Hizmet İthalatında KDV Açısından Matrah, Vergiyi Doğuran Olay ve Kur Farklarının Durumu
Maliye Bakanlığı muhtelif zamanlarda vermiş olduğu özelgelerde gerek hizmet ithalatı gerekse mal ithalatı açısından yurt dışı işlemleri yurt içi işlem gibi kabul etmiş ve oluşan kur farklarının KDV’ye tabi olacağını belirtmiştir. Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde yurt dışına yapılan lisans ödemelerinin geç yapılması nedeniyle oluşan kur farklarını vade farkı mahiyetinde kabul ettiği ve üzerinden sorumlu sıfatıyla KDV ödenmesi gerektiği yönündeki 05.05.1998 tarihli ve 16557 sayılı Özelgesi ile fiili ithalattan sonra ödemenin vadeli yapılması nedeniyle ortaya çıkan kur farklarının KDV’ye tabi olduğu, kur farklarına isabet eden KDV’nin, ilgili gümrük idaresine beyan edilerek ödenmesi gerektiği yönündeki 21.04.2014 tarihli ve 39044742 – 130 [21-2014/KDV-3-25-44667] /1029-6258 sayılı Özelge-si’ne katılmak mümkün görünmemektedir.
IV- SONUÇ
Hizmet ithalatında matrahın tespiti açısından vergi doğuran olayın gerçekleşme tarihi büyük önem taşımaktadır. Zira ilgili işleme uygulanacak kurun belirlenmesi matrahın en önemli unsuru durumundadır. Bu kapsamda vergi doğuran olay, alınan hizmetin maliyet ya da gider kaydının yapıldığı tarih, eğer yurt dışı firma tarafından daha önce düzenlenen bir belge mevcut ise bu belgenin düzenlendiği tarih olacaktır. Geç ödeme durumunda ise ödeme tarihinin, hizmetin tamamlanması açısından bir önemi bulunmayıp, kur farkı tartışmaları yönünden önem arzetmektedir. Bize göre kur farkı yurt içi işlemleri ilgilendiren bir kavram olduğu için, yurt dışı işlemlerden kaynaklanan bu tür farkların KDV’ye tabi olmaması gerekmektedir. Bu bakımdan ithalat bedelinin geç ödenmesinden kaynaklanan kur farklarının vade farkı sayılıp KDV’ye tabi tutulması gerektiği yönündeki özelgelere katılmak mümkün değildir.
(A. Özkan BUYRUK Yaklaşım / Şubat 2016)
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
İSTANBUL
VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
(Mükellef
Hizmetleri Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü)
Sayı 62030549-120[6-2012/870]-75349
18/08/2015
Konu : Turist
kafilesine eşlik eden yabancı uyruklu kişiye doğrudan ödenen bedellerin
ve elde edilen kazancın vergilendirilmesi.
İlgide kayıtlı özelge talep formu ve ek dilekçenizde, Üsküdar Vergi
Dairesi mükellefi olduğunuzu, ABD'den Türkiye'ye gönderilen yurtdışında
mukim kişilerden oluşan turist kafilesinin karşılanıp yeme içme, otel ve
benzeri ihtiyaçlarının karşılanması organizasyonu işini yaptığınız, turist
kafilesi gönderen yurtdışındaki firma tarafından yapılan harcamalar ile bu
organizasyonun bedeli karşılığı olarak adınıza topluca ödeme yapıldığını
belirterek;
-Yurtdışına kesilecek faturada KDV hesaplanıp hesaplanmayacağı,
-Bu organizasyonun hizmet ihracı kapsamına girip girmediği ile hizmet ihracı
kapsamına girmekte ise KDV iadesi alma imkanı olup olmadığı ve iade mümkün ise
iadede hangi KDV tutarlarının iadesinin mümkün olduğu,
-Çoğu zaman aynı meslek mensuplarından oluşan kafileyi yurt dışında bir araya
getirerek bu kafileyle birlikte Türkiye'ye gelip Türkiye'de bu kafileye eşlik
eden, bu kafile için Türkiye'de seminer ve benzeri organizasyonlar tertip eden,
geldiği kafileyle birlikte ülkesine geri dönen ve Türkiye'de mükellefiyeti
bulunmayan yabancı uyruklu kişilere tarafınızdan doğrudan yapılan ödemenin
nasıl belgelendirileceği, gelir ve katma değer vergisi stopaj yükümlülüğü
bulunup bulunmadığı,
hususlarında görüş talep edildiği anlaşılmakta olup konuyla ilgili
Başkanlığımız görüşü aşağıda açıklanmıştır.
I-GELİR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN
193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun "Ticari Kazancın Tarifi" başlıklı
37 nci maddesinde; her türlü ticari ve sınai faaliyetlerden doğan kazançların
ticari kazanç olduğu hükmüne yer verilmiştir.
Ticari faaliyet emek-sermaye organizasyonuna dayanmakta olup, kazanç sağlama
niyet ve kastının bulunup bulunmaması böyle bir organizasyon tarafından icra
edilen faaliyetin ticari faaliyet olma niteliğine etki etmemektedir. Ancak, bir
faaliyetin ticari faaliyet sayılabilmesi için kazanç sağlama niyet ve kastı
gerekmemekle birlikte, faaliyeti icra eden organizasyonun bütün unsurlarıyla
birlikte değerlendirildiğinde kazanç sağlama potansiyeline sahip olması ve
şahsi ihtiyaç kapsam ve sınırlarını aşması gerekmektedir.
Aynı Kanunun 65 inci maddesinde, serbest meslek kazancının tanımı
yapılmış 66 ncı maddesinde ise serbest meslek faaliyetini mutad meslek
halinde ifa edenlerin serbest meslek erbabı olduğu hüküm altına alınmıştır.
Söz konusu Kanunun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasında, maddede sayılan
ödemleri nakden veya hesaben yaptıkları sırada istihkak sahiplerinin gelir
vergilerine mahsuben tevkifat yapmaya mecbur olanlar belirtilmiş olup anılan
fıkranın (2/b) bendinde serbest meslek kazancı ödemelerinden %20
(Bakanlar Kurulunun 2009/14592 sayılı sayılı kararı ile ) oranında tevkifat
yapılması gerektiği belirtilmiştir.
Bu açıklamalara göre; Türkiye'ye gönderilen yurtdışında mukim kişilerden oluşan
turist kafilesinin tarafınızca karşılanıp yeme içme, otel vb. ihtiyaçlarının
karşılanması şeklinde verdiğiniz aracılık hizmetleri ticari faaliyet kapsamında
bulunduğundan, elde edeceğiniz komisyon gelirinin Gelir Vergisi Kanununun
ticari kazanç hükümleri çerçevesinde vergilendirilmesi gerekmektedir.
Diğer taraftan, turist kafilesi ile birlikte Türkiye'ye gelen ve bu kafileye
seminer veren yabancı uyruklu kişinin elde ettiği kazanç serbest
meslek kazancı kapsamında bulunduğundan, söz konusu kişilere yapacağınız
ödemeler üzerinden %20 oranında gelir vergisi tevkifatı yapılacağı tabiidir.
Öte yandan, "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti İle Amerika Birleşik Devletleri
Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi
Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve Eki Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun"nun hükümlerinin de dikkate
alınacağı tabiidir.
Anlaşmanın iç mevzuat hükümlerine göre mükellef lehine menfaat yarattığı
durumlarda Anlaşma hükümlerinden yararlanabilmek için ABD mukimi kişilerin bu
ülkelerde tam mükellef olduklarını ve tüm dünya kazançları üzerinden bu ülkede
vergilendirildiklerini ABD yetkili makamlarından alacakları bir belge ile
kanıtlamaları ve bu belgenin aslı ile birlikte Noterce veya ABD'deki Türk
Konsolosluklarınca tasdik edilmiş Türkçe tercümesinin bir örneğini vergi
sorumlularına veya ilgili vergi dairesine ibraz etmeleri gerekmektedir.
II- KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN :
3065 sayılı Katma Değer Vergisi (KDV) Kanununun;
- 1/1 inci maddesinde, Türkiye'de ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest
meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin KDV'ye tabi olduğu,
- 4/1 inci maddesinde, hizmetin, teslim ve teslim sayılan haller ile mal
ithalatı dışında kalan işlemler olduğu ve bu işlemlerin bir şeyi yapmak,
işlemek, meydana getirmek, imal etmek, onarmak, temizlemek, muhafaza etmek,
hazırlamak, değerlendirmek, kiralamak, bir şeyi yapmamayı taahhüt etmek gibi
şekillerde gerçekleşebileceği,
- 6/b maddesinde, işlemlerin Türkiye'de yapılmasının, hizmetin Türkiye'de
yapılmasını veya hizmetten Türkiye'de faydalanılmasını ifade ettiği,
- 11/1-a maddesinde, ihracat teslimleri ve bu teslimlere ilişkin hizmetler ile
yurt dışındaki müşteriler için yapılan hizmetlerin KDV'den istisna olduğu,
- 12/2 nci maddesinde ise, bir hizmetin yurt dışındaki müşteriler için yapılan
hizmet sayılabilmesi için, hizmetin yurt dışındaki bir müşteri için yapılmış
olması ve hizmetten yurt dışında faydalanılması gerektiği
hüküm altına alınmıştır.
Öte yandan, KDV Genel Uygulama Tebliğinin;
- "II/A-2. Hizmet İhracı" başlıklı bölümünde, "3065 sayılı
Kanunun (11/1-a) maddesi kapsamında bir hizmetin KDV'den istisna olabilmesi
için, aynı Kanunun (12/2) nci maddesine göre;
- Hizmetin yurtdışındaki bir müşteri için yapılması,
- Hizmetten yurtdışında faydalanılması,
gerekir.
Hizmetin yurtdışındaki bir müşteri için yapıldığı, yurtdışındaki müşteri adına
düzenlenen fatura ve benzeri belge ile tevsik edilir.
Hizmetten yurtdışında faydalanılmasından kasıt, Türkiye'de yurtdışındaki
müşteri için yapılan hizmetin, müşterinin yurtdışındaki iş, işlem ve
faaliyetleri ile ilgili olması; Türkiye'deki faaliyetleri ile ilgisi
bulunmamasıdır."
-"II/A-2.1." bölümünde yer alan 3 numaralı örnekte ise
"Türkiye'de yerleşik olan ve seyahat acenteliği yapan (B) A.Ş.yurtdışında
bulunan bir seyahat acentesinin gönderdiği turist grubuna konaklama, tur
düzenleme ve yeme-içme hizmeti vermektedir. (B), söz konusu hizmeti
karşılığında 25.000 TL almıştır. Türkiye'deki seyahat acentesi aldığı bu
paranın 10.000 TL'lik kısmını, turist grubunun Türkiye'deki konaklama,
yeme-içme gibi masraflarında kullanmıştır. Yaptığı bu masraflardan sonra
kendisine 15.000 TL kalmıştır.
Bu durumda, (B), yabancı seyahat acentesine 15.000 TL'lik hizmette bulunmuş
olup, bu hizmet KDV'den istisna olacaktır.
Ancak, (B) A.Ş. nin turist grubuna Türkiye'de verdiği yeme-içme, konaklama gibi
hizmetlerden Türkiye'de faydalanıldığından, bu hizmetler KDV'ye tabidir.
Bu mükellefin, yabancı seyahat acentesine verdiği söz konusu hizmetlere ait
düzenleyeceği faturada, vergiden istisna tutulan hizmet bedeli ile vergiye tabi
tutulacak hizmet bedelini ayrı ayrı gösterebileceği gibi, bu hizmetler
için ayrı ayrı fatura düzenlemesi de mümkündür."
açıklamalarına yer verilmiştir.
Bu hükümler ve açıklamalar çerçevesinde;
1) Yurt dışından gelen turist grubunun ihtiyaçlarının karşılanması için
tarafınızca tertip edilen yeme, içme, otel vb. hizmetlere ilişkin ödenen
bedeller, bu hizmetlerden Türkiye'de faydalanıldığı için KDV'ye tabi olacaktır.
2) Yapmış olduğunuz KDV'ye tabi bu masraflardan sonra aracılık hizmeti olarak
tarafınıza kalan komisyon tutarları, yurt dışında mukim firmaya verilen hizmetin
karşılığı olup, belirtilen şartların sağlanması halinde hizmet ihracı
kapsamında KDV'ye tabi olmayacaktır.
3) Yurt dışında bir araya getirerek Türkiye'ye getirdiğiniz bu kafileye,
Türkiye'de eşlik eden, seminer ve benzeri organizasyonlar tertip eden ve
birlikte ülkesine geri dönen kişilere, verilen hizmete ilişkin yapılan ödemeler
söz konusu hizmetten Türkiye'de yararlanıldığından KDV'ye tabi olup, bu
kişilerin ikametgâhı, işyeri, kanuni merkezi ve iş merkezi Türkiye'de
bulunmaması halinde söz konusu KDV'nin tam tevkifat uygulaması kapsamında
tarafınızca 2 No.lu KDV beyannamesi ile beyan edilmesi gerekmektedir.
Öte yandan, sorumlu sıfatıyla beyan edilerek ödenen bu verginin firmanızca
ödendiği dönem 1 No.lu KDV beyannamesi ile indirim konusu yapılması
mümkün bulunmaktadır.
III- VERGİ USUL KANUNU YÖNÜNDEN :
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 227 nci maddesinde, bu Kanunda aksine hüküm
olmadıkça bu Kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere
ait olan kayıtların tevsikinin mecburi olduğu; 229 uncu maddesinde, faturanın
tanımı yapılmış; 230 uncu maddesinde faturada bulunması gereken asgari
bilgilere yer verilmiş; 231 inci maddesinin birinci fıkrasının (5) numaralı
bendinde, faturanın, malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren
azami yedi gün içinde düzenlenmesi gerektiği, 232 nci maddesinde tüccarların,
sattıkları emtia veya yaptıkları işler için fatura verme ve aldıkları emtia
veya hizmetler için de fatura isteme ve alma mecburiyetleri bulunduğu hükme
bağlanmıştır.
234 üncü maddesinde de " Birinci ve ikinci sınıf tüccarlar,
kazancı basit usulde tespit edilenlerle defter tutmak mecburiyetinde olan
serbest meslek erbabının ve çiftçilerin: vergiden muaf esnafa yaptırdıkları
işler veya onlardan satın aldıkları emtia için tanzim edip işi yapana veya
emtiayı satana imza ettirecekleri gider pusulası vergiden muaf esnaf tarafından
verilmiş fatura hükmündedir. Bu belge, birinci ve ikinci sınıf tüccarların,
zâti eşyalarını satan kimselerden satın aldıkları altın, mücevher gibi kıymetli
eşya için de tanzim edilir."
Ayrıca, konu hakkında yayımlanan 225 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel
Tebliğinde gider pusulalarında, işin mahiyeti, cinsi, adedi, fiyatı, tutarı,
toplamı, tevkif edilen vergi oranı ve net tutarı; işi yaptıran ile yapanın veya
emtiayı satın alan ile satanın adlarıyla soyadları (tüzel kişilerde unvanları)
adresleri, varsa vergi dairesi ve hesap numarası, seri ve müteselsil sıra
numarası ve düzenleme tarihine ilişkin bilgilere yer verilmesi gerektiği
belirtilmiştir.
Diğer taraftan, 253 Sıra Numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin "Yurt
Dışında Faaliyette Bulunan Mükelleflere Yaptırılan İş ve Hizmetler Karşılığında
Alınan Belgelerle İlgili İşlemler" başlıklı ( B) bölümünde yurt
dışında mukim kişi veya kuruluşlara yaptırılan iş veya hizmetler karşılığında
ödemede bulunan gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerinin, yurt dışında mukim
kişi veya kuruluşlardan aldıkları muteber belgeleri gider olarak defterlerine
kaydedebildikleri belirtilerek, yurt dışındaki kişi veya firmalardan belge alan
mükelleflerin, bu belgeleri defter kayıtlarında gider olarak göstermeleri
sırasında belgelerde yazılı bedelleri, belgelerin düzenlendiği günde Merkez
Bankasınca belirlenen döviz alış kuru üzerinden Türk Lirasına çevirerek
kayıtlarında gösterecekleri; ancak, inceleme sırasında inceleme elemanınca
lüzum görülmesi halinde, mükelleflerin bu belgelerini tercüme ettirmek zorunda
oldukları açıklamalarına yer verilmiştir. Dolayısıyla, yurt dışındaki kişi ve
firmalardan satın alınan mal ya da yaptırılan hizmetler karşılığında alınan
belgenin bulunduğu ülke mevzuatına uygun düzenlenmesi şartıyla kayıtlarda
gösterilebilmesi mümkün bulunmaktadır.
Yukarıda yer verilen açıklamalara göre,
Yurtdışında bulunan firmaya aracılık hizmeti sunulması halinde aracılık
faaliyeti dolayısıyla elde etmiş olduğunuz komisyon geliri için yurtdışı firma
adına hizmetin sunulduğu tarihten itibaren azami yedi gün içinde fatura
düzenlenmesi,
Türkiye'ye getirilen kafileye, Türkiye'de eşlik eden, seminer ve benzeri
organizasyonlar tertip eden ve birlikte ülkesine geri dönen kişilere, söz
konusu kişilerin ikametgâhı, işyeri, kanuni merkezi ve iş merkezi Türkiye'de bulunmaması
ve vergi mükellefi olmamaları koşuluyla, verdikleri hizmete ilişkin yapılan
ödemeler için tarafınızdan gider pusulası düzenlenmesi,
Ancak söz konusu kişilerin ikametgâhı, işyeri, kanuni merkezi ve iş merkezi
Türkiye'de bulunmaması ve vergi mükellefi olmaları durumunda ise adınıza
hizmeti veren kişinin bulunduğu ülke mevzuatına uygun muteber belge düzenlemesi
gerekmektedir.
Bilgi edinilmesini rica ederim.
(Vergi Dünyası Kasım 2015)
Söz konusu
kredilerden kaynaklı faizlerin BSMV mi yoksa KDV mi tabi olacağı hususu ana
hatlarıyla aşağıdaki gibidir:
1- İşletmenin yurt içi banka ve benzeri
finans kuruluşlarından kredi temin etmeleri halinde ödeyecekleri kredi faizleri
BSMV’ ye tabi olacağından dolayı KDV den müstesnadır.
2- Grup firmasının yurt içi banka ve
benzeri finans kuruluşlarından temin ettiği kredilerin aynı şartlarda başka bir
grup firmasına aktarılması durumunda nihayi kredi kullanıcısının ödeyeceği
kredi faizi üzerinden KDV hesaplanmayacaktır. Ancak, aktarılan kredi
tutarına ilaveten herhangi bir bedel alınması halinde ise bu bedel, firmanın
sunduğu hizmetin karşılığını teşkil edeceğinden, genel oranda katma değer
vergisine tabi tutulacaktır.
3- İşletmenin yurt dışı banka ve benzeri
finans kuruluşlarından kredi temin etmeleri halinde ödeyecekleri kredi faizleri
mülga 46 seri no.lu KDV Genel Tebliği’ ndeki yurt dışı krediler mahiyet
itibariyle yurt içinden temin edilen kredilerden farksız olduğundan hareketle
işlem KDV'ye tabi değildir.
4- İşletmenin yurt dışı grup firmasından
kredi temin etmesi neticesinde ödeyeceği kredi faizi üzerinden KDV hesaplanıp
hesaplanmayacağı kredi alınan kurumun ilgili ülke mevzuatı gereğince kredi
vermeye yetkilendirilmiş olup sadece ilişkili bulunduğu kurumlara değil tüm
gerçek ve tüzel kişilere kredi veren kurumlardan olduğunun belirlenmesine göre
karar verilecektir. Eğer kredi alınan grup firması bu kapsamda ise KDV
hesaplanmayacaktır. Aksi durumda kredi işlemlerine ilişkin faiz, komisyon ve
kur farkları KDV’ye tabi olacak, bunlara ait KDV krediyi kullanan yurt içinde
yerleşik işletme tarafından sorumlu sıfatıyla 2 no.lu KDV beyannamesi ile beyan
edilerek ödenecektir.
Maliye
Bakanlığı’ nın özellikle yurt dışı kaynaklı krediler ile ilgili bir birinden
farklı görüşlerinin olduğu ve bunların kendi içerisinde tutarsız oldukları
görülmektedir. Çünkü yurt içi kredi temini neticesinde ödenen faizlerden BSMV
alınırken, yurt dışı kaynaklı kredi işlemlerinin mahiyet itibariyle BSMV ye
tabi olan yurt içi bankacılık hizmetlerinden farksız olduğu; dolayısıyla, yurt
dışı kredi işlemlerinin KDV Kanunun 17/4-e maddesi hükmü kapsamında
değerlendirilmesi gerektiğinden hareketle, bu kapsamdaki işlemler nedeniyle
ödenen faizlerden ne BSMV ne de KDV alınmaktadır. Bu uygulama vergilendirme
anlamında eşitsizliğe neden olmakta ve dahası vergilendirilebilir bir alan
vergi dışı bırakılarak hazine kaybına neden olunmaktadır. Bizce ya 6802 sayılı
Gider Vergileri Kanunu’nda da katma değer vergisinde olduğu gibi sorumluluk
müessesesi getirilmeli ve bunun alt yapısı kurulmalı yada BSMV nin konusuna
girmeyen yurtdışı kredi işlemlerinin hizmet ithali olarak değerlendirilip kredi
işlemlerine ilişkin faizlerin KDV’ye tabi olması gerekmektedir.
Bir diğer
farklı uygulama ise yurtiçi grup firması tarafından alınan ve aynen aktarılan
kredilere ilişkin faizlerden KDV aranmazken, yurt dışı kaynaklı kredinin grup
firması tarafından aynen yurt içindeki firmaya aktarılması işleminde, kredi
aktaran firmanın esas faaliyet konularından birinin kredi vermek olmaması
halinde kredi işlemlerine ilişkin faizler KDV’ye tabi olması gerekmektedir.
Maliye Bakanlığı’ nın yurtdışı kredi işlemlerinin mahiyet itibari ile yurt
içindeki kredi işlemlerinden farksız olduğu görüşünden hareketle yurt dışından
alınan ve aynen aktarılan kredilerin KDV den istisna tutulan yurt içi kredi
aktarımından neden farklı olduğu sorusuna tatmin edici cevap vermesi gerekir.
Ancak yurt dışı kredi aktarım işleminin aynen olsa bile BSMV’ nin kapsamına
girmediğinden (bize göre BSMV’ nin konusuna girmemektedir) hareketle işlem KDV
ye tabi olmaktadır demesi yeterli ve makul bir açıklama değildir. Tutarlı olan
mülga 46 seri no.lu KDV Genel Tebliği’ ndeki yurt dışı krediler mahiyet
itibariyle yurt içinden temin edilen kredilerden farksız olduğu düşüncesini
yurt dışı kredilerinin aynen aktarılması için de belirtmesi gerekir ki vergi
idaresi açısından vergilemede adalet kapsamında mükellefler bazında verginin
eşit uygulanması yoluna gidildiği anlaşılsın.
Bizce yurt
dışından alınan ve aktarılan kredilere ilişkin faizlerin BSMV’ nin konusuna
girmediğinden bu tarz kredi işlemlerine ilişkin faizlerin KDV’ye tabi olması
gerekmektedir.
(Yalçın YALÇIN Vergi
Dünyası Mayıs 2015)
GELİR
İDARESİ BAŞKANLIĞI
İstanbul
Vergi Dairesi Başkanlığı
(Mükellef
Hizmetleri Usul Grup Müdürlüğü)
Sayı :
11395140-105[229-2012/VUK-1- . .
.]--2491 14.11.2014
Konu :Yurt
dışından ithal edilen ürünlerle ilgili yapılan masrafların yurtdışı mukimi
firmaya yansıtılmasının kurumlar vergisi ve KDV açısından durumu ve belge
düzeni hk.
İlgide
kayıtlı özelge talep formunda, ... sektöründe ... işi ile iştigal eden
kurumunuzun yurt dışından ithal ettiği "..." marka ... pazarlaması
faaliyetinin yürütülmesi için, bir reklam firmasına işyerinizde cephe
kaplaması, kepenk üzeri kaplama, duvar tavan boyama, logo çalışmaları,
standlar, mobilyalar, baskılar, aydınlatma, cam giydirme, baskı ve montaj
işleri yaptırıldığı; yurt dışı firma ile olan anlaşmaya göre söz konusu bayiliğiniz
için yaptığınız reklam ve tefrişata yönelik harcamalar ile gümrük masraflarının
bir kısmının yurtdışındaki muhatap firma tarafından karşılanacağı belirtilerek,
yurtiçi firmalardan sağlanan reklamlara ait hizmet bedelleri ile ithalat
sürecinde gümrükte yapılan söz konusu masrafların yurtdışı mukimi firmaya
yansıtılmasında belge düzeninin ve belge içeriğinin nasıl olacağı; söz konusu
harcamaların pazarlama satış dağıtım reklam giderleri olarak doğrudan gider
veya amortisman yoluyla itfa edilip edilmeyeceği; bahis konusu harcamaların
katma değer vergisi karşısındaki durumu hususlarında Başkanlığımız görüşü talep
edilmektedir.
I- KURUMLAR
VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN:
5520 sayılı
Kurumlar Vergisi Kanununun 6'ncı maddesinde kurumlar vergisinin, mükelleflerin
bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden
hesaplanacağı ve safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun
ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır.
Gelir Vergisi
Kanununun 38'inci maddesinde ise bilanço esasına göre ticari kazancın
teşebbüsdeki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri
arasındaki müsbet fark olduğu, bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce
işletmeye ilave olunan değerlerin bu farktan indirileceği, işletmeden
çekilen değerlerin ise farka ilave olunacağı; ticari kazancın bu suretle tespit
edilmesi sırasında, Vergi Usul Kanununun değerlemeye ait hükümleri ile bu
kanunun 40 ve 41'inci maddeleri hükümlerine uyulacağı hükmüne yer verilmiştir.
Buna göre,
safi kurum kazancının tespitinde Kurumlar Vergisi Kanununun 8'inci maddesi ile
Gelir Vergisi Kanununun 40'ıncı maddesinde yer alan giderler
indirilebilecektir.
Gelir Vergisi
Kanununun 40'ıncı maddesinde, safi kazancın tespit edilmesinde indirilecek
giderler sayılmış olup, maddenin (1) numaralı bendinde de ticari kazancın elde
edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderlerin safi kazancın
tespitinde indirim konusu yapılabileceği hüküm altına alınmıştır.
Ticari
kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderler, Gelir
Vergisi Kanununda ve Kurumlar Vergisi Kanununda sayılan kanunen kabul edilmeyen
giderler dışında kalan ticari organizasyona bağlı olarak yapılan giderlerdir ve
bunlara işletme gideri de denebilir.
Bir masrafın
genel gider adı altında masraf yazılabilmesi için, genel giderlerin ticari
kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılmış olması, masrafla iş
arasında açık, güçlü bir illiyet bağının mevcut olması ve masrafın işin önemi
ölçüsünde yapılmış bulunması gerekmektedir.
Bu hüküm ve
açıklamalara göre, kurumunuz tarafından yurt dışından ithal edilen ... marka
... için yurt içinde yapılan reklam, tanıtım ve organizasyon giderleri ile
gümrükte yapılan (ardiye bedeli, ordino bedeli, damga vergisi, navlun bedeli,
gümrük müşavirlik bedeli vb.) masrafların işin mahiyetine ilişkin olması
halinde Gelir Vergisi Kanununun 40'ıncı ve Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci
maddesi uyarınca kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınması
mümkün bulunmaktadır. Ayrıca, söz konusu ödemelerin yurtdışındaki muhatap
firmaya yansıtılması durumunda, yansıtılan tutarın kurumunuz tarafından gelir
olarak dikkate alınması gerekmektedir.
II- KATMA
DEĞER VERGİSİ KANUNU
YÖNÜNDEN:
3065 sayılı
Katma Değer Vergisi (KDV) Kanununun;
- 1/1'inci
maddesinde, Türkiye'de ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek
faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin, 1/2'nci maddesinde ise,
her türlü mal ve hizmet ithalatının KDV'ye tabi olduğu,
- 4/1'inci
maddesinde, hizmetin, teslim ve teslim sayılan haller ile mal ithalatı dışında
kalan işlemler olduğu ve bu işlemlerin, bir şeyi yapmak, işlemek, meydana
getirmek, imal etmek, onarmak, temizlemek, muhafaza etmek, hazırlamak,
değerlendirmek, kiralamak, bir şeyi yapmamayı taahhüt etmek gibi şekillerde
gerçekleşebileceği,
- 6/b
maddesinde, hizmet işlemlerinin Türkiye'de yapılmasının, hizmetin Türkiye'de
ifasını veya hizmetten Türkiye'de faydalanılmasını ifade ettiği,
hüküm altına
alınmıştır.
Buna göre,
kurumunuzun ithal ettiği ve yurt içinde satışını gerçekleştirdiği ... marka ...
için yurt dışında mukim firma tarafından ödenen reklam hizmet bedeli katılım
payları, yurt dışındaki firmanın mallarının satımına yönelik olarak Türkiye'de
verilen ve Türkiye'de yararlanılan bir hizmetin karşılığını teşkil ettiğinden
KDV'ye tabi olacaktır.
Bu nedenle
kurumunuz tarafından yurt dışındaki firmaya verilen söz konusu reklam
hizmetleri için düzenlenecek faturalarda genel hükümler çerçevesinde KDV
hesaplanması gerektiği tabiidir.
Diğer
taraftan, şirketiniz tarafından gümrükte yapılan masrafların yurt dışı firmaya
yansıtılmasında aslı KDV'den istisna olan bir işlem söz konusu olması halinde
yansıma için düzenlenen faturada KDV hesaplanmayacaktır. Ancak KDV'ye tabi
işlemlerin yansıtılması halinde ticari faaliyetin bir unsuru olarak bu işlemler
genel hükümler çerçevesinde KDV'ye tabi olacaktır.
III- VERGİ
USUL KANUNU YÖNÜNDEN:
213 sayılı
Vergi Usul Kanununun 227'nci maddesinde, bu Kanunda aksine hüküm olmadıkça bu
Kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan
kayıtların tevsikinin mecburi olduğu hükme bağlanmıştır.
Aynı Kanunun
229'uncu maddesinde ise faturanın, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında
müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar
tarafından müşteriye verilen ticari vesika olduğu hüküm altına alınmıştır.
Mezkûr
Kanunun 230'uncu maddesinde ise faturada bulunması zorunlu asgari bilgiler
sayılmış olup, aynı Kanunun 231/5 maddesinde de faturanın, malın teslimi veya
hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami yedi gün içinde düzenleneceği ve bu
süre içerisinde düzenlenmeyen faturaların hiç düzenlenmemiş sayılacağı hükmüne
yer verilmiştir.
Yukarıda yer
alan hüküm ve açıklamalara göre, kurumunuz tarafından yurt dışında mukim
firmadan ithal edilerek yurt içinde satışı gerçekleştirilen ürünler için
katlanılan büro tefrişatı, reklam ve tanıtım giderleri ile gümrük masraflarının
yurtdışındaki firmaya yansıtılmasında fatura düzenlenmesi gerekir.
Öte yandan,
anılan Kanunun 272'nci maddesinde, normal bakım, tamir ve temizleme giderleri
dışında, gayrimenkulü genişletmek veya iktisadi kıymetini devamlı olarak
artırmak maksadıyla yapılan giderlerin gayrimenkulün maliyet bedeline
ekleneceği, gayrimenkuller kira ile tutulmuş ise kiracı tarafından yapılan bir
ve ikinci fıkralardaki giderlerin bunların özel maliyet bedeli olarak ayrıca
değerleneceği, kiracının faaliyetini icra için vücuda getirdiği tesisata ait
giderlerin de bu hükümde olduğu hükme bağlanmıştır.
Aynı Kanunun
313'üncü maddesinde, işletmede bir yıldan fazla kullanılan ve yıpranmaya,
aşınmaya veya kıymetten düşmeye maruz bulunan gayrimenkullerle 269'uncu madde
gereğince gayrimenkul gibi değerlenen iktisadi kıymetlerin, alet, edavat,
mefruşat, demirbaş ve sinema filmlerinin birinci kısımdaki esaslara göre tespit
edilen değerinin bu Kanun hükümlerine göre yok edilmesinin amortisman mevzuunu
teşkil edeceği hükmü bulunmaktadır.
Buna göre,
bir iktisadi kıymetin amortismana tabi tutulabilmesi için işletmede bir yıldan
fazla kullanılması, yıpranmaya, aşınmaya veya kıymetten düşmeye maruz
bulunması, işletmenin aktifinde kayıtlı bulunması ve değerinin 800.- TL'yi
aşması gerekmektedir.
Binalarda
kalorifer ve asansör tesisatı, havalandırma, ısıtma ve soğutma gibi benzeri
tesisatların, binanın inşası sırasında yapılması halinde, bu giderler binanın
maliyet unsurunu oluşturur. Bu durumda bu tesislerin, binanın,
inşaat projesinde yer alması söz konusu olduğundan binanın maliyetine alınır.
Binaların yapımından sonra, kullanım sırasında yapılan söz konusu tesisleri
binanın maliyetine kaydedilmez, ayrı olarak aktifleştirilerek, bu tesislerle
ilgili olarak seçilen amortisman nispetine göre itfa edilir.
Faaliyetinizin
icrası için kurumunuz mülkiyetinde bulunan veya kiralanma suretiyle edinilen
gayrimenkullere (işyerleri) ilişkin olarak normal bakım, tamir ve temizleme
giderleri mahiyetindeki harcamaların doğrudan gider yazılması gerekmektedir.
Diğer taraftan, mülkiyetinizde bulunan gayrimenkullere ilişkin olarak yapılan
harcamaların gayrimenkulü genişletici veya iktisadi kıymetini artırıcı
mahiyette olması halinde ise söz konusu harcamaların gayrimenkulün maliyet
bedeline eklenmesi, kiralanmak suretiyle edinilen gayrimenkullere ilişkin aynı
mahiyetteki harcamaların ise özel maliyet bedeli olarak aktifleştirilmesi ve
amortisman ayrılmak suretiyle itfa edilmesi icap etmektedir.
Kiracının
başlangıçta bulunmayan bir tertibatı gayrimenkule eklemesi ve kira süresinin
sonunda bunları kiralayana bırakmadan söküp götürmesi halinde özel maliyet
bedelinden söz edilemez ve bu iktisadi kıymetlerin amortisman mevzuuna girmesi
halinde genel hükümlere göre amortismana tabi tutulması gerekmektedir.
Yukarıda yer
alan açıklamalara göre, bayiliğiniz kapsamında faaliyetinizin yürütülmesi için
bir reklam firmasına işyerinizde yaptırılan cephe kaplaması, kepenk üzeri
kaplama, duvar tavan boyama, logo çalışmaları, standlar, mobilyalar, baskılar,
aydınlatma, cam giydirme, baskı ve montaj işlerinden;
- Boya vb.
normal bakım, tamir ve temizleme giderleri mahiyetindeki harcamaların doğrudan
gider olarak,
- Cephe
kaplaması, cam giydirme vb. harcama bedelleri 800.- TL'yi geçip geçmediğine
göre, amortisman yoluyla veya gider olarak; işyerinin kiralanması söz konusu
ise sökülüp başka bir yerde kullanılıp kullanılamayacağı değerlendirilerek özel
maliyet yoluyla veyahut doğrudan gider olarak,
- Mobilya vb.
büro tefrişatında kullanılan demirbaş niteliğindeki iktisadi kıymetlerin ise
bedelin 800.- TL'yi geçip geçmediğine göre amortisman yoluyla veya doğrudan
gider olarak,
-
Faaliyetiniz konusu ürünlerin satışı için yapılacak tanıtım harcamalarının ise
doğrudan gider olarak kayıtlara alınması gerekmektedir.
Bilgi
edinilmesini rica ederim.
(MDERGI Nisan 2015)
Gümrüksüz
Satış Mağazalarına Yurt İçinden Yapılan Teslimler İle Bu Mağazalarca Yapılan
Teslim ve İthalata İlişkin KDV
Gümrüksüz
satış mağazalarına mal tesliminde bulunan mükelleflerin bu teslime ilişkin
bedel üzerinden KDV Kanunu’nun genel hükümleri çerçevesinde katma değer vergisi
hesaplayarak beyan etmeleri gerekmektedir. Gümrük mevzuatına göre gümrük
antreposu sayılan gümrüksüz satış mağazalarının gerçekleştirdikleri teslimler
KDV Kanunu’nun 16. maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi uyarınca katma değer
vergisinden müstesnadır. Gerçek kişilerin gümrüksüz satış mağazalarından
aldıkları ve yukarıda açıklandığı şekilde Gümrük Kanunu’nun 167. maddesi
kapsamında gümrük vergisinden muaf tutulan malların ithali de KDV Kanunu’nun
16. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında katma değer vergisine
tabi değildir.
(İbrahim ERCAN E-Yaklaşım / Ocak 2015)
KDV
Genel Uygulama Tebliğiyle de Çözülemeyen Yurt Dışından Alınan Kredilere İlişkin
Faizlerin “KDV ve BSMV Kapsamında” Vergilendirme Sorunu
Yurt dışından
temin edilen kredilere ilişkin faizlerin BSMV’ye mi yoksa KDV’ye mi tabi
olacağı tartışma konusu olmuş ve bunun üzerine Mülga 46 seri no.lu KDV Genel
Tebliği yayımlanmıştır. İlgili tebliğde yurt dışındaki banka, banker veya esas
iştigal konusu borç para alıp vermek olan firmalardan elde edilen kredilerin,
aynı şekilde ülke içinde elde edilmesinden farksız olduğuna değinilmiştir.
Dolayısıyla KDV Kanunu’nun 17/4-e maddesi kapsamında KDV’den istisna olan bu
işlemlerin yurt dışından elde edilen kredi faizleri içinde geçerli olduğu
açıklanmıştır. Bu düzenlemenin aynısı 01.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren KDV
GUT’ta da yer almıştır.
BSMV’nin hem
ülke içindeki mükellefleri ilgilendirmesinden hem de BSMV’de KDV’deki gibi bir
sorumluluk müessesinin olmamasından dolayı yurt dışından elde edilen kredi
faizleri BSMV’nin de konusuna girmemektedir. Sonuç olarak Yurt dışından alınan
kredilere ilişkin faizler üzerinden ne BSMV ne de KDV alınmamaktadır.
(Fırat DEMİR E-Yaklaşım / Eylül 2014)
FİİLİ İTHALATTAN SONRA DOĞAN KUR FARKININ KDV’YE TABİ
OLDUĞU
İthalatta vergi
matrahına dahil unsurlardan olan ithal edilen eşyayla ilgili olarak, sonradan
ortaya çıkan ve vadeli ithalattan kaynaklanan kur farklarına isabet eden
KDV’nin, ilgili gümrük idaresine beyan edilerek ödenmesi gerektiği hk.
Maliye Bakanlığı Özelgesi
Tarih : 21.04.2014
Sayı : 39044742-130[21-2014/KDV-3-25-44667] /1029-6258
(Yaklaşım / Ağustos 2014)
İthalata
İlişkin Kur Farklarının KDV Karşısındaki Durumu
KDVK’da mal
ve hizmet ithalatının vergilendirilmesinin farlı esaslara bağlanmış olması bu
işlemlere ilişkin ortaya çıkan kur farklarının vergilendirilmesini de
farklılaştırmaktadır. Mal ithalinde gümrük beyannamesinin tesciline kadar
ortaya çıkan kur farkları KDV matrahına dâhil edilip vergilendirilirken, gümrük
beyannamesinin tescilinden sonra ithalat bedeline ilişkin ortaya çıkan kur
farkları KDV’ye tabi değildir. Türkiye’de yapılan işlem olarak değerlendirilip
vergilendirilen hizmet ithalinde ise, işlem bedelinin tamamen veya kısmen
vergiyi doğuran olayın gerçeklemesinden sonra ödenmesi halinde ortaya çıkan kur
farkının yurt içindeki alıcının aleyhine olması halinde, alıcı tarafından kur
farkı üzerinden hesaplanıp tevkif edilen KDV sorumlu sıfatıyla beyan edilip
ödenecektir. Sorumlu sıfatıyla beyan edilen bu vergi alıcı tarafından 1 no.lu
KDV beyannamesinde indirim konusu yapılacaktır. Ortaya çıkan kur farkının yurt
içindeki alıcı lehine olması halinde alıcı tarafından kur farkına ilişkin
kesilen faturada KDV hesaplanıp beyan edilmektedir. Ancak yurt dışındaki
satıcının Türkiye’de sürekli KDV mükellefiyetinin bulunmaması nedeniyle
alıcının satıcıdan tahsil edemediği kur farkına ilişkin KDV, herhangi bir
indirim mekanizması olmadığı için alıcı üzerinde kalmaktadır
(İlyas MERİÇ Yaklaşım / Ağustos 2014)
GELİR
İDARESİ BAŞKANLIĞI
BURSA
VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
Tarih:
45404237-130[I.13.189]-7931/03/2014
Konu: : İhracat işlemlerine aracılık hizmeti karşılığında ödenen komisyon
bedelinin yansıtılmasında KDV hesaplanmaması hakkında
(Vergi
Sorunları Dergisi Mayıs 2014)
Yıl sonlarında ve geçici vergi dönemlerinde, Vergi Usul Kanunu uyarınca
yapılan değerlemeler sonucu oluşan kur farkları üzerinden KDV hesaplanmaz.
(KDV
UYGULAMA TEBLİĞİ)
Yukarıda sayılan gayrimenkuller dışında kalan ve Gelir Vergisi Kanununun
70 inci maddesinde sayılan diğer mal ve hakların (arama, işletme, imtiyaz
hakları ve ruhsatları ve diğer hakların) kiralanması işlemleri iktisadi
işletmeye dâhil olup olmadığına bakılmaksızın KDV’ye tabi bulunmaktadır.
(KDV
UYGULAMA TEBLİĞİ)
Serbest meslek faaliyetlerini mutat ve sürekli olarak yapanların, prensip
olarak KDV mükellefiyeti tesis ettirmeleri gerekmektedir. Ancak, 193 sayılı
Gelir Vergisi Kanununun 18 inci maddesi kapsamına giren teslim ve hizmetleri
münhasıran aynı Kanunun 94 üncü maddesinde belirtilen kişi, kurum ve
kuruluşlara yapanların hesaplayacağı KDV’nin, bu kişi veya kuruluşlar
tarafından sorumlu sıfatıyla beyan edilmesi gerekir.
(KDV
UYGULAMA TEBLİĞİ)
Cayma
Tazminatlarında KDV
Yukarıda yapılan açıklamalardan da fark edileceği üzere, taraflardan
birisinin sözleşmeden cayması nedeniyle diğer tarafa ödemek zorunda olduğu
cayma tazminatları, tazminat alan tarafın cayan tarafa yaptığı bir teslim veya
hizmetin karşılığını oluşturmadığından, KDV’nin konusuna girmemektedir. Diğer
bir ifadeyle, cayma tazminatını alan tarafça cayan tarafa düzenlenecek faturada
gösterilecek tazminat bedeli üzerinden KDV hesaplanması ve beyan edilmesi söz
konusu olmayacaktır. Maliye Bakanlığı da aynı görüşte olup, verdiği özelgelerde
ve 60 No.lu KDV Sirkülerinde bu doğrultuda açıklama yapmıştır.
(Yılmaz SEZER Yaklaşım / Nisan 2014)
T.C. D
A N I Ş T A Y Dördüncü Daire
Esas
No: 2010/1971Karar No : 2011/5825
Özeti : Serbest meslek erbabı olan avukatların
gerek icra dairelerinde borçludan adlarına tahsil edilen, gerekse mahkemelerce
karşı tarafa hükmedilen vekalet ücretinin katma değer vergisine tabi olduğu
hakkında.
(Vergi
Sorunları Dergisi Mart 2014)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder