yayınlanan 6552 sayılı Kanuna dair Genel Tebliğin  II/A.3 numaralı bölümünde yer verilen "Öte yandan, mükelleflerce kar dağıtımı yapılması halinde, ticari bilanço açısından dağıtılabilir ticari kar tutarı, 6552 sayılı Kanunun 74 üncü maddesi kapsamında beyan edilen ve "689 Diğer Olağandışı Gider ve Zararlar" hesabı altında muhasebeleştirilen tutarlar dikkate alınmaksızın tespit olunacaktır." düzenlemesini af kanunlarının ruhuna, muhasebe ve ticaret ilkelerine, ticari kazancın tespiti ilkelerine ve Türk Ticaret Kanunu'nda yer alan kâr dağıtım ilkelerine dair düzenlemeler açısından hatalı bulduğumuzu ve bilhassa ve aynı genel tebliğde yer alan "Kurumlar vergisi mükelleflerince 6552 sayılı Kanunun 74 üncü maddesi hükmü uyarınca yapılan beyanla ilgili olarak, söz konusu tutarların ortaklara dağıtılıp dağıtılmadığına bakılmaksızın kâr dağıtımına bağlı vergi kesintisine yönelik ilave bir tarhiyat yapılmayacaktır." düzenlemesi ile karşılaştırıldığında ciddi bir tutarsızlık ve tezat oluşturduğunu düşünmekteyiz.
Ancak Maliye Bakanlığı, 6111 sayılı Kanun zamanında aynı kapsamda kasa ve ortaklardan alacakların düzeltilmesi nedeniyle gider yazılan tutarlara dair özelgeler bazında verdiği görüşlerini genel tebliğ düzeyinde aynen tekrarlayarak görüşünde ısrarcı olduğunu ve uygulamaya bu şekilde yön vermek istediğini açıkladığından ve tabii ki vergi incelemelerinde vergi müfettişlerinin özelge ve genel tebliğlerdeki düzenlemelere uymaları zorunlu olduğundan, vergisel risk almak istemeyen mükelleflere tavsiyemiz, beyanlarını ihtirazi kayıtla vermek ve dava yoluna gitmek şeklinde olabilir. Bu şekilde dava yoluna gitmeden genel tebliğde yer verilen düzenlemelere uygun şekilde hareket etmek isteyen mükelleflere tavsiyemiz ise, 689 hesapta KKEG olarak muhasebeleştirdikleri tutarlar nedeniyle 2014 yılında ticari zarar oluşursa, bu zarar kısmını 580 hesap altında ayrı bir alt hesap olarak takip etmeleridir. Ancak, KKEG yazılan tutarlara rağmen 2014 yılında ticari kâr oluşuyorsa bizce şimdiden Maliye Bakanlığı'ndan özelge talep edilmesi faydalı olacaktır. Zîra aşağıda yeniden değineceğimiz üzere, tebliğin lafzında "gider yazılan tutarın dağıtılacak ticari kârın tespitinde dikkate alınmayacağı" ifade edilmek suretiyle, gider ile zarar, gelir ile kâr kavramları birbirine karıştırılmıştır kanaatindeyiz. 
Genel Tebliğde, "689 Diğer Olağandışı Gider ve Zararlar hesabı altında muhasebeleştirilen tutarlar dikkate alınmayacak" ifadesi kullanılmıştır. Burada ciddi bir kavram kargaşası oluşmuştur. Çünkü dağıtılabilir ticari bilanço kârından ancak geçmiş yıl ticari bilanço zararı mahsup edilebilir. Herhangi bir yılda    "gider" yazılmış bir tutarın kârdan mahsubu muhasebe, vergi ve TTK ilkeleri ve sistematiği ve kâr dağıtım tablosu biçimsel yapısına ve mali tablo ilkelerine aykırıdır.
Bize göre genel tebliğdekigörüşte ısrarcı olunacaksa, söz konusu açıklamanın "Öte yandan, mükelleflerce kar dağıtımı yapılması halinde, ticari bilanço açısından dağıtılabilir ticari kar tutarı, 6552 sayılı Kanunun 74 üncü maddesi kapsamında beyan edilen ve "689 Diğer Olağandışı Gider ve Zararlar" hesabı altında muhasebeleştirilen tutarların yol açtığı ticari bilanço zararı dikkate alınmaksızın tespit olunacaktır." şeklinde değiştirilmesi daha doğru olacaktır.
(Güray ÖĞREDİK MDERGI Kasım 2014)

KASA MEVCUDU VE ORTAKLARDAN ALACAKLARIN 6111 SAYILI KANUN KAPSAMINDA DÜZELTİLMESİNDEN DOĞAN ZARARIN GEÇMİŞ YIL KÂRLARINDAN MAHSUBU
Maliye Bakanlığı Özelgesi
Tarih   : 12.03.2013
Sayı : 84098128-125[15-2012/9]-145
6111 sK. Md. 11/2
Kayıtlarda yer aldığı halde işletmede bulunmayan kasa mevcudu ve ortaklardan alacak kayıtlarının 6111 sayılı Kanun’un 11/2. maddesi kapsamında düzeltilmesi nedeniyle oluşan ve “Diğer Olağan Dışı Gider ve Zararlar” hesabına kaydedilen tutarlar gerçek anlamda ticari bir zarar niteliği taşımadığından; söz konusu zararın, geçmiş yıl kârlarından veya yedek akçelerden mahsup edilmesi halinde, bu mahsup işlemi kâr dağıtımı olarak değerlendirileceği ve mahsubu yapılan tutar üzerinden de kâr dağıtımına bağlı vergi kesintisi yapılacağı hk.
(Yaklaşım / Ekim 2014)

Vergi ve Ticaret Hukuklarının Mücadelesi: yüzde 5 Kâr payı dağıtılması
Ticaret hukukuna ait bir konuya ilişkin olarak vergi hukuku uygulamasına ait sonuçlardan hareketle yorum yapmanın bu alanda sayıları binlerle ifade edilen uygulayıcılarda ve şirket ortaklarında kafa karışıklığı yarattığı ortadadır. Bu nedenle de vergi hukuku ile ticaret hukuku arasında ortaya çıkan yorum karmaşasına konunun gerçek alanında cevap aramanın hukuki olacağı kanaatindeyiz. Bu durumda ise yeni bir hukuki düzenleme yapılmadığı sürece limited ve anonim şirketler açısından % 5 oranında birinci temettü ödemesinin zorunlu hale geldiği sonucu ortaya çıkmaktadır.
(Nazmi KARYAĞDI  Yaklaşım / Eylül 2014)

VUK'A GÖRE OLUŞAN KÂR MI, UFRS'YE GÖRE OLUŞAN KÂR MI DAĞITILIR ? 
6102 sayılı Yeni Türk Ticaret Kanunu'nda T.T.K.'ya göre oluşan bilanço kârı dağıtılabilecekken, 6335 sayılı kanunda özellikle  8'inci ve 9'üncü maddelerinde 6102 sayılı Yeni Türk Ticaret Kanunun 64'üncü ve 88'inci maddelerine yapılan değişikliklerle bilanço kârı Vergi Usul Kanunu'na göre oluşan kâr niteliğine bürünmüştür.
Yukarıda değinildiği üzere, V.U.K. hükümlerine tabi ve bilanço usulüne göre defter tutan mükelleflerin yevmiye defterlerinde, kayıtlarını Maliye Bakanlığınca yayımlanan Tekdüzen Hesap Planı çerçevesinde tutmak ve mali tablolarını bu hükümlere göre düzenlemek mecburiyetindedir.
UFRS çerçevesindeki oluşturulan mali raporlar sadece ilgili standartlara göre gösterim amaçlı olduğundan bu ilkelere göre hazırlanacak mali tablolar esas alınarak kâr dağıtımı yapılamaz.
Sadece SPK'ya tabi halka açık şirketlerde kâr dağıtımlarında  UFRS'ye göre saptanan bilanço kârları dikkate alınır.
(Buğra AKKİRAY  MDERGI/Temmuz 2014)

SERMAYE ŞİRKETLERİNDE KAR DAĞITIMI ZORUNLUMUDUR?
6102 sayılı yeni TTK, ilgili 519/2-c maddesinde, yürürlükten kaldırılan 6762 eski TTK’nın 466/3. maddesine göre bir farklılık getirmişse de, gerekçesinde “içeriğe temel olan düşünce ve hükümlerin” değişmediğini açık biçimde ifade etmiştir.
Yürürlükten kalkan 6762 sayılı TTK ise, yukarıda açıkça anlatıldığı gibi tedvin tarzı itibariyle  %5 kar dağıtım zorunluluğuna yönelik bir yoruma imkân vermemekte, dolayısıyla mevcut düzenleme çerçevesinde sermaye şirketlerinin %5 kar dağıtma zorunluluğu bulunmamaktadır. Dolayısıyla fiilen mevcut olan ve “zorunlu bir kar dağıtımını esas almayan” uygulamanın değiştirilmesine gerek olmadığı düşünülmektedir.
Anonim şirketler için geçerli olan bu durum yapılan son değişikliklerle anonim şirketlere paralel hale getiren limited şirketler içinde geçerlidir.
(Uğurcan ÖZSES Vergi Dünyası/Haziran 2014)

TTK. HÜKÜMLERİNE GÖRE KÂR PAYI AVANSI DAĞITIMI, HESAPLANMASI VE MUHASEBELEŞTİRİLMESİ
Türk Ticaret Kanunu şirketin ortaklara “iştirak taahhüdünden doğan borç” dışında, anonim şirket pay sahiplerinin ve limited şirket ortaklarının şirkete borçlanmaları yasaklanmıştır. Bunun yanında, 1 Temmuz 2012 öncesinde şirkete borçlanan pay sahiplerine ve ortaklara, borçlarını, 1 Temmuz 2015 tarihine kadar, nakdî ödeme yaparak tamamen tasfiye etmeleri konusunda bir süre tanınmıştır. TTK 358. maddesine göre, anonim şirket pay sahipleri ve limited şirket ortakları, şu iki şart mevcut ise şirkete borçlanabilecek; bu şartlar yok ise borçlanma yasağı ihlal edilmiş sayılacak ve ilgililerin cezalandırılması yoluna gidilecektir. Şartlardan birincisi; pay sahibinin sermaye taahhüdünden doğan vadesi gelmiş borçlarını ifa etmesidir. İkincisi ise, şirketin geçmiş yıl zararları varsa, serbest yedek akçelerle kârı toplamının bu zararları karşılayacak düzeyde olmasıdır.
Bu durumda şirket ortaklarının yönetimde bulunanlara huzur hakkı ödenirken, bütün ortaklara kar payı avansı verilmesi imkanı gelmiştir. Özellikle yeni TTK uygulamasıyla şirket ortaklarının kendi ve ailelerinin ihtiyaçlarını karşılamak için şirketten huzur hakkı almaları veya kar payı avansı alması uygun olacaktır.
(Prof. Dr. Necdet SAĞLAM Vergi Sorunları Dergisi Nisan 2014)

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
BÜYÜK MÜKELLEFLER VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü
Tarih: 20.02.2012- B.07.1.GİB.4.99.16.02-GVK - 94-52
Konu: Geçmiş yıllar zararlarının geçmiş yıllar karlarından mahsup edilmesi durumunda tevkifat yapılmayacağı hakkında
(Vergi Sorunları Dergisi Mart 2014)
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
Mükellef Hizmetleri Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü
Tarih: 23.02.2012- B.07.1.GİB.4.34.16.01-KVK 9-707
Konu: Tasfiye dönemine ait zararın, yasal yedekler ve geçmiş yıl kârlarından mahsubu hakkında
Özeti: Şirketinizin tasfiyesi sonucu oluşan zararın geçmiş yıl kârlarına ve/veya yasal yedeklere mahsup edilmesi işleminde, nakden veya hesaben bir ödeme bulunmamaktadır. Bu nedenle, geçmiş yıl kârlarının ve/veya yasal yedeklerin geçmiş yıl zararlarına mahsup edilmesi işlemi, kar payı dağıtımı olarak değerlendirilmeyecek ve kar payı dağıtımına bağlı vergi kesintisi yapılmayacaktır.
(Vergi Sorunları Dergisi Mart 2014)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder