17 Mart 2016 Perşembe

TAZMİNATLAR

Kurum Kazancının Tespitinde Zarar, Ziyan ve Tazminatlar
Zarar, ziyan ve tazminatların kurum kazançlarından gider olarak dikkate alınmasının en temel koşulu kazanç ile ödenen tazminat arasından bir illiyet bağının olması gerekmektedir. Eğer bu illiyet bağı yoksa diğer şartları taşısa dahi kanımızca gider olarak dikkate alınması mümkün değildir. İlliyet bağının var olması halinde diğer önemli koşul ise ödemenin yapılmış olmasıdır. Çünkü burada kanun koyucu bu durumu tahakkuk esasına değil ödemeye bağlamıştır. Son olarak diğer koşullar olan mukavelenameye, ilama veya kanun emrine istinaden ödeme yapılması ve kurumun kendisinin, ortaklarının, yöneticilerinin, çalışanlarının kusurunun bulunup bulunmadığı araştırılarak kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınabilecektir.
(Hanifi KARAHAN Yaklaşım / Eylül 2015)

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
DENİZLİ VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
(Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü)
Sayı : 51421814-125[6-2013/107]-75
Tarih: 26.05.2014
Konu: Park halinde iken yanan aracın yanında bulunan diğer araçlara da zarar vermesi nedeniyle ödenen tazminatın gider olarak yazılıp yazılmayacağı hk.
.......................................................................................................................................................................................................................................................................................................
Bu çerçevede, söz konusu mahkeme kararına istinaden ödenen tazminatın; kurumunuz ve çalışanlarının kusurundan kaynaklanması nedeniyle 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 11. maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi uyarınca kurum kazancının tespitinde gider olarak yazılması mümkün bulunmamaktadır.
Bilgi edinilmesini rica ederim
(Vergi Dünyası Nisan 2015)

HAZİNEYE AİT TAŞINMAZLARININ İDARENİN İZNİ DIŞINDA KULLANIMINA İLİŞKİN ÖDENEN BEDELLERİN VERGİSEL AÇIDAN DEĞERLENDİRİLMESİ
Ecrimisil her ne kadar tazminat olarak nitelendirilse de, Maliye Bakanlığı tarafından verilen özelgelerin büyük çoğunluğunda ecrimisil, tazminat ödemesi olarak değil, kira ödemesi olarak düşünülmüştür. Ancak, mevzuatta  yer alan düzenlemeler çerçevesinde, Hazine taşınmazlarının izinsiz kullanımı suretiyle tespit ve takdir ettirilen ecrimisil bedellerine, itiraz edilememesi halinde %20 oranında ve/veya peşin ödenmesi halinde ise %15 oranında indirim yapılmakta olup, söz konusu iki durumun bir arada olması halinde adına ecrimisil tespit ve takdir ettirilen kurum toplamda ecrimisil bedeli üzerinden %35 oranında bir indirim hakkı kazanmaktadır. Ayrıca, kira ödemesinin geleceğe yönelik ödenmesi, ecrimisilin ise  geçmişe dönük olarak ödenmesi paranın zaman değeri açısından kurumlara büyük oranda avantaj sağlamaktadır. Bu düzenlemeler, taşınmazların işgal edilmesini kira, irtifak gibi yasalara uygun müesseselerden daha cazip hale getirmekte olup, kurumların ecrimisilin getirmiş olduğu avantajlardan yararlanmak için, bilerek ve isteyerek işgale devam etmesi halinde, kötü niyetin, yani kusurun aranması gerektiğinden, KVK'nın 11/1-g maddesi gereğince kurumların kusurundan kaynaklanan ecrimisil ödemelerinin kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınmaması gerektiğini düşünüyoruz .
 İdare açısından konuya bakıldığında ise, mevzuatın işgalcilere sağlamış olduğu avantajlar, ecrimisilin bir tazminat değil de İdare tarafından bir "idare şekli " olarak nitelendirildiğini göstermektedir. Halbuki ecrimsil; satış, kira, tahsis, irtifak gibi Hazine taşınmazlarının bir idare şekli değil, taşınmazların işgalini önleyen, caydırıcı bir müessese olmalıdır. Bu nedenle, ecrimisil bedelleri hakkında mevzuatta ecrimisili diğer müesseselerden daha cazip hale getiren hükümlerin yeniden gözden geçirilerek taşınmazların işgalinin önleyecek caydırıcı düzenlemelerin yapılması gerekmektedir.
(Çiğdem GÜNEŞ Vergi Dünyası Kasım 2014)

TAZMİNAT OLARAK ALINAN PARALARIN KDV KARŞISINDAKİ DURUMU

 “..… sigorta şirketlerince ödenen hasar tazminatı bir teslim veya hizmet karşılığı olmadığından Katma Değer Vergisi Kanunu’nun konusuna girmemektedir.”
(İstanbul Defterdarlığı’nın, 01.11.2001 tarih ve 5260 sayılı Muktezası.)

 “…. sözleşmenin feshi nedeni ile kooperatifinizce karşı firmaya ödenecek olan cayma tazminatı herhangi bir teslim ve hizmetin karşılığını teşkil etmediğinden katma değer vergisine tabi olmayacaktır.”
(Gelirler Genel Müdürlüğü’nün, 07.07.2005 tarih ve 2887 sayılı Muktezası.)

 “….cezai şart, sözleşme fesih bedeli, cayma tazminatı gibi adlar altında alınan tazminatlar yapılan bir teslimin veya ifa edilen bir hizmetin karşılığını teşkil etmemektedir. İş ile ilgili cezai tazminat mahiyetinde olan söz konusu ödemeler, yapılan bir hizmetin karşılığı olmadığından KDV’ye tabi olmayacaktır.”
(Boğaziçi Kurumlar Vergi Dairesi Başkanlığı’nın, 02.09.2004 tarih ve 2396 sayılı Muktezası.)

 “…. verilen dilekçenin eki dokümanlardan 2003 ve 2004 yıllarında uğradığı zararların telafisi için … Ltd. tarafından … Ltd.Şti.’ye ödeneceği anlaşılan tazminat, herhangi bir teslim ve hizmetin karşılığı olmadığından katma değer vergisinin konusuna girmemektedir.”
(Gelir İdaresi Başkanlığı’nın, 08.09.2005 tarih ve 44065 sayılı Muktezası.)

 “… cezai şart olarak teslimin geç yapılması veya yapılmaması nedeniyle uygulanacak gecikme cezası, bir teslim veya hizmetin karşılığı olmadığı için KDV’ye tabi olmayacaktır.”
(Gelir İdaresi Başkanlığı’nın, 09.05.2006 tarih ve 35218 sayılı Muktezası. (Yaklaşım Dergisi’nin Mart 2009 sayısında yayınlanan Sayın Hayreddin ERDEM, “Sözleşmeye İstinaden Ödenen Tazminatların Gider Kaydı ve KDV’si”, Yaklaşım, Sayı: 195, Mart 2009, s. 128-132)

 “… cezai şart olarak alınan tazminatlar, yapılan bir teslimin veya ifa edilen bir hizmetin karşılığını teşkil etmemektedir.
Bu sebeple, işle ilgili cezai tazminat mahiyetinde olan ödemeler, yapılan bir hizmetin karşılığı olmadığından katma değer vergisine tabi olmayacaktır.”
(İstanbul Defterdarlığı’nın 03.11.1993 tarih ve 7235 sayılı Muktezası (KDV Uygulaması isimli elektronik kitabımızın 1. maddeye ilişkin 6.16 Tazminatlar bölümü).

 “… buna göre müşterinize hasar gören veya çalınan mallarla ilgili ödeyeceğiniz tazminat bir teslim veya hizmet karşılığı olmadığından KDV’nin konusuna girmemektedir.”
(İstanbul Defterdarlığı’nın, 08.07.2002 tarih ve 25005 sayılı Muktezası.)

 “… geç yükleme tazminatının, satılan malların tabi olduğu oranda Katma Değer Vergisi’ne tabi tutulması gerekmektedir.” Denilmiştir
(KDV Uygulaması isimli elektronik kitabımızın 1. maddeye ilişkin 6.16 no.lu bölümü.)

 “… malların sözleşmede belirtilen sürede teslim edilmemesi durumunda tahsil edilen tazminatlar, bir mal teslimi veya hizmet ifası karşılığında ortaya çıkmadığından, KDV’ye tabi bulunmamaktadır.” açıklamasına yer verilmiştir
(Gelir İdaresi Başkanlığı’nın, 18.01.2007 tarih ve 3563 sayılı Muktezası (5 no.lu dipnotumuzdaki makalede yer almıştır.)

 “… yaptığınız dekorasyon işinde anlaşma şartlarına uyulmaması nedeni ile yapılan tazminat mahiyetindeki nefaset eksikliği kesintisi herhangi bir teslim veya hizmetin karşılığı olmadığından, KDV’ye tabi olmayacaktır. ”
(Gelir İdaresi Başkanlığı’nın, 14.11.2006 tarih ve 88420 sayılı Muktezası (5 no.lu dipnotumuzdaki makalede yer almıştır.)

Sigorta şirketlerinin hasar tazminatlarını KDV hariç maliyetleri üzerinden mi ödeyecekleri, yoksa tamir maliyetinin KDV dahil tutarı kadar mı tazminde bulunacakları konusundaki idari yönlendirme, bir Mukteza’da şöyle ifade edilmiştir:
“Bilindiği üzere, 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 1. maddesinde verginin konusunu teşkil eden işlemler sayılmakta, bir teslim veya hizmetin karşılığını teşkil etmeyen veya buna bağlı olarak ortaya çıkmayan, sigorta tazminatları katma değer vergisinin konusuna girmemektedir.
Diğer taraftan, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 229. maddesi uyarınca, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında emtiayı satanın veya iş yapanın fatura düzenleyip müşteriye vermesi mecburi olup, ticari kazancın tespitine ilişkin olarak yapılan harcamalara ait belgenin teslim veya hizmet yapılan ve bunun karşılığında borçlananlar adına düzenlenmesi gerekir. Bir başka ifade ile hasarlı aracın tamirinin sigortalı adına yapılması ve buna ilişkin borcun da sigortalı tarafından ödenmesi durumunda, faturanın sigortalı adına düzenlenmesi gerekir.
Sigortalı ile sigorta şirketi arasındaki işlemler aşağıdaki iki duruma göre farklılık arz etmektedir.
1- Sigorta poliçesinde, sigorta şirketinin meydana gelecek zararlara ait giderleri kendisinin karşılayacağı belirtilmişse,
bu durumda sigortalının hasarlı amortismana tabi iktisadi kıymeti kendisinin tamir ettirerek, adına düzenlenen faturaları ibraz etmek suretiyle tamir bedelini sigorta şirketinden alması söz konusudur. Sigortalı mükellefin, sigorta şirketi adına yaptığı masrafların aynen sigorta şirketine yansıtılması için masraf aktarımı faturası düzenlenmesi ve katma değer vergisine tabi bu masrafların aktarılması için de faturada katma değer vergisi hesaplaması gerekecektir.
Dolayısıyla, mükellefin tamirat nedeniyle yüklendiği katma değer vergisi iktisadi işletmeye dahil binek otomobiline ait değil sigorta şirketi adına yaptığı masraflara ait olduğundan, sigorta şirketince karşılanan hasara ait verginin tamamının indirim konusu yapılabileceği tabiidir.
2- Sigorta poliçesinde, sigorta şirketinin meydana gelecek hasarlara ait giderleri değil belli bir miktarda tazminat ödeyeceği belirtilmişse,
bu durumda sigortalının hasarlı araç için sigorta şirketinden alacağı tazminat tutarı kadar fatura düzenlemesi, ancak katma değer vergisinin konusuna giren bir işlem söz konusu olmadığından bu bedel için vergi hesaplanmaması gerekmektedir.
Öte yandan, bu ikinci durumda aracın (iktisadi işletmeye kayıtlı binek otomobil olması halinde) yüklenilen vergi, mükellefin kendi faaliyetleri ile ilgili gider niteliğini taşıdığından, söz konusu verginin indirimi ile ilgili olarak Gelir Vergisi Kanunu’nun 40/5, Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 29/1 ve 30/d maddeleri dikkate alınmak suretiyle işlem yapılması gerekmektedir.”
(Gelirler Genel Müdürlüğü’nün, 08.06.1998 tarih ve 264 sayılı Muktezası. (Vergi Dünyası Dergisi’nin Temmuz 1998 sayısındadır.)

Öte yandan tazminatlar için fatura düzenlenmesi gerektiği yönünde, kesinlikle katılmadığımız Muktezalara rastlanmaktadır. Nitekim bir Mukteza’da, “… sigortalının hasarlı araç için sigorta şirketinden alacağı tazminat tutarı kadar fatura düzenlemesi, ancak katma değer vergisinin konusuna giren bir işlem söz konusu olmadığından bu bedel için vergi hesaplanmaması gerekmektedir.” Denilmiştir.
(Gelirler Genel Müdürlüğü’nün, 08.06.1998 tarih ve 264 sayılı Muktezası.)
Mehmet MAÇ (Yaklaşım Nisan 2009)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder