17 Mart 2016 Perşembe

ÜCRETLER

Maliye Bakanlığı Özelgesi

Tarih   : 30.11.2016

Sayı : 38418978-120[32-16/4]-405297

MAHKEME KARARINA İSTİNADEN İŞE BAŞLATILAN PERSONELE GEÇMİŞ DÖNEMLER İÇİN YAPILAN ÜCRET ÖDEMELERİNDE ASGARİ GEÇİM İNDİRİMİ UYGULAMASI

Mahkeme kararına istinaden işe başlatılan personele geçmiş döneme ilişkin ödenen ücretin tahakkuk ve ödemesi hangi dönemde yapılmış ise yapılan ödemenin o dönemin ücreti kabul edilerek ödemenin yapıldığı aya ait asgari geçim indiriminin de sadece o dönemdeki tahakkuk eden vergiden mahsup edilerek  uygulanması, geçmiş dönemler için asgari geçim indirimi uygulanmaması gerektiği hk.
Yaklaşım Ocak 2017


Maliye Bakanlığı Özelgesi

Tarih   : 08.08.2016
Sayı : 63611781-120.03.04[322016-5]-22

Özelge talep formunuzda; ücretli öğretmen olarak görev yapmakta olduğunuzu, İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından asgari geçim indiriminin sigorta prim gün sayısı üzerinden hesaplandığı belirtilerek,  193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 32. maddesinde yer alan asgari geçim indirimi tutarının hesaplanmasında, sigorta gün sayısı mı yoksa matrah tutarının mı dikkate alınması gerektiği hususunda görüş talep edilmektedir.Ücret gelirin kısmi döneme ait olması halinde, ay kesri tam ay sayılmak suretiyle asgari geçim indirimi hesaplanması gerekir.
193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 61. maddesinde, “Ücret, işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerdir.
Ücretin ödenek, tazminat, kasa tazminatı (Mali sorumluluk tazminatı), tahsisat, zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim, ikramiye, gider karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş olması veya bir ortaklık münasebeti niteliğinde olmamak şartı ile kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş bulunması onun mahiyetini değiştirmez.” hükmüne yer verilmiştir.
Aynı Kanun’un 32. maddesinde “Ücretin gerçek usulde vergilendirilmesinde asgari geçim indirimi uygulanır.
Asgari geçim indirimi; ücretin elde edildiği takvim yılı başında geçerli olan ve sanayi kesiminde çalışan 16 yaşından büyük işçiler için uygulanan asgari ücretin yıllık brüt tutarının, mükellefin kendisi için %50 çalışmayan ve herhangi bir işi olmayan eşi için %10, çocukların her biri için ayrı ayrı olmak üzere ilk iki çocuk için %7,5 diğer çocuklar için %5’idir. Gelirin kısmi döneme ait olması halinde, ay kesirleri tam ay sayılmak suretiyle bu süreye isabet eden indirim tutarları esas alınır. Asgari geçim indirimi, bu fıkraya göre belirlenen tutar ile 103. maddedeki gelir vergisi tarifesinin birinci gelir dilimine uygulanan oranın çarpılmasıyla bulunan tutarın, hesaplanan vergiden mahsup edilmesi suretiyle uygulanır. Mahsup edilecek kısmın fazla olması halinde iade yapılmaz……” hükmü yer almaktadır.
Öte yandan,  konuyla ilgili olarak yayımlanan 265 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği’nin, “Asgari Geçim İndirimi Tutarının Hesaplanması” başlıklı 5. bölümünde, “Asgari geçim indirimi (A.G.İ.) tutarı, ücretin elde edildiği takvim yılı başında geçerli olan ve sanayi kesiminde çalışan 16 yaşından büyük işçiler için uygulanan asgari ücretin yıllık brüt tutarına bu Tebliğin ‘3.Uygulamanın Esasları’ başlıklı bölünde yer alan oranların uygulanması ile bulunan tutarın, gelir vergisi tarifesinin birinci gelir dilimine karşılık gelen oranla çarpımı sonucu bulunur.” açıklamasına yer verilmiştir.
Buna göre; asgari geçim indirimi yukarıda belirtilen esaslar çerçevesinde asgari ücret üzerinden hesaplanmaktadır. Gelirin kısmi dönem olması halinde ise ay kesri tam ay sayılmak suretiyle asgari geçim indirimi hesaplanması gerekir.
Yaklaşım Kasım 2016

Yurtdışına Gönderilen Personele Yapılan Ücret Ödemelerinin Vergilendirilmesi-II
Yurt dışında geçici süre ile görevlendirilen personele yurt dışı hizmetleri için sağlanan ücret gelirlerinin vergilendirilmesi özellikli bir konudur. Bu kapsamda, Türkiye’nin vergilendirme yetkisinin belirlenmesi açısından öncelikle görevlendirme yapılan ülke ile Türkiye arasında istihdam döneminde yürürlükte olan bir ÇVÖA bulunup bulunmadığı yol gösterici olacaktır. İlgili ülkeyle yürürlükte olan bir ÇVÖA bulunması durumunda diğer ülkede ifa edilen hizmet nedeniyle elde edilen ücret gelirleri açısından vergilendirme yetkisinin paylaşım kurallarına göre hangi ülke ya da ülkelerin vergilendirme yapacağı tespit edilecektir.
ÇVÖ Anlaşmasının ücret gelirlerini vergilendirme yetkisini Türkiye’ye verdiği durumlarda, GVK’nın ücret gelirlerinin vergilendirilmesine ilişkin hükümleri uygulanacaktır. Bu yetkinin diğer taraf ülke ile paylaşıldığı durumlarda çifte vergilendirmenin önlenmesi için anlaşmada telafi yöntemi olarak öngörülen seçeneğe göre mahsup ya da istisna yöntemlerinden biri kullanılabilecektir. İlgili ülke ile bir ÇVÖA bulunmaması durumunda ise yurt dışında geçici olarak görevlendirilen personele ödenen ücret gelirlerinin vergilendirilmesinde doğrudan iç hukuk hükümlerine göre hareket edilecektir.
(Tahir ERDEM Yaklaşım / Nisan 2015) 

Çalışanlar Adına İşverence Karşılanan Katkı Payları ve Sigorta Primlerinin; Ücretliler ve İşletme Açısından Değerlendirilmesi (E-Yaklaşım)
Vergiye tabi ücret matrahının tespitinde dikkate alınacak sigorta primleri;
- Sigortanın Türkiye'de kâin ve merkezi Türkiye'de bulunan bir emeklilik veya sigorta şirketi nezdinde akdedilmiş olması,
- Ücretlinin şahsına, eşine ve küçük çocuklarına ait birikim priminin alındığı hayat sigortası poliçeleri için hizmet erbabı tarafından ödenen primlerin %50'si kadar olması,
- Ölüm, kaza, sağlık, hastalık, sakatlık, işsizlik, analık, doğum ve tahsil gibi şahıs sigorta poliçeleri için hizmet erbabı tarafından ödenen primlerden olması,
Gerekmektedir.
Ayrıca, yukarıda yapılan açıklamalara göre, bireysel emeklilik ve şahıs sigorta primleri ile ilgili olarak aşağıda hususlara uyulması gerekecektir.
1- 1.1.2013 tarihinden itibaren, ücretliler tarafından ödenen şahıs sigorta primlerinin, vergiye tabi ücret matrahının tespitinde, elde edilen ücretin % 15'ine kadar olan kısmı gider olarak indirilebilecektir.
2- 1.1.2013 tarihinden itibaren; ücretliler ve yıllık beyanname veren mükellefler, bireysel emeklilik sistemine ödenen katkı paylarını indirim konusu yapamayacaklardır.
3- İşverenler tarafından ücretliler adına bireysel emeklilik sistemine ödenen katkı paylarının, 40/1. Maddesine göre genel gider kapsamında ücretle ilişkilendirilmeksizin, 40/9. maddesi uyarınca ticari kazancın tespitinde gider olarak indirilecektir.
İndirim konusu yapılacak prim tutarının tespitinde esas alınacak ücret, işveren tarafından çalışana hizmeti karşılığında ödenen aylık (maaş), prim, ikramiye, sosyal yardımlar ve zamlar gibi vergiye tabi sürekli nitelikteki ödemelerin brüt tutarlarının toplamı olacaktır.
4- İşverenler tarafından hizmet erbabına yönelik olarak bireysel emeklilik sistemine ödenen katkı payları ile şahıs sigorta primlerini;ödemenin yapıldığı ayda elde edilen ücretin %15'ini ve yıllık olarak asgari ücretin yıllık tutarını aşamayacak şekilde indirebileceklerdir.
5-Gerek işverenler tarafından bireysel emeklilik sistemine ödenen katkı payları, gerekse ücretliler tarafından ödenen şahıs sigortaları prim ödemelerinin toplam tutarı, ödemenin yapıldığı ayda elde edilen ücretin %15'ini ve yıllık olarak asgari ücretin yıllık tutarını da aşamayacaktır.
Ancak, hem işveren tarafından bireysel emeklilik sistemine katkı payı ödenmesi hem de ücretli tarafından şahıs sigortalarına prim ödemesinin bulunması ve bunların toplam tutarının yukarıda belirtilen sınırı aşması halinde, indirimin öncelikli olarak ücret matrahının tespitinde mi yoksa ticari kazancın tespitinde mi yapılacağı konusu taraflarca, mükerrer indirime izin verilmeksizin, serbestçe belirlenebilecektir.
6- İşverenlerce, ücretliler adına ödenen şahıs sigorta primleri, ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için ödenen ücret kapsamında olduğundan, söz konusu primlerin öncelikle ücretin matrahına ilave edilerek Gelir Vergisi Kanunu’nun 94. maddesinin birinci fıkrası gereğince gelir vergisi tevkifatı kesilmek suretiyle vergilendirilmesi ve aynı Kanun’un 40. maddesinin 1 numaralı bendi çerçevesinde genel gider olarak herhangi bir tutar ve oran sınırlaması olmaksızın indirim konusu yapılması mümkündür.
(Ramazan CENK E-Yaklaşım / Ocak 2015)

YIL İÇİNDE İŞVEREN DEĞİŞTİREN ÜCRETLİNİN VERGİLENDİRİLMESİ
Gelir Vergisi Kanununa göre, yıl içinde işveren değiştirilmesi durumunda her bir işveren nezdinde ödenen ücretlere ayrı ayrı vergi tarifesinin uygulanması gerekmektedir. Yani, ücretlinin daha önce çalışmış olduğu işverenden elde ettiği kümülatif ücret matrahının, yeni iş yerinde elde edeceği ücret matrahı ile ilişkilendirilmemesi gerekmektedir. Ayrıca, bir hizmet erbabının yıl içinde birden fazla işverenden ücret alması halinde, her bir işverenin ödediği ücretler, ayrı ayrı vergilendirilmektedir. Dolayısıyla vergi tarifesi, her bir işverenin ödediği ücrete, diğer işveren veya işverenlerin ödediği ücretle ilgilendirilmeksizin ayrı ayrı uygulanmaktadır. Ancak, 2014 yılında birden fazla işverenden ücret geliri elde edenlerin, birden sonraki işverenden aldıkları ücretlerin toplamı 27.000 TL'yi aşıyorsa, tüm ücretlerin beyan dönemi geldiğinde yıllık gelir vergisi beyannamesi ile beyan edilmesi, yıl içinde işverenler tarafından kesilen vergilerin ise hesaplanan gelir vergisinden mahsup edilmesi gerekmektedir.
(İmdat TÜRKAY MDERGI Eylül 2014)

Yıl İçinde İş Değiştiren İşçinin Ücretinin Vergilendirilmesi
Bir işçinin birden fazla işverenden ücret alması halinde, her bir işverenin ödediği ücretler, ayrı ayrı vergilendirilmektedir. Dolayısıyla vergi tarifesi, her bir işverenin ödediği ücrete, diğer işveren veya işverenlerin ödediği ücretle ilgilendirilmeksizin ayrı ayrı uygulanmaktadır. Ancak yukarıdaki bölümlerde de açıklandığı üzere, söz konusu birinciden sonraki ücretlerin gayrisafi tutarları toplamının Kanun’un 103. maddesinde yazılı tarifenin ikinci gelir diliminde yer alan tutarı aşması halinde, bu ücretlerin yıllık beyanname ile beyan edilmesi gerekmektedir.
(Mete AKÇAKIN Yaklaşım / Eylül 2014)

Yurt dışında mukim kurumdan elde edilen ücret gelirinin vergilemesi
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
Sayı: 62030549-120[23-2013/717]-1173 24/04/2014
..........................................................................................................
             Bu hüküm ve açıklamalara göre yurt dışında mukim şirketin Türkiye'deki bağlı ortağı firmadaki çalışmanız karşılığında tarafınıza doğrudan doğruya yurt dışından döviz olarak ödenen ücret işveren firmanın kazanç elde etmesine katkı sağlandığından ve bağlı ortaklık ile yurt dışında faaliyet gösteren şirketin aynı ticari amacı gözettiği de dikkate alındığında, bağlı ortaklık dolayısıyla Türkiye'de ticari bir kazancın olduğu sonucuna varılmaktadır. Dolayısıyla  Gelir Vergisi Kanununun 23/14 fıkrasında yer alan istisnaya ilişkin olarak 147 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinde yer alan şartların ihlal edildiği anlaşıldığından söz konusu ücret gelirinizin Kanunun 23 üncü maddesinin 14 numaralı bendine göre gelir vergisinden müstesna olması mümkün değildir. Bu nedenle ücret gelirinizin Gelir Vergisi Kanununun 95 inci maddesine göre yıllık beyanname ile beyan edilmesi gerekmektedir.
             Bilgi edinilmesini rica ederim.
(Vergi Dünyası Temmuz 2014)

700 konutlu sitede çalıştırılan temizlik elemanı, bahçıvan, elektrikçi, sıhhi tesisatçı ve güvenlik görevlisine ödenen ücretler ile dışardan sağlanan hizmetlerin vergilendirilmesi hk.
İZMİR VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
(Mükellef Hizmetleri Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü)
Sayı : 84098128-120.03.05.06[23-2013-2]-614  10/10/2013
Bu itibarla, ticaret mahalli olmayan sitenizde çalıştırılan bahçıvana yapılan ücret ödemelerinin Gelir Vergisi Kanununun 23'üncü maddesinin 1'inci fıkrasının (6) numaralı bendi kapsamında gelir vergisinden müstesna tutulması; temizlik elemanı, elektrikçi, sıhhi tesisatçı ve güvenlik görevlisi olarak çalıştırılanların ise hizmetçi kapsamında değerlendirilmesi mümkün bulunmadığından, bu kişilere yapılan ücret ödemelerinden Gelir Vergisi Kanununun 61, 94, 103 ve 104'üncü maddelerine göre vergi tevkifatı yapılması gerekmektedir.
Bu itibarla, sitenizin 117 Seri No.lu KDV Genel Tebliğinin (3.1.2.) ayrımında sayılanlar kapsamında olmaması kaydıyla, kısmi tevkifat uygulaması kapsamındaki hizmet alımlarında tevkifat uygulaması söz konusu olmayacaktır.
(Vergi Dünyası Nisan 2014)
T.C. D A N I Ş T A Y Üçüncü Daire
Esas No: 2007/664    Karar No : 2010/336Özeti: Adi ortaklık adına ticari kazanç hükümleri doğrultusunda gelir vergisi mükellefiyeti tesis edilemeyeceği hakkında.Temyiz Eden     :…- …
Karşı Taraf    :Süleymanpaşa Vergi Dairesi Müdürlüğü
İstemin Özeti :Davacı adi ortaklık adına tesis edilen ticari kazanç gelir vergisi mükellefiyetinin iptali istemiyle dava açılmıştır. Tekirdağ Vergi Mahkemesi 8.10.2009 günlü ve E:2009/439, K:2009/925 sayılı kararıyla; 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun “zirai kazançta vergileme” başlıklı 53 üncü maddesinde; çiftçilerin elde ettikleri zirai kazançların, bu Kanunun 94 üncü maddesine göre hasılatları üzerinden tevkifat yapılmak suretiyle vergilendirileceği, 54 üncü maddede yazılı işletme büyüklüğünü aşan çiftçiler ile bir biçerdövere veya bu mahiyetteki bir motorlu araca veya 10 yaşına kadar ikiden fazla traktöre sahip olan çiftçilerin kazançlarının gerçek usulde tespit olunarak vergilendirileceği, ancak çiftçiye ait olmakla beraber zirai işletmeye dahil edilmeyen biçerdöver veya bu mahiyetteki bir motorlu araç veya on yaşına kadar ikiden fazla traktörün işletilmesinden elde edilen gelirlerin ticari kazanç hükümlerine göre vergilendirileceğinin belirtildiği, olayda, biçerdöver işletmeciliği faaliyetinden dolayı gerçek usulde gelir vergisi mükellefiyeti bulunan …’ın sahibi olduğu biçerdöverin ½ hissesini 6.5.2009 tarihinde …’a devrettiği ve İdareye başvurarak çifçilik faaliyetini ortak olarak yürüteceklerini, biçerdöveri sadece kendi işlerinde kullanacaklarını belirterek ticari kazanç mükellefiyetinin terkinini istediği ve … ve … tarafından adi ortaklık için 15.5.2009 gün ve 12229 sayılı işe başlama bildiriminde bulunulduğu, İdarece, … ve … adına zirai kazanç mükellefiyetinin tesis edildiği, adi ortaklık adına ise, ticari kazanç hükümleri yönünden gelir vergisi mükellefiyetinin tesis edildiğinin anlaşıldığı, olayda, …’ın sahibi olduğu biçerdöverin ½ hissesini …’a devriyle oluşan adi ortaklık adına işe başlama bildirimine istinaden ticari kazanç yönünden tesis edilen gelir vergisi mükellefiyeti işleminde yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacı, Gelir Vergisi Kanunu’nun 52’nci maddesi uyarınca yapılan faaliyetin zirai olduğunu, ticari kazanç hükümlerine göre vergilendirilemeyeceğini ileri sürerek kararın bozulmasını istemektedir.
Savunmanın Özeti :Yasal dayanaktan yoksun bulunan temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.
Tetkik Hakimi Gülbin Günhan’ın Düşüncesi :Dava dosyasından adi ortaklık adına ticari kazanç hükümleri doğrultusunda gelir vergisi mükellefiyeti tesis edilip edilmediği hususu anlaşılamadığından Vergi Mahkemesince bu hususun araştırılarak karar verilmek üzere mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı Mustafa Bahtiyar’ın Düşüncesi :İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Dördüncü Dairesince gereği görüşüldü:
Davacı adi ortaklık adına tesis edilen ticari kazanç gelir vergisi mükellefiyetinin iptali istemiyle açılan davayı reddeden Vergi Mahkemesi kararının bozulması istenilmektedir.
Dava, adi ortaklık adına ticari kazanç yönünden mükellefiyet tesis edildiği ileri sürülerek bu işlemin iptali istemiyle açılmış, Vergi Mahkemesince, adi ortaklık adına işe başlama bildirimine istinaden ticari kazanç yönünden tesis edilen mükellefiyet işleminde yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir. Davalı vergi dairesi müdürlüğünce verilen savunma dilekçesinde, adi ortaklık tarafından verilen 15.5.2009 tarih ve 12229 kayıt nolu işe başlama bildirimi üzerine ortaklar adına ayrı ayrı zirai kazanç hükümlerine göre gelir vergisi mükellefiyeti tesis edildiği, ortaklık adına da katma değer vergisi yönünden mükellefiyet tesis edildiği belirtilmekte olup dosyada da, davacı ortaklık adına ticari kazanç yönünden gelir vergisi mükellefiyeti tesis edildiğine ilişkin herhangi bir belge bulunmamaktadır.
Diğer taraftan, kuruluşu Borçlar Kanunu’nda düzenlenen ve tescil şartına bağlı olmayan adi ortaklığın tüzel kişiliği de bulunmadığından ortaklığın gelir vergisi açısından ortaklardan bağımsız olarak vergilendirilmesi mümkün değildir. Türk vergi sisteminde ortakların paylarına düşen kazançlar ayrı ayrı ticari kazanç sayıldığından her ortak dönem sonunda ortaklık faaliyetinden payına düşen kar/zararı kendi hesabına dahil ederek beyan etmek zorundadır. Bu nedenle, adi ortaklık adına gelir vergisi mükellefiyeti tesis edilmesi yasal olarak mümkün değildir.
Bu bakımdan, adi ortaklık adına ticari kazanç hükümleri doğrultusunda gelir vergisi mükellefiyeti tesis edilip edilmediği hususu belirlenerek bir karar verilmesi gerekirken bu yönden araştırma yapılmadan davanın reddi yönünde verilen Vergi Mahkemesi kararında yasaya uygunluk görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulüyle, Tekirdağ Vergi Mahkemesinin 8.10.2009 günlü ve E:2009/439, K:2009/925 sayılı kararının bozulmasına 17.04.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
D A N I Ş T A Y
Üçüncü Daire
Esas No: 2007/664
Karar No: 2010/336
Özet: Dar mükellef işveren kurumun Türkiye’de çalıştırdığı hizmet erbabına ödediği ücretin, kurumun Almanya’daki kazanç üzerinden ve döviz olarak ödenmiş olması koşuluyla Türkiye’de vergilendirilmeyeceği hakkında.
Temyiz Eden
Vekili               : Av....
Karşı Taraf     : Vergi Dairesi Müdürlüğü
İstemin Özeti : Davacının, nezdinde çalıştığı kanuni ve iş merkezi Almanya’da bulunan şirketin Almanya’daki kazanandan elde ettiği ücretin, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 23’üncü maddesinin 14’üncü bendi uyarınca gelir vergisinden müstesna olduğu îhtirazi kaydıyla verdiği beyanname üzerinden tahakkuk ettirilen gelir vergisine karşı açılan davayı; davacının Türkiye’de elde ettiği ücretin vergilendirildiği ihtilafsız olup, uyuşmazlığın yurt dışında elde edilen gelirin vergilendirilip vergilendirilmeyeceğine ilişkin bulunduğu, Türkiye Cumhuriyeti ile Federal Almanya Cumhuriyeti arasında imzalanan ve 9.7.1986 tarih ve 19159 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmasının 15’inci maddesinin l’inci fıkrasında, 16,18,19 ve 20’nci madde hükümleri saklı kalmak üzere bir Akit Devlet mukiminin bir hizmet akdi dolayısıyla elde ettiği ücret, maaş ve benzeri menfaatlerin, bu hizmet diğer Akit Devlette ifa edilmedikçe, yalnız ilk bahsedilen Devlette vergilendirileceği, eğer hizmet diğer Devlette ifa edilirse, buradan elde edilen gelirin diğer Devlette vergilendirilebileceğinin kurala bağlandığı, 2’nci fıkrasında ise gelir elde eden kişinin, bu diğer Devlette bir vergilendirme dönemi içinde bir veya birkaç seferde 183 günü aşmamak üzere kalması durumunda yalnızca ilk bahsedilen Devlette vergilendirileceğinin hükme bağlandığı, mevcut yasa hükmüne göre önce gelen söz konusu hüküm uyarınca Türkiye’de 183 günü aşan bir faaliyet gösteren davacının elde ettiği tüm ücret gelirinin dolayısıyla Almanya’da elde ettiği ücret gelirinin de Türkiye’de vergilendirilmesi gerektiği sonucuna ulaşıldığından, dava konusu tahakkukta hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle reddeden Gaziantep Vergi Mahkemesinin 6.4.2006 gün ve E:2005/445, K:2006/266 sayılı kararının; 193 sayılı Yasanın 24’üncü maddesinin 14’üncü bendi uyarınca Türkiye’deki hizmetin karşılığı olarak firmanın Türkiye’deki kazancından ödenen ücret dışında, Almanya’daki hizmet için imzalanan sözleşme gereği Türkiye dışında elde edilen kazanç üzerinden döviz olarak ödenen ücretin gelir vergisinden müstesna olduğu ileri sürülerek bozulması istenmiştir.
Savunmanın Özeti: Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.
Tetkik Hakimi : Pelin AKÇA
Düşüncesi : Türkiye’deki hizmet ifası nedeniyle elde edilen kazanç üzerindenödenen ücretin Türkiye’de vergilendirilmesi, Türkiye Cumhuriyeti ile Federal Almanya arasında imzalanan çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmasının 15’inci maddesi ile maddenin 2’nci fıkrasındaki koşulların varlığı dışında güvence altına alınmıştır. Yurt dışında elde edilen kazanç üzerinden ödenen ücretin ise yurt dışında vergilendirileceği, ayrıca Türkiye’de vergilendirilmeyeceği hem Anlaşma hükümleri gereği hem de 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunun 23’üncü maddesinin 14’üncü bendi gereği olup, vergi mahkemesince Anlaşmanın 15’inci maddesindeki koşulların ihlali halinde vergilendirilecek olan ücret yanlış nitelendirilerek, koşulları ihlal eden davacının yurt dışında elde ettiği ücretin de Türkiye’de vergilendirileceği gerekçesiyle verilen kararda hukuka uygunluk bulunmadığı, davacı iddialarının doğruluğunun araştırılarak, uyuşmazlığın sözü edilen yasa hükmü yönünden ele alınıp yeniden karar verilmek üzere bozulması gerektiği düşünülmüştür.
Savcı: Nurten KARAÇAY
Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizenincelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49’uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Üçüncü Dairesince, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 17’nci maddesinin 2’ncİ fıkrası hükmü uyarınca temyizen incelenen dosyalarda duruşma yapılması tarafların istemine ve Danıştayın kararına bağlı olup, temyiz isteminde bulunan davacının duruşma talebinin yerine getirilmesine gerek bulunmadığı sonucuna varıldığından dosya incelenerek işin gereği görüşülüp düşünüldü:
Dar mükellef firmadan aldığı ücreti ihtirazı kayıtla beyan eden davacı adına yapılan gelir vergisi tahakkukuna karşı açılan davayı reddeden vergi mahkemesi kararı temyiz edilmiştir.
Dar mükellef kurumların; Türkiye’de çalıştırdıkları hizmet erbabına Türkiye’de elde edilen kazançlarından ödediği ücretler tam mükellef kurumlar tarafından ödenen ücretlerle aynı esaslara göre vergilendirilmekle birlikte, yurt dışında elde ettikleri kazançları üzerinden döviz olarak ödediği ücretler 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 23’üncü maddesinin 14*üncü bendiyle gelir vergisinden müstesna tutulmuştur. Sözü edilen hükümde, kanuni ve iş merkezi Türkiye’de bulunmayan dar mükellefiyete tabi işverenlerin yanında çalışan hizmet erbabına işverenin Türkiye dışında elde ettiği kazançları üzerinden döviz olarak ödediği ücretlerin gelir vergisinden istisna edildiği kurala bağlanmıştır. Bu hüküm gereğince istisnadan yararlanılabilmesi için; işverenin dar mükellef olması, ücretin Türkiye dışında elde edilen kazanç üzerinden ödenmesi ve ödemenin döviz olarak yapılması koşullarının bir arada gerçekleşmesi gerekmektedir. Görüldüğü üzere istisnanın uygulanmasında yasa koyucu, işverenin mükellefiyet şekli ve ücretin üzerinden ödendiği kurum kazancının niteliğini ölçüt olarak almıştır.
Vergi mahkemesi kararına dayanak alınan Türkiye Cumhuriyeti ile Federal Almanya Cumhuriyeti Arasında Gelir ve Servet Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasında da iç mevzuatımıza paralel bir düzenlemeyle, elde edilen ücretlerin vergilendirme yetkisi, hizmetin, mukim olunmayan devlette ifa edilmesi koşuluyla kaynak devlete bırakılmıştır. Anlaşmanın 15’inci maddesinin 2’nci fıkrasında sayılan koşulların varlığında ise sözü edilen ücretlerin vergilendirme yetkisi mukim olunan devlete geçmektedir.
Gerek Anlaşma gerek iç mevzuat hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, Türkiye dışında elde edilen kazanç üzerinden döviz olarak ödenen ücretlerin Almanya’da vergilendirileceği, Türkiye’de ayrıca vergilendirilmeyeceği açık iken Vergi Mahkemesince, Anlaşmanın 15’inci maddesinin 2’nci fıkrasında sayılan koşulların, Türkiye’de ifa edilen hizmet karşılığı ödenen ücretlerin hangi ülkede vergilendirileceğine ilişkin kriterler olduğu başka bir ifadeyle, koşulların ihlali halinde mukim olunmayan devlette (Türkiye’de) vergilendirilecek olan ücretin Türkiye’de ifa edilen hizmete ilişkin olduğu göz ardı edilerek, koşulların ihlali halinde yurt dışında elde edilen ücretin de Türkiye’de vergilendirileceği yargısına varılması hukuka uygun düşmediği gibi vergileme hakkının Türkiye’de bulunduğunun mahkemece kabulü, iç mevzuatımızdaki hükümlerin değerlendirilmesini gerektirirken, vergileme hakkının Türkiye’de olduğu sonucuna varılmasına karşın, Gelir Vergisi Kanununun 23’üncü maddesinin 14’üncü bendinin uygulanamayacağı yolunda karar verilmesi de çelişki yaratmıştır.
Kanuni ve iş merkezi Almanya’da bulunan ve yüklendiği ... Termik Santralinin 2’nci Ünitesinin kurulması, proje ve kontrollük hizmetini Türkiye’de proje ve şantiye ofisi aracılığıyla gerçekleştiren ... unvanlı firmanın şantiye ofisinde ticaret müdürü olarak görevlendirilen ve 2004 yılında Türkiye’deki hizmet ifası dolayısıyla elde ettiği 44.710 TL ücretin vergilendirildiği taraflar arasında tartışmasız olan davacı, 1990 yılından beri anılan firmada çalıştığını, ihtirazi kayıtla beyan edilen 62.702 TL ücretin, Türkiye’de ödenen ücretten ayrı olarak, firmanın Almanya’da elde ettiği kazancından döviz olarak Almanya’da ödendiği ve Almanya’daki hesaplara gider kaydedildiğini ileri sürmüştür.
Dava konusu ücretin, dar mükellef olan işveren firmanın Almanya’daki kazancı üzerinden ve döviz olarak ödenmiş olması koşuluyla gelir vergisine tabi tutulamayacağı Gelir Vergisi Kanununun 24’üncü maddesinin 13’üncü bendi gereği olup, yukarıdaki değerlendirmeler karşısında çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmasının da buna engel oluşturmadığı görülmektedir. Bu nedenle ihtirazi kayıtla beyan edilen ücretin, hangi ülkede elde edilen kazanç üzerinden ödendiği hususu da açıklığa kavuşturulduktan sonra uyuşmazlık, yukarıda sözü edilen yasa hükmü kapsamında değerlendirilerek oluşacak sonuca göre yeniden karar verilmek üzere vergi mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.
Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulü ile Gaziantep Vergi Mahkemesinin 6.4.2006 gün ve E-.2005/445, K:2006/266 sayılı kararının bozulmasına, yargılama giderlerinin yeniden verilecek kararda karşılanması gerektiğine, 8.2.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Özeti : Dar mükellef işveren kurumun Türkiye’de çalıştırdığı hizmet erbabına ödediği ücretin, kurumun Almanya’daki kazanç üzerinden ve döviz olarak ödenmiş olması koşuluyla Türkiye’de vergilendirilmeyeceği hakkında.
(Vergi Sorunları Dergisi Mart 2014)
T.C. D A N I Ş T A Y Dördüncü Daire
Esas No: 2009/6951  Karar No : 2010/1232
Özeti : Üniversitede devamlı statüde görev yapan öğretim üyelerinin başka üniversitelerde görevlendirme suretiyle ders vermeleri karşılığında aldıkları ücretlerin, ikinci işverenden alınmış ücret sayılmayacağı hakkında.
(Vergi Sorunları Dergisi Mart 2014)
T.C. GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
 BÜYÜK MÜKELLEFLER VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü
Sayı: 64597866-125[30-2013]-160 09/10/2013
Konu : Geçici süre ile yurtdışındaki grup firmasında görevlendirilen personele Türkiye'den ödenen ücretler üzerinden tevkifat yapılıp yapılamayacağı
            İlgide kayıtlı dilekçenizde, kurumunuzda çalışan bir personelinizin İsviçre mukimi ... firmasında en az 1 yıllığına geçici olarak görevlendirildiği ve bu sürenin daha da uzatılabileceği, personelinizin İsviçre'de çalıştığı süre içerisinde kurumunuzla olan iş akdinin devam ettiği, geçici görevli olduğu süre boyunca ücretinin tamamının halen firmanızca ödenmekte olduğu ve söz konusu ödemelerin gelir vergisi tevkifatına tabi tutulduğu, toplam brüt maliyetin kişinin fiilen çalıştığı ... firmasına yansıtıldığı belirtilerek, geçici olarak ... firmasında görevlendirilen çalışanınıza şirketiniz tarafından Türkiye'den yapılan ücret ödemelerinin Türkiye ile İsviçre arasında imzalanan ve 01.01.2013 tarihinde yürürlüğe girecek olan Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması hükümleri gereği gelir vergisi tevkifatına tabi tutulup tutulmayacağı konusunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.
            193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 1 inci maddesinde; "Gerçek kişilerin gelirleri gelir vergisine tabidir. Gelir bir gerçek kişinin bir takvim yılı içinde elde ettiği kazanç ve iratların safi tutarıdır." denilmiş, aynı Kanunun 3 üncü maddesinde ise "Aşağıda yazılı gerçek kişiler Türkiye içinde ve dışında elde ettikleri kazanç ve iratların tamamı üzerinden vergilendirilirler:
            1. Türkiye'de yerleşmiş olanlar;
            2. Resmi daire ve müesseselere veya merkezi Türkiye'de bulunan teşekkül ve teşebbüslere bağlı olup adı geçen daire, müessese, teşekkül ve teşebbüslerin işleri dolayısiyle yabancı memleketlerde oturan Türk vatandaşları (Bu gibilerden, bulundukları memleketlerde elde ettikleri kazanç ve iratları dolayısiyle Gelir Vergisi'ne veya benzeri bir vergiye tabi tutulmuş bulunanlar, mezkur kazanç ve iratları üzerinden ayrıca vergilendirilmezler.)" hükmüne yer verilmiştir.
            Öte yandan, aynı Kanunun 4 üncü maddesinde de; ikametgahı Türkiye'de bulunanlar ile bir takvim yılı içinde Türkiye'de devamlı olarak altı aydan fazla oturanların Türkiye'de yerleşmiş sayılacağı hükme bağlanmıştır.
            Bu kapsamda, şirketiniz personelinin geçici bir süre ile yurtdışındaki grup şirketinizde görevlendirilmesi ve bu süre içerisinde ücretinin Türkiye'den ödenmesi nedeniyle işçi-işveren ilişkisinin devam etmekte olduğu görülmektedir. Bu durumda, söz konusu çalışanın Gelir Vergisi Kanununun 3 üncü maddesinin 2 numaralı bendi uyarınca tam mükellef sayılması, Türkiye içinde ve dışında elde ettiği tüm kazanç ve iratları üzerinden Türkiye'de gelir vergisine tabi tutulması gerekmektedir.
            Yine Gelir Vergisi Kanununun 61 inci maddesinde ücret, işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatler olarak tanımlanmış, aynı Kanunun 94/1 inci maddesi ile hizmet erbabına ödenecek ücretlerin 103 ve 104 üncü maddeleri kapsamında gelir vergisi tevkifatına tabi tutulacağı hüküm altına alınmıştır.
            Öte yandan, "Türkiye Cumhuriyeti ile İsviçre Konfedarasyonu Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması" 01.01.2013 tarihinden itibaren uygulanacaktır.
            Söz konusu Anlaşmanın "Kapsanan Kişiler" başlıklı 1 numaralı fıkrasında Anlaşmanın Akit Devletlerden birinin veya her ikisinin mukimi olan kişilere uygulanacağı hüküm altına alınmıştır. Bu kişiler tarafından diğer Akit Devletten elde edilen kazançların hangi ülkede vergilendirileceğinin tespit edilebilmesi için öncelikle bu kişilerin hangi ülkede mukim olduklarının bilinmesi gerekmektedir.
            Anlaşmanın "Mukim" başlıklı 4 üncü maddesinin 1 ve 2 numaralı fıkraları;
            "1. Bu Anlaşmanın amaçları bakımından "bir Akit Devletin mukimi" terimi, bu Devlet, herhangi bir politik alt bölümü veya mahalli idaresi de dahil olmak üzere, bu Devletin mevzuatı gereğince ev, ikametgah, ana merkez (kayıtlı merkez) yönetim yeri veya benzer yapıda diğer herhangi bir kriter nedeniyle vergi mükellefi olan kişi anlamına gelir.
            2. 1 inci fıkra hükümleri dolayısıyla bir gerçek kişi her iki Akit Devletin de mukimi olduğunda, bu kişinin durumu aşağıdaki şekilde belirlenecektir:
            a) Bu kişi, yalnızca daimi olarak kalabileceği bir evin bulunduğu Devletin  mukimi kabul  edilecektir. Eğer bu kişinin her iki Devlette de daimi olarak kalabileceği bir evi varsa, bu kişi, yalnızca kişisel ve ekonomik ilişkilerinin daha yakın olduğu (hayati menfaatlerinin merkezi olan) Devletin   mukimi olarak kabul edilecektir.
            b) Eğer kişinin hayati menfaatlerinin merkezinin yer aldığı Devlet saptanamazsa veya kişinin her iki Devlette de daimi olarak kalabileceği bir evi  yoksa, bu  kişi  yalnızca kalmayı adet edindiği evin bulunduğu Devletin mukimi kabul edilecektir;
            c) Eğer kişinin her iki Devlette de kalmayı adet edindiği bir ev varsa veya her iki Devlette de böyle bir ev sözkonusu değilse, bu kişi yalnızca vatandaşı olduğu Devletin mukimi kabul edilecektir;
            d) Eğer kişi her iki Devletin de vatandaşı ise veya her iki Devletin de vatandaşı   değilse, Akit Devletlerin yetkili makamları sorunu karşılıklı anlaşmayla  çözeceklerdir."
            hükmünü öngörmektedir.
            Buna göre, bir Devletin iç mevzuatında düzenlenen ev, ikametgah veya benzer yapıda herhangi bir kriter nedeniyle o Devlette vergi mükellefiyeti altına giren bir gerçek kişi, o Devletin mukimi kabul edilmektedir. Akit devletlerin iç mevzuatları gereğince kişinin aynı anda her iki Devletin de mukimi olması durumunda ortaya çıkan çifte mukimlik sorunu ise 2 nci fıkrada yer alan kriterler sırasıyla uygulanmak suretiyle çözümlenecektir.
         Söz konusu personel ile şirketiniz arasındaki iş akdinin sürdürülerek personelin görevi süresince ücretinin Türkiye'den ödenmekte olduğu anlaşılmakta olup, personelin emeklilik sigorta primlerinin de Türkiye'den yatırılmaya devam edildiği düşünülmektedir. Böyle bir durumda, söz konusu personel iç mevzuatımız hükümleri çerçevesinde ve Türkiye-İsviçre Konfedarasyonu ÇVÖ Anlaşması'nın 4 üncü maddesi gereğince Türkiye mukimi olarak kabul edilebilecek ve tüm dünya gelirleri üzerinden Türkiye'de vergiye tabi olacaktır.
            Söz konusu kişinin Türkiye'nin yanı sıra, İsviçre Konfedarasyonu iç mevzuatınca bu ülkenin de mukimi  olduğunun kabul edilmesi durumunda kişinin mukimi olduğu Devlet, Anlaşmanın 4 üncü maddesinin 2 nci fıkrasında yer alan kriterlerden önce yer alana öncelik verilmek suretiyle belirlenecektir.
            Diğer taraftan Anlaşmanın "Bağımlı Faaliyetler"i düzenleyen 15 inci maddesinin 1 ve 2 numaralı fıkraları;
            "1. 16, 18, 19  ve 20 nci maddelerin hükümleri saklı kalmak üzere, bir Akit Devlet mukiminin bir hizmet dolayısıyla elde ettiği ücret, maaş ve diğer benzeri gelirler, bu hizmet diğer Akit Devlette ifa edilmedikçe, yalnızca bu Devlette vergilendirilecektir. Hizmet diğer Devlette ifa edilirse, buradan elde edilen söz konusu gelir bu diğer Devlette vergilendirilebilir.
            2. 1 inci fıkra hükümlerine bakılmaksızın, bir Akit Devlet mukiminin diğer Akit Devlette ifa ettiği bir hizmet dolayısıyla elde ettiği gelir, eğer:
            a) Gelir elde eden kişi, diğer Devlette, ilgili takvim yılı içinde, bir veya birkaç  seferde toplam 183 günü aşmayan bir süre kalırsa, ve
            b) Ödeme, diğer Devletin mukimi olmayan bir işveren tarafından veya böyle bir işveren adına yapılırsa,ve 
            c) Ödeme, işverenin diğer Devlette sahip olduğu bir işyerinden veya sabit yerden yapılmazsa,
            yalnızca ilk bahsedilen Devlette vergilendirilecektir."
            hükmünü öngörmektedir.
            Buna göre, geçici olarak ... firmasında görevlendirilen çalışanınızın Anlaşmanın 4 üncü maddesi çerçevesinde Türkiye mukimi olduğu tayin edilmişse, bu kişinin İsviçre'de ifa ettiği hizmetler bakımından 15/2'nin (a), (b) ve (c) bentlerinde yer alan üç koşulun bir arada gerçekleşmesi durumunda vergileme hakkı yalnızca Türkiye'ye ait olacak; birinin ihlal edilmesi halinde ise İsviçre'nin de bu ücret gelirlerinden vergi alma hakkı olacaktır. Böyle bir durumda yol açılacak çifte vergilendirme ise, Anlaşmanın "Çifte Vergilendirmenin Önlenmesi"ne ilişkin 22 nci maddesi hükümlerince önlenecek olup; anılan maddenin 2 numaralı fıkrası çerçevesinde ücret gelirleri için İsviçre'de ödenen vergi tutarı Türkiye'de bu türden gelirlere ilişkin ödenecek vergiden mahsup edilebilecektir.
            Diğer taraftan, Türkiye Cumhuriyeti ile İsviçre Konfedarasyonu Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması 01.01.2013 tarihinden itibaren uygulanmaya başlandığından, anlaşmanın  bu tarihten itibaren vergilendirilecek gelirlere uygulanması gerekmektedir.
            Bilgi edinilmesini rica ederim.
(Vergi Dünyası Ocak 2014)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder