Kurum
Kazancının Tespitinde Zarar, Ziyan ve Tazminatlar
Zarar, ziyan
ve tazminatların kurum kazançlarından gider olarak dikkate alınmasının en temel
koşulu kazanç ile ödenen tazminat arasından bir illiyet bağının olması
gerekmektedir. Eğer bu illiyet bağı yoksa diğer şartları taşısa dahi kanımızca
gider olarak dikkate alınması mümkün değildir. İlliyet bağının var olması
halinde diğer önemli koşul ise ödemenin yapılmış olmasıdır. Çünkü burada kanun
koyucu bu durumu tahakkuk esasına değil ödemeye bağlamıştır. Son olarak diğer
koşullar olan mukavelenameye, ilama veya kanun emrine istinaden ödeme yapılması
ve kurumun kendisinin, ortaklarının, yöneticilerinin, çalışanlarının kusurunun
bulunup bulunmadığı araştırılarak kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate
alınabilecektir.
(Hanifi KARAHAN Yaklaşım / Eylül 2015)
GELİR
İDARESİ BAŞKANLIĞI
DENİZLİ
VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
(Mükellef
Hizmetleri Grup Müdürlüğü)
Sayı :
51421814-125[6-2013/107]-75
Tarih:
26.05.2014
Konu: Park
halinde iken yanan aracın yanında bulunan diğer araçlara da zarar vermesi
nedeniyle ödenen tazminatın gider olarak yazılıp yazılmayacağı hk.
.......................................................................................................................................................................................................................................................................................................
Bu çerçevede,
söz konusu mahkeme kararına istinaden ödenen tazminatın; kurumunuz ve
çalışanlarının kusurundan kaynaklanması nedeniyle 5520 sayılı Kurumlar Vergisi
Kanununun 11. maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi uyarınca kurum kazancının
tespitinde gider olarak yazılması mümkün bulunmamaktadır.
Bilgi
edinilmesini rica ederim
(Vergi
Dünyası Nisan 2015)
HAZİNEYE AİT TAŞINMAZLARININ İDARENİN
İZNİ DIŞINDA KULLANIMINA İLİŞKİN ÖDENEN BEDELLERİN VERGİSEL AÇIDAN
DEĞERLENDİRİLMESİ
Ecrimisil her
ne kadar tazminat olarak nitelendirilse de, Maliye Bakanlığı tarafından verilen
özelgelerin büyük çoğunluğunda ecrimisil, tazminat ödemesi olarak değil, kira
ödemesi olarak düşünülmüştür. Ancak, mevzuatta
yer alan düzenlemeler çerçevesinde, Hazine taşınmazlarının izinsiz
kullanımı suretiyle tespit ve takdir ettirilen ecrimisil bedellerine, itiraz
edilememesi halinde %20 oranında ve/veya peşin ödenmesi halinde ise %15
oranında indirim yapılmakta olup, söz konusu iki durumun bir arada olması
halinde adına ecrimisil tespit ve takdir ettirilen kurum toplamda ecrimisil
bedeli üzerinden %35 oranında bir indirim hakkı kazanmaktadır. Ayrıca, kira
ödemesinin geleceğe yönelik ödenmesi, ecrimisilin ise geçmişe dönük olarak ödenmesi paranın zaman
değeri açısından kurumlara büyük oranda avantaj sağlamaktadır. Bu düzenlemeler,
taşınmazların işgal edilmesini kira, irtifak gibi yasalara uygun müesseselerden
daha cazip hale getirmekte olup, kurumların ecrimisilin getirmiş olduğu
avantajlardan yararlanmak için, bilerek ve isteyerek işgale devam etmesi
halinde, kötü niyetin, yani kusurun aranması gerektiğinden, KVK'nın 11/1-g
maddesi gereğince kurumların kusurundan kaynaklanan ecrimisil ödemelerinin
kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınmaması gerektiğini
düşünüyoruz .
İdare açısından konuya bakıldığında ise,
mevzuatın işgalcilere sağlamış olduğu avantajlar, ecrimisilin bir tazminat
değil de İdare tarafından bir "idare
şekli " olarak nitelendirildiğini göstermektedir. Halbuki ecrimsil;
satış, kira, tahsis, irtifak gibi Hazine taşınmazlarının bir idare şekli değil,
taşınmazların işgalini önleyen, caydırıcı bir müessese olmalıdır. Bu nedenle,
ecrimisil bedelleri hakkında mevzuatta ecrimisili diğer müesseselerden daha
cazip hale getiren hükümlerin yeniden gözden geçirilerek taşınmazların
işgalinin önleyecek caydırıcı düzenlemelerin yapılması gerekmektedir.
(Çiğdem GÜNEŞ Vergi Dünyası Kasım 2014)
“..… sigorta şirketlerince ödenen hasar
tazminatı bir teslim veya hizmet karşılığı olmadığından Katma Değer Vergisi
Kanunu’nun konusuna girmemektedir.”
(İstanbul
Defterdarlığı’nın, 01.11.2001 tarih ve 5260 sayılı Muktezası.)
“…. sözleşmenin feshi nedeni ile
kooperatifinizce karşı firmaya ödenecek olan cayma tazminatı herhangi bir
teslim ve hizmetin karşılığını teşkil etmediğinden katma değer vergisine tabi
olmayacaktır.”
(Gelirler
Genel Müdürlüğü’nün, 07.07.2005 tarih ve 2887 sayılı Muktezası.)
“….cezai şart, sözleşme fesih bedeli, cayma
tazminatı gibi adlar altında alınan tazminatlar yapılan bir teslimin veya ifa
edilen bir hizmetin karşılığını teşkil etmemektedir. İş ile ilgili cezai
tazminat mahiyetinde olan söz konusu ödemeler, yapılan bir hizmetin karşılığı
olmadığından KDV’ye tabi olmayacaktır.”
(Boğaziçi
Kurumlar Vergi Dairesi Başkanlığı’nın, 02.09.2004 tarih ve 2396 sayılı
Muktezası.)
“…. verilen dilekçenin eki dokümanlardan 2003
ve 2004 yıllarında uğradığı zararların telafisi için … Ltd. tarafından …
Ltd.Şti.’ye ödeneceği anlaşılan tazminat, herhangi bir teslim ve hizmetin
karşılığı olmadığından katma değer vergisinin konusuna girmemektedir.”
(Gelir
İdaresi Başkanlığı’nın, 08.09.2005 tarih ve 44065 sayılı Muktezası.)
“… cezai şart olarak teslimin geç yapılması
veya yapılmaması nedeniyle uygulanacak gecikme cezası, bir teslim veya hizmetin
karşılığı olmadığı için KDV’ye tabi olmayacaktır.”
(Gelir
İdaresi Başkanlığı’nın, 09.05.2006 tarih ve 35218 sayılı Muktezası. (Yaklaşım
Dergisi’nin Mart 2009 sayısında yayınlanan Sayın Hayreddin ERDEM, “Sözleşmeye
İstinaden Ödenen Tazminatların Gider Kaydı ve KDV’si”, Yaklaşım, Sayı: 195,
Mart 2009, s. 128-132)
“… cezai şart olarak alınan tazminatlar,
yapılan bir teslimin veya ifa edilen bir hizmetin karşılığını teşkil
etmemektedir.
Bu
sebeple, işle ilgili cezai tazminat mahiyetinde olan ödemeler, yapılan bir
hizmetin karşılığı olmadığından katma değer vergisine tabi olmayacaktır.”
(İstanbul
Defterdarlığı’nın 03.11.1993 tarih ve 7235 sayılı Muktezası (KDV Uygulaması
isimli elektronik kitabımızın 1. maddeye ilişkin 6.16 Tazminatlar bölümü).
“… buna göre müşterinize hasar gören veya
çalınan mallarla ilgili ödeyeceğiniz tazminat bir teslim veya hizmet karşılığı
olmadığından KDV’nin konusuna girmemektedir.”
(İstanbul
Defterdarlığı’nın, 08.07.2002 tarih ve 25005 sayılı Muktezası.)
“… geç yükleme tazminatının, satılan
malların tabi olduğu oranda Katma Değer Vergisi’ne tabi tutulması gerekmektedir.”
Denilmiştir
(KDV
Uygulaması isimli elektronik kitabımızın 1. maddeye ilişkin 6.16 no.lu bölümü.)
“… malların sözleşmede belirtilen sürede
teslim edilmemesi durumunda tahsil edilen tazminatlar, bir mal teslimi veya
hizmet ifası karşılığında ortaya çıkmadığından, KDV’ye tabi bulunmamaktadır.”
açıklamasına yer
verilmiştir
(Gelir
İdaresi Başkanlığı’nın, 18.01.2007 tarih ve 3563 sayılı Muktezası (5 no.lu
dipnotumuzdaki makalede yer almıştır.)
“… yaptığınız dekorasyon işinde anlaşma
şartlarına uyulmaması nedeni ile yapılan tazminat mahiyetindeki nefaset
eksikliği kesintisi herhangi bir teslim veya hizmetin karşılığı olmadığından,
KDV’ye tabi olmayacaktır. ”
(Gelir
İdaresi Başkanlığı’nın, 14.11.2006 tarih ve 88420 sayılı Muktezası (5 no.lu
dipnotumuzdaki makalede yer almıştır.)
Sigorta
şirketlerinin hasar tazminatlarını KDV hariç maliyetleri üzerinden mi
ödeyecekleri, yoksa tamir maliyetinin KDV dahil tutarı kadar mı tazminde
bulunacakları
konusundaki idari yönlendirme, bir Mukteza’da şöyle ifade edilmiştir:
“Bilindiği
üzere, 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 1. maddesinde verginin
konusunu teşkil eden işlemler sayılmakta, bir teslim veya hizmetin karşılığını
teşkil etmeyen veya buna bağlı olarak ortaya çıkmayan, sigorta tazminatları
katma değer vergisinin konusuna girmemektedir.
Diğer
taraftan, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 229. maddesi uyarınca, satılan emtia
veya yapılan iş karşılığında emtiayı satanın veya iş yapanın fatura düzenleyip
müşteriye vermesi mecburi olup, ticari kazancın tespitine ilişkin olarak
yapılan harcamalara ait belgenin teslim veya hizmet yapılan ve bunun
karşılığında borçlananlar adına düzenlenmesi gerekir. Bir başka ifade ile
hasarlı aracın tamirinin sigortalı adına yapılması ve buna ilişkin borcun da
sigortalı tarafından ödenmesi durumunda, faturanın sigortalı adına düzenlenmesi
gerekir.
Sigortalı
ile sigorta şirketi arasındaki işlemler aşağıdaki iki duruma göre farklılık arz
etmektedir.
1-
Sigorta poliçesinde, sigorta şirketinin meydana gelecek zararlara ait giderleri
kendisinin karşılayacağı belirtilmişse,
bu
durumda sigortalının hasarlı amortismana tabi iktisadi kıymeti kendisinin tamir
ettirerek, adına düzenlenen faturaları ibraz etmek suretiyle tamir bedelini
sigorta şirketinden alması söz konusudur. Sigortalı mükellefin, sigorta şirketi
adına yaptığı masrafların aynen sigorta şirketine yansıtılması için masraf
aktarımı faturası düzenlenmesi ve katma değer vergisine tabi bu masrafların
aktarılması için de faturada katma değer vergisi hesaplaması gerekecektir.
Dolayısıyla,
mükellefin tamirat nedeniyle yüklendiği katma değer vergisi iktisadi işletmeye
dahil binek otomobiline ait değil sigorta şirketi adına yaptığı masraflara ait
olduğundan, sigorta şirketince karşılanan hasara ait verginin tamamının indirim
konusu yapılabileceği tabiidir.
2-
Sigorta poliçesinde, sigorta şirketinin meydana gelecek hasarlara ait giderleri
değil belli bir miktarda tazminat ödeyeceği belirtilmişse,
bu
durumda sigortalının hasarlı araç için sigorta şirketinden alacağı tazminat
tutarı kadar fatura düzenlemesi, ancak katma değer vergisinin konusuna giren
bir işlem söz konusu olmadığından bu bedel için vergi hesaplanmaması
gerekmektedir.
Öte
yandan, bu ikinci durumda aracın (iktisadi işletmeye kayıtlı binek otomobil
olması halinde) yüklenilen vergi, mükellefin kendi faaliyetleri ile ilgili
gider niteliğini taşıdığından, söz konusu verginin indirimi ile ilgili olarak
Gelir Vergisi Kanunu’nun 40/5, Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 29/1 ve 30/d
maddeleri dikkate alınmak suretiyle işlem yapılması gerekmektedir.”
(Gelirler
Genel Müdürlüğü’nün, 08.06.1998 tarih ve 264 sayılı Muktezası. (Vergi Dünyası
Dergisi’nin Temmuz 1998 sayısındadır.)
Öte
yandan tazminatlar için fatura düzenlenmesi gerektiği yönünde, kesinlikle
katılmadığımız Muktezalara rastlanmaktadır. Nitekim bir Mukteza’da, “… sigortalının
hasarlı araç için sigorta şirketinden alacağı tazminat tutarı kadar fatura
düzenlemesi, ancak katma değer vergisinin konusuna giren bir işlem söz konusu
olmadığından bu bedel için vergi hesaplanmaması gerekmektedir.” Denilmiştir.
(Gelirler
Genel Müdürlüğü’nün, 08.06.1998 tarih ve 264 sayılı Muktezası.)
Mehmet
MAÇ (Yaklaşım Nisan 2009)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder