ŞİRKET
ORTAKLARINA BORÇ PARA VERME İŞLEMİNDE FAİZ ORANI
Kanaatimizce,
sermaye şirketlerinin ortaklarına faizsiz ya da düşük faiz ile borç para vermek
ya da kullandırmak suretiyle finansman hizmeti sağlamaları ve dolayısıyla
transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımında bulunmaları
durumunda, otomatik olarak T.C. Merkez Bankası’nca kısa vadeli avans işlemleri
için uygulanan faiz oranlarının dikkate alınması yerine, ortada iç emsal olup
olmadığı ve böyle bir emsal yoksa uygun başka bir dış emsal bulunup bulunmadığı
araştırılmalı, bu araştırmalardan bir sonuç alınamaması halinde daha gerçekçi
olacağı düşüncesiyle bir yaklaşım olarak yine T.C. Merkez Bankasının internet
sitesinde ilân olunan faiz istatistiklerinden işlemin mahiyetine uygun olanının
göz önünde bulundurulması yerinde olacaktır.
(Süleyman GÜÇLÜ Vergi Sorunları Haziran 2015)
Transfer
Yolu İle Örtülü Kazanç Dağıtımı İle İlgili Yapılacak Düzeltme İşlemlerinde KDV
Karmaşası
Transfer
fiyatlandırılması yolu ile örtülü kazanç düzenlemesi esasında bir vergi
güvenlik müessesesi olup; amacı ilişkili kişilerce yapılan örtülü kazanç
dağıtımlarının vergi dışında kalmasını önlemektir. Bu açıdan bakıldığında
örtülü kazançların matrah farkı olarak değerlendirilmeyeceği esasında bu
farkların kâr dağıtımı olduğu sonucuna ulaşılmaktadır. Zaten Kurumlar Vergisi
Kanunu’nun 13. maddesinin (6) numaralı bendinde de örtülü kazancın kâr payı
olduğu belirtilmiştir. Hatta aynı Kanun’un 11. maddesinin (c) bendinde de söz
konusu kâr payı tutarının dağıtan kurum açısından kanunen kabul edilmeyen gider
olarak ilgili dönem beyannamesine eklenmesi gerektiği belirtilmiştir.
Bununla
birlikte Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 13. maddesinin (6) numaralı bendinde
örtülü kazancın gelir ve kurumlar vergileri açısından hesap dönemi sonu
itibariyle dağıtılmış kâr payı veya dar mükelleflerce ana merkeze aktarılan
tutar olarak belirtilmesi uygulamanın diğer vergi türleri açısından kâr
payı/ana merkeze aktarılan tutar olarak değerlendirilmemesi gibi bir sonuç
ortaya çıkarmaktadır. Böyle bir sonuç ise mükelleflerin aynı konu nedeniyle
Katma Değer Vergisi yönünden hem indirilecek KDV hem de hesaplanan KDV
nedeniyle tarhiyata muhatap olmasına neden olacaktır. Ayrıca yapılacak bu
işlemde emsal bedelin ne olacağı da ayrı bir tartışma konusu olacaktır. Bu
nedenle söz konusu düzenlemenin tüm vergi türlerini kapsayacak şekilde
genişletilmesi gerekmektedir.
(Necmettin GÜNDÜZ E-Yaklaşım / Mayıs 2015)
Ortakların
Şirketten Para Çekmeleri ve Faiz Ödememeleri Nedeniyle, Ortaya Çıkan Transfer
Fiyatlandırması Yoluyla Örtülü Kazanç Dağıtımında KDV’nin Durumu
Yukarıdaki ayrıntılı açıklamalarımızdan anlaşılacağı üzere, görüşümüz,
örtülü kazanç dağıtımı konusu olan faiz üzerinden KDV’nin hesaplanmamasıdır. Bu
görüşümüzü üç esas temele dayandırıyoruz. Birincisi; örtülü
kazanç dağıtımı konusu olan faizin, artık hukuki olarak bir hizmet teslimi
karşılığı olmadığı, dolaysıyla, hukuken hizmet tanımına girmeyen bu durum için,
KDV yönünden vergi doğuran olayın meydana gelmediğidir. İkincisi de; KVK’nın
13. maddesinin 6. fıkrasında, idare tarafından Kanun’a göre hesaplanan bu
faizin artık, olağan durumda tahakkuk ettirilerek, aynı zamanda finansman
hizmeti karşılığı olarak da KDV’nin konusunu teşkil eden faizden farklı bir
tanımının yapıldığıdır. Bu tanıma göre de, söz konusu faizin, örtülü kazanç
dağıtımı konusu olarak, ortaklara hesap dönemi sonunda dağıtılmış kâr payı
sayılmasıdır. Dağıtılmış sayılan kâr payları, KDVK’nın 1. maddesinde
vergi konusunu teşkil eden işlemler kapsamında sayılmadığı için katma değer
vergisine tabi olmamasıdır.
Üçüncüsü
de; örtülü kazanç dağıtımı konusu olan faiz üzerinden KDV hesaplanması
halinde, bu faizin aynı zamanda kanunen kabul edilmeyen gider niteliğinde
olması nedeniyle, bu faiz üzerinden hesaplanan KDV’de indirim konusu yapılamayacaktır.
Bu durum; “KDV sisteminin temelini oluşturan ve indirim mekanizması
aracılığı ile sağlanan her aşamada sadece yaratılan ilave değeri
vergilendirerek, vergi yükünün vergiye tabi mal veya hizmetin nihai tüketicisi
üzerinde kalmasını hedeflemek” şeklinde özetlenebilecek zincir
sisteminin de bozulmasına yol açmaktadır. Diğer bir deyişle, transfer
fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı konusu olan faiz üzerinden KDV
hesaplamak ve bu KDV’nin indirim konusu yapılamaması, KDV sisteminin işleyiş
mekanizması ile uyuşmamaktadır.
Görülüyor ki, gerek Kurumlar Vergisi Kanunu’ndaki yasal düzenleme,
gerekse, KDV Kanunu’nun işlerliği, örtülü kazanç üzerinden KDV alınmasını
mümkün kılmamaktadır. Zaten, örtülü kazanç dağıtımının, yukarıda
belirtilen vergilendirilmelere (KV + GVK stopaj) ek olarak, bir de KDV ile
vergilendirilmesi ve bu KDV’nin de yürürlükteki mevzuata göre indirim konusu
yapılamaması, vergi güvenlik müessesesi ile amaç edinilen caydırıcılığın çok
ötesinde bir sonuç, haksız bir vergi yükü doğurur. Bu durum hukuka
uygun olmadığı gibi, vergilendirmede kanunilik ilkesine de aykırı
olacaktır. Yorumla, vergi ihdas etmek gibi bir durumu ortaya
çıkaracaktır.
(Ferhat FAHRAN Yaklaşım / Aralık 2014)
İç
Emsal Olduğu Durumlarda Piyasada Gerçekleşen Fiyatın Araştırılması Gerekir mi?
Bu çalışmada,
ilişkili kişilerle işlemlerini kontrol dışındaki işlemlerle karşılaştırırken iç
emsal verisine ulaşabilen mükelleflerin pazar araştırması yapmak suretiyle
piyasada oluşan fiyatları tespit etmelerine gerek olup olmadığı hususundaki
görüşümüze yer verilmiştir.
Mevcut olması
halinde öncelikle iç emsal verilerinin kullanılacağı ve
kontrol altında oluşmamış olan iç emsallerin de piyasada, fiyatı veya bedeli
etkileyecek faktörler olmaksızın belirlendiği dikkate alındığında işletmenin
kendi kayıtlarından elde ettikleri emsal sonuçlarının yanında dış emsal verisi
bulmalarının zorunlu olmadığı değerlendirilmektedir.
(Fuat USTA Yaklaşım / Eylül 2014)
TRANSFER
FİYATLANDIRMASINDA GİZLİ EMSAL
Transfer
fiyatlandırması incelemelerinde, dış emsalin kullanılması sonucu ortaya çıkan
gizli emsal uygulaması, tebliğde yapılan açıklamalara ve verilen örneklere bire
bir uygundur. İnceleme elemanları, V.U.K.’nun 140. Maddesinde belirtildiği
üzere, tebliğlere uygun rapor düzenlemek zorunda olduklarından yapılan işlem
kanunu da uygundur.
Gizli emsal
uygulamasının mükelleflerin savunma hakkını kısıtladığı da bir gerçektir.
Çözüm, veri
ambarı oluşturulması ve buradaki verilere herkesin ulaşabilmesidir. Gelir İdaresi
teknolojik gelişmeleri yakından takip eden bilgisayar teknolojisini en iyi
kullanan kurumlarda biridir. Birçok farklı yerden alınan veriler ve
mükelleflerin beyanları, elektronik ortamda Gelir İdaresinin bilgisine
girmektedir. Örneğin, en yüksek beyanda bulunan 1000 mükellef veya net
satışları en yüksek olan 1000 mükellef örnek olarak seçilebilir. Bunların
ilişkisiz kişilerle olan ilişkilerinden doğan net karlılık oranları, en az, en
çok, ağırlıklı ortalama veya aralık şeklinde açıklanabilir. Yine bu
mükelleflerin, ilişkisiz kişilere ödedikleri know-how veya royalty bedellerinin
net satışlara oranını veya bu mükelleflerin ilişkisiz kişilerden satın
aldıkları danışmanlık, yönetim hizmeti, müşavirlik, gibi hizmetlerin net
satışlara oranı aynı şekilde en az, en çok, ağırlıklı ortalama veya aralık
şeklinde açıklanabilir. Mükellefler bu verileri değerlendirerek beyanlarını
düzeltebilirler; inceleme elemanları bu verileri kullanarak, incelemelerini
yapabilirler. Burada önemli olan, her iki tarafında aynı verileri
kullanmasıdır. Hatta tüm inceleme elemanları aynı verileri kullanacağı için,
farklı inceleme elemanlarının, farklı verileri kullanarak, farklı sonuçlar elde
etmesinin sakıncaları da ortadan kaldırılmış olur.
(Olcay KOLOTOĞLU Vergi Sorunları Haziran 2014)
TRANSFER
FİYATLANDIRMASI YOLUYLA ÖRTÜLÜ KAZANÇ DAĞITIMINDA HAZİNE ZARARININ BULUNMAMASI
KATMA DEĞER VERGİSİ TARHİYATINA ENGEL MİDİR?
Kurumlar
vergisi mevzuatında yer alan “Transfer Fiyatlandırması ve Hazine Zararı”
hükümlerinin katma değer vergisi açısından herhangi bir hüküm ve sonucu
bulunmamaktadır. Bu nedenle, katma değer vergisine tabi transfer
fiyatlandırmasına konu işlemlerin emsali aşan bedele isabet eden katma değer
vergilerinin kurumlar vergisi tarhiyatından bağımsız olarak eleştiri konusu
yapılabilmesi mümkündür. Katma değer
vergisi tarhiyatının yapılmasının kanunen mümkün olduğunu belirttiğimiz bu
durumlarda Hazine zararı oluşmadığından bahisle yapılamayacağının öngörülmesi
ve bu suretle katma değer vergisi tarhiyatlarının yapılabilirliliğinin de
Hazine kaybının oluşumuna bağlanması, transfer fiyatlandırması müessesinin,
kurumlar vergisi (ve gelir vergisi) yönünden bir vergi güvenlik müessesesi
olmaktan ziyade katma değer vergisi yönünden vergisel avantajlar sağlayan bir
müesseseye dönüştürülmesine, böylelikle ilişkili kişilerce vergi
ayarlamalarıyla müessesenin suiistimal edilmesine ve haksız rekabet
yaratılmasına sebebiyet verebilecektir.
(Y. Handan
KILIÇ Vergi Sorunları Dergisi Mayıs 2014)
TRANSFER
FİYATLANDIRMASI YOLUYLA ÖRTÜLÜ KAZANÇ DAĞITIMINDA HAZİNE ZARARININ BULUNMAMASI
KATMA DEĞER VERGİSİ TARHİYATINA ENGEL MİDİR ?
Transfer
fiyatlandırası yoluyla örtülü kazanç müessesesi, KVK’nun 13’ncü maddesinde
kurumlar (ve gelir) vergisine tabi kazancın aşındırılmasını engellemeye yönelik
hükümler içeren bir tür vergi güvenlik müessesesidir. İlişkili kişiler
arasındaki işlemlerde toplam vergi yükünün değiştirmediğinin göstergesi olarak
ihdas edilen Hazine zararı bulunmaması halinin varlığında, mükerrer vergilemeyi
önlemek üzere emsale uygunluk ilkesine aykırı olarak belirlenen transfer
fiyatlamaları kurumlar vergisi yönünden eleştirilemeyecektir. Kurumlar vergisi
mevzuatında yer alan “Transfer Fiyatlandırması ve Hazine Zararı” hükümlerinin
katma değer vergisi açısından herhangi bir hüküm ve sonucu bulunmamaktadır. Bu
nedenle, katma değer vergisine tabi transfer fiyatlandırmasına konu işlemlerin
emsali aşan bedele isabet eden katma değer vergilerinin kurumlar vergisi
tarhiyatından bağımsız olarak eleştiri konusu yapılabilmesi mümkündür. Böylelikle,
Hazine zararı oluşturmayacak sınıra kadar emsale aykırı düşük transfer
fiyatlamalarıyla vergi ayarlamaları yaparak müessesenin suiistimal edilmesi ve
haksız rekabet yaratılması önlenebilecektir.
(Y.Handan KILIÇ Vergi
Sorunları Dergisi Nisan 2014)
"HAZİNE ZARARI" TESPİTİNDE
KARŞILAŞILAN SORUNLAR
Mükellefler,
genellikle, hazine zararının oluşmadığını tespit ettiklerinde emsale aykırı
bedelle tespit ettikleri işlemlerde herhangi bir düzeltmeye gitmemektedirler.
Ancak, hazine zararının ortaya çıkması her zaman önceden öngörülememektedir. Bu
durum, mükellefleri zamanaşımı süresince risk altında tutacaktır.
(Nadir
GÜLHAN- Eski Hesap Uzmanı- Vergi Dünyası Mart 2014)
GRUP ŞİRKETLERİNDE BİREBİR
KREDİLERİN TRANSFER FİYATLANDIRMASI AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Banka ve
diğer finansal kuruluşlardan temin edilerek grup içi şirketler arasında aynen
kredi aktarılması işleminin grup içi hizmet olduğu, mahiyet olarak ise “kredi
temini suretiyle risk üstlenme (kredi temini ve kefaleti)” hizmeti niteliğinde
olduğu belirtilmiştir. Söz konusu hizmete dış emsal olabilecek nitelikteki
işlemlerden, Kredi Garanti Fonu tarafından kefalet bakiyesi üzerinden her yıl
kredinin nakdi, gayri-nakdi veya diğer özelliklerine göre alınan %1 ile %2
oranları arasındaki komisyon ücretinin işlemin mahiyetine en uygun dış emsali
vereceği kanaatindeyiz. Dolayısıyla, şirketlerin banka ve diğer finans
kuruluşlarından temin ederek aynı şartlarla ilişkili kişilere kullandırdığı
krediler için, her yıl devreden kredi
bakiyesi üzerinden tespit edecekleri emsal komisyon bedelini kurum kazancının
tespitinde gelir olarak dikkate almaları ve tahakkuk ettirilen bu bedel
üzerinden katma değer vergisi hesaplamaları gerektiği düşünülmektedir.
(Burak
CANGİR, Fatih DAKMAZ Vergi Sorunları Dergisi Şubat 2014)
VERGİ MEVZUATIMIZA GÖRE GRUP İÇİ
HİZMETLERİN TRANSFER FİYATLANDIRMASINDA HİZMETİN YAPILIP YAPILMADIĞININ TESPİTİ
Kanun,
tebliğ ve OECD düzenlemelerine göre hizmetlerin transfer fiyatlandırmasında
“emsallere uygunluk ilkesi” ne uyulmalıdır. Hizmetler bazı hallerde görünmez
olduklarından düzenlemesi de mallardan farklıdır. İlişkili kişilerden alınan
hizmetlerin vergi matrahından indirilebilmesi için hizmetlerden
faydalanıldığının gösterilmesi gerekir. Bu faydalanma mutlak olarak
gerçekleşmeyebilir ancak hizmet alındığında böyle bir fayda ihtimalinin yakın
olması gerekir. Alınmayan hazırda olan hizmetler, sahiplik faaliyetleri ve
hizmetlerin mükerrer olması halinde hizmetten faydalanılmadığı, hizmetin
alınmadığı kabul edilecektir.
(Arif
BİLİR Vergi Sorunları Dergisi Şubat 2014)
"HAZİNE ZARARI" TESPİTİNDE
KARŞILAŞILAN SORUNLAR
Mükellefler, genellikle, hazine
zararının oluşmadığını tespit ettiklerinde emsale aykırı bedelle tespit
ettikleri işlemlerde herhangi bir düzeltmeye gitmemektedirler. Ancak,hazine
zararının ortaya çıkması her zaman önceden öngörülememektedir. Bu durum, mükellefleri
zamanaşımı süresince risk altında tutacaktır.
Aynı durumda bulunan ve aynı fiyatı
uygulayan iki farklı mükelleften her ikisinin fiyatı da emsale aykırı olduğu
halde bunlardan sadece hazine zararına yol açan mükellefin eleştiriye maruz
kalması ve hazine zararının tespitinin öngörülebilir olmaması; başlangıçta
mükelleflere kolaylık sağlayacağı düşünülen bu müesseseyi giderek riskli ve
öngörülemez hale itmektedir. İdarenin konuya ilişkin daha ayrıntılı
açıklamalarda bulunmasının var olan tartışmaları ve riskleri azaltacağı
kanaatindeyiz. ”
(Nadir
GÜLHAN-
E. Hesap Uzmanı - Vergi
Dünyası Şubat 2014)
Adi Ortaklıktaki Nakit Fazlalarının
Ortaklara Kullandırılması İşleminin Transfer Fiyatlandırması ve KDV Boyutu
Yukarıda yapılan açıklamalardan da
fark edileceği üzere, Maliye Bakanlığı, adi ortaklıklardaki nakit fazlalarının
ortaklar tarafından ortaklıktaki pay oranına uygun olarak kullanılması halinde
transfer fiyatlandırması kapsamında işlem yapılamayacağı, emsal faiz oranından
faiz faturası düzenlenmeyeceği ve KDV hesaplanmayacağı, ancak, nakit
fazlalarının ortaklıktaki pay oranından farklı oranlarda kullanılması halinde
ise bu durumun transfer fiyatlandırması kapsamına girdiği ve ortaklık
tarafından bu şekilde kullanımda bulunan ortağa emsal faiz oranı dikkate
alınarak faiz faturası düzenleneceği ve KDV hesaplanacağı görüşündedir.
Uygulama bu doğrultuda yönlendirilmekte ve yürütülmektedir. Kişisel görüşümüz
ise, sadece ortaklıktaki nakit fazlasının pay oranı dikkate alınmaksızın
kullanıldığı durumlarda, bu işlemin transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü
kazanç dağıtımı kapsamına girdiği, ancak emsal faiz oranındaki faiz faturasının
düzenlenmesi ve KDV hesaplanması işleminin adi ortaklık tarafından değil, diğer
ortak/ortaklar tarafından düzenlenmesi gerektiği doğrultusundadır.
Engin ÖZER
(Yaklaşım / Şubat 2014)
ÖZEL
HESAP DÖNEMİ TAYİN EDİLEN KURUMLARIN TRANSFER FİYATLANDIRMASI YOLUYLA ÖRTÜLÜ
KAZANÇ DAĞITIMINDA HAZİNE ZARARI
Özel hesap dönemine tabi olan
kurumların kendilerinden farklı hesap dönemine sahip olan kurumlarla yapılan
yurt içi işlemlerinde, örtülü kazancın aktarıldığı kuruma göre toplam vergide
geç tahakkuk etme durumu söz konusu olacağı için hazine zararının doğması
kendiliğinden gerçekleşecektir. Dolayısıyla bu gibi durumlarda özel hesap
dönemi tayin edilen kurumlar ile bu kurumlarla yurtiçinde mal veya hizmet
alım-satımı yapan kurumlar vergisi mükelleflerinin transfer fiyatlandırması
yoluyla örtülü kazanç dağıtımında hazine zararı doğduğundan, bu mükelleflerin
ileride bir tarhiyata muhatap olmamak için emsallere uygunluk ilkesine göre
hareket etmeleri gerekmektedir.
(Halil İbrahim ATAY- E. Gelirler Kontrolörü, Vergi Müfettişi-Vergi Sorunları Dergisi Ocak 2014)
VADE FARKLARI VE VADE KAYNAKLI ÖRTÜLÜ
KAZANÇ DAĞITIMI
Bununla birlikte ilişkili
kişilerle yapılarak mal ve hizmet alım-satımından kaynaklanan teslim ve ifalara
ilişkin bedellerin geç ödenmesi ya da hiç ödenmeyişinden kaynaklanan Vade farkı
(Ödeme Süresinin Aşılmasıyla Ortaya Çıkan Vade farkları) bir finansman hizmeti
niteliğinde olup, bu hizmete ait fiyat ya da bedelin transfer fiyatlamasına
konu olması gerekmektedir. Bu durumda ortaya çıkan vade farkı ya da faiz
bedelleri emsallere uygunluk ilkesine uygun olarak tespit edilmeli ve
uygulanmalıdır. Aksi halde bu bedellerin hiç hesaplanmayışı ya da eksik olarak
tespit edilişi transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımına
sebebiyet verecektir.
(Fatih BİNGÖL- E.Gelirler Kontrolörü, Vergi Müfettişi- Vergi
Sorunları Dergisi Aralık 2013)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder