16 Mart 2016 Çarşamba

KDV'NE KONU İŞLEMLER

Hizmet İthalatında KDV Açısından Matrah, Vergiyi Doğuran Olay ve Kur Farklarının Durumu

Maliye Bakanlığı muhtelif zamanlarda vermiş olduğu özelgelerde gerek hizmet ithalatı gerekse mal ithalatı açısından yurt dışı işlemleri yurt içi işlem gibi kabul etmiş ve oluşan kur farklarının KDV’ye tabi olacağını belirtmiştir. Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde yurt dışına yapılan lisans ödemelerinin geç yapılması nedeniyle oluşan kur farklarını vade farkı mahiyetinde kabul ettiği ve üzerinden sorumlu sıfatıyla KDV ödenmesi gerektiği yönündeki 05.05.1998 tarihli ve 16557 sayılı Özelgesi ile fiili ithalattan sonra ödemenin vadeli yapılması nedeniyle ortaya çıkan kur farklarının KDV’ye tabi olduğu, kur farklarına isabet eden KDV’nin, ilgili gümrük idaresine beyan edilerek ödenmesi gerektiği yönündeki 21.04.2014 tarihli ve 39044742 – 130 [21-2014/KDV-3-25-44667] /1029-6258 sayılı Özelge-si’ne katılmak mümkün görünmemektedir.
IV- SONUÇ

Hizmet ithalatında matrahın tespiti açısından vergi doğuran olayın gerçekleşme tarihi büyük önem taşımaktadır. Zira ilgili işleme uygulanacak kurun belirlenmesi matrahın en önemli unsuru durumundadır. Bu kapsamda vergi doğuran olay, alınan hizmetin maliyet ya da gider kaydının yapıldığı tarih, eğer yurt dışı firma tarafından daha önce düzenlenen bir belge mevcut ise bu belgenin düzenlendiği tarih olacaktır. Geç ödeme durumunda ise ödeme tarihinin, hizmetin tamamlanması açısından bir önemi bulunmayıp, kur farkı tartışmaları yönünden önem arzetmektedir. Bize göre kur farkı yurt içi işlemleri ilgilendiren bir kavram olduğu için, yurt dışı işlemlerden kaynaklanan bu tür farkların KDV’ye tabi olmaması gerekmektedir. Bu bakımdan ithalat bedelinin geç ödenmesinden kaynaklanan kur farklarının vade farkı sayılıp KDV’ye tabi tutulması gerektiği yönündeki özelgelere katılmak mümkün değildir.
(A. Özkan BUYRUK Yaklaşım / Şubat 2016)

GELİR İDARESİ   BAŞKANLIĞI
 İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
(Mükellef   Hizmetleri Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü)
Sayı 62030549-120[6-2012/870]-75349 18/08/2015
Konu : Turist kafilesine eşlik eden yabancı uyruklu kişiye   doğrudan ödenen bedellerin ve elde edilen kazancın vergilendirilmesi.

            İlgide kayıtlı özelge talep formu ve ek dilekçenizde, Üsküdar Vergi Dairesi  mükellefi olduğunuzu, ABD'den Türkiye'ye gönderilen yurtdışında mukim kişilerden oluşan turist kafilesinin karşılanıp yeme içme, otel ve benzeri ihtiyaçlarının karşılanması organizasyonu işini yaptığınız, turist kafilesi gönderen yurtdışındaki firma tarafından yapılan harcamalar ile bu organizasyonun bedeli karşılığı olarak adınıza topluca ödeme  yapıldığını belirterek;
            -Yurtdışına kesilecek faturada KDV hesaplanıp hesaplanmayacağı,
            -Bu organizasyonun hizmet ihracı kapsamına girip girmediği ile hizmet ihracı kapsamına girmekte ise KDV iadesi alma imkanı olup olmadığı ve iade mümkün ise iadede hangi KDV tutarlarının iadesinin mümkün olduğu,
            -Çoğu zaman aynı meslek mensuplarından oluşan kafileyi yurt dışında bir araya getirerek bu kafileyle birlikte Türkiye'ye gelip Türkiye'de bu kafileye eşlik eden, bu kafile için Türkiye'de seminer ve benzeri organizasyonlar tertip eden, geldiği kafileyle birlikte ülkesine geri dönen ve Türkiye'de mükellefiyeti bulunmayan yabancı uyruklu kişilere tarafınızdan doğrudan yapılan ödemenin nasıl belgelendirileceği, gelir ve katma değer vergisi stopaj yükümlülüğü bulunup bulunmadığı,
            hususlarında görüş talep edildiği anlaşılmakta olup konuyla ilgili Başkanlığımız görüşü aşağıda açıklanmıştır.
            I-GELİR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN
           193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun "Ticari Kazancın Tarifi" başlıklı 37 nci maddesinde; her türlü ticari ve sınai faaliyetlerden doğan kazançların ticari kazanç olduğu hükmüne yer verilmiştir.
            Ticari faaliyet emek-sermaye organizasyonuna dayanmakta olup, kazanç sağlama niyet ve kastının bulunup bulunmaması böyle bir organizasyon tarafından icra edilen faaliyetin ticari faaliyet olma niteliğine etki etmemektedir. Ancak, bir faaliyetin ticari faaliyet sayılabilmesi için kazanç sağlama niyet ve kastı gerekmemekle birlikte, faaliyeti icra eden organizasyonun bütün unsurlarıyla birlikte değerlendirildiğinde kazanç sağlama potansiyeline sahip olması ve şahsi ihtiyaç kapsam ve sınırlarını aşması gerekmektedir.
             Aynı  Kanunun 65 inci maddesinde, serbest meslek kazancının tanımı yapılmış  66 ncı maddesinde ise serbest meslek faaliyetini mutad meslek halinde ifa edenlerin serbest meslek erbabı olduğu hüküm altına alınmıştır.
            Söz konusu Kanunun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasında, maddede sayılan ödemleri nakden veya hesaben yaptıkları sırada istihkak sahiplerinin gelir vergilerine mahsuben tevkifat yapmaya mecbur olanlar belirtilmiş olup anılan fıkranın (2/b) bendinde serbest meslek kazancı ödemelerinden %20  (Bakanlar Kurulunun 2009/14592 sayılı sayılı kararı ile ) oranında tevkifat yapılması  gerektiği  belirtilmiştir.
            Bu açıklamalara göre; Türkiye'ye gönderilen yurtdışında mukim kişilerden oluşan turist kafilesinin tarafınızca karşılanıp yeme içme, otel vb. ihtiyaçlarının karşılanması şeklinde verdiğiniz aracılık hizmetleri ticari faaliyet kapsamında bulunduğundan, elde edeceğiniz komisyon gelirinin Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hükümleri çerçevesinde vergilendirilmesi gerekmektedir.
            Diğer taraftan, turist kafilesi ile birlikte Türkiye'ye gelen ve bu kafileye seminer veren   yabancı uyruklu kişinin elde ettiği kazanç serbest meslek kazancı kapsamında bulunduğundan, söz konusu kişilere yapacağınız ödemeler üzerinden %20 oranında gelir vergisi tevkifatı yapılacağı tabiidir.
            Öte yandan, "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti İle Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun"nun hükümlerinin de dikkate alınacağı tabiidir.
            Anlaşmanın iç mevzuat hükümlerine göre mükellef lehine menfaat yarattığı durumlarda Anlaşma hükümlerinden yararlanabilmek için ABD mukimi kişilerin bu ülkelerde tam mükellef olduklarını ve tüm dünya kazançları üzerinden bu ülkede vergilendirildiklerini ABD yetkili makamlarından alacakları bir belge ile kanıtlamaları ve bu belgenin aslı ile birlikte Noterce veya ABD'deki Türk Konsolosluklarınca tasdik edilmiş Türkçe tercümesinin bir örneğini vergi sorumlularına veya ilgili vergi dairesine ibraz etmeleri gerekmektedir.
            II- KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN :
            3065 sayılı Katma Değer Vergisi (KDV) Kanununun;
            - 1/1 inci maddesinde, Türkiye'de ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin KDV'ye tabi olduğu,
            - 4/1 inci maddesinde, hizmetin, teslim ve teslim sayılan haller ile mal ithalatı dışında kalan işlemler olduğu ve bu işlemlerin bir şeyi yapmak, işlemek, meydana getirmek, imal etmek, onarmak, temizlemek, muhafaza etmek, hazırlamak, değerlendirmek, kiralamak, bir şeyi yapmamayı taahhüt etmek gibi şekillerde gerçekleşebileceği,
            - 6/b maddesinde, işlemlerin Türkiye'de yapılmasının, hizmetin Türkiye'de yapılmasını veya hizmetten Türkiye'de faydalanılmasını ifade ettiği,
            - 11/1-a maddesinde, ihracat teslimleri ve bu teslimlere ilişkin hizmetler ile yurt dışındaki müşteriler için yapılan hizmetlerin KDV'den istisna olduğu,
            - 12/2 nci maddesinde ise, bir hizmetin yurt dışındaki müşteriler için yapılan hizmet sayılabilmesi için, hizmetin yurt dışındaki bir müşteri için yapılmış olması ve hizmetten yurt dışında faydalanılması gerektiği
            hüküm altına alınmıştır.
            Öte yandan, KDV Genel Uygulama Tebliğinin;
            - "II/A-2. Hizmet İhracı" başlıklı bölümünde, "3065 sayılı Kanunun (11/1-a) maddesi kapsamında bir hizmetin KDV'den istisna olabilmesi için, aynı Kanunun (12/2) nci maddesine göre;
            - Hizmetin yurtdışındaki bir müşteri için yapılması,
            - Hizmetten yurtdışında faydalanılması,
            gerekir.
            Hizmetin yurtdışındaki bir müşteri için yapıldığı, yurtdışındaki müşteri adına düzenlenen fatura ve benzeri belge ile tevsik edilir.
            Hizmetten yurtdışında faydalanılmasından kasıt, Türkiye'de yurtdışındaki müşteri için yapılan hizmetin, müşterinin yurtdışındaki iş, işlem ve faaliyetleri ile ilgili olması; Türkiye'deki faaliyetleri ile ilgisi bulunmamasıdır."
            -"II/A-2.1." bölümünde yer alan 3 numaralı örnekte ise "Türkiye'de yerleşik olan ve seyahat acenteliği yapan (B) A.Ş.yurtdışında bulunan bir seyahat acentesinin gönderdiği turist grubuna konaklama, tur düzenleme ve yeme-içme hizmeti vermektedir. (B), söz konusu  hizmeti karşılığında 25.000 TL almıştır. Türkiye'deki seyahat acentesi aldığı bu paranın 10.000 TL'lik kısmını, turist grubunun Türkiye'deki konaklama, yeme-içme gibi masraflarında  kullanmıştır. Yaptığı bu masraflardan sonra kendisine 15.000 TL kalmıştır.
            Bu durumda, (B), yabancı seyahat acentesine 15.000 TL'lik hizmette bulunmuş olup, bu hizmet KDV'den istisna olacaktır.
            Ancak, (B) A.Ş. nin turist grubuna Türkiye'de verdiği yeme-içme, konaklama gibi hizmetlerden Türkiye'de faydalanıldığından, bu hizmetler KDV'ye tabidir.
            Bu mükellefin, yabancı seyahat acentesine verdiği söz konusu hizmetlere ait düzenleyeceği faturada, vergiden istisna tutulan hizmet bedeli ile vergiye tabi tutulacak  hizmet bedelini ayrı ayrı gösterebileceği gibi, bu hizmetler için ayrı ayrı fatura düzenlemesi de  mümkündür."
            açıklamalarına yer verilmiştir.
            Bu hükümler ve açıklamalar çerçevesinde;
            1) Yurt dışından gelen turist grubunun ihtiyaçlarının karşılanması için tarafınızca tertip edilen yeme, içme, otel vb. hizmetlere ilişkin ödenen bedeller, bu hizmetlerden Türkiye'de faydalanıldığı için KDV'ye tabi olacaktır.
            2) Yapmış olduğunuz KDV'ye tabi bu masraflardan sonra aracılık hizmeti olarak tarafınıza kalan komisyon tutarları, yurt dışında mukim firmaya verilen hizmetin karşılığı olup, belirtilen şartların sağlanması halinde hizmet ihracı kapsamında KDV'ye tabi olmayacaktır.
            3) Yurt dışında bir araya getirerek Türkiye'ye getirdiğiniz bu kafileye, Türkiye'de eşlik eden, seminer ve benzeri organizasyonlar tertip eden ve birlikte ülkesine geri dönen kişilere, verilen hizmete ilişkin yapılan ödemeler söz konusu hizmetten Türkiye'de yararlanıldığından KDV'ye tabi olup, bu kişilerin ikametgâhı, işyeri, kanuni merkezi ve iş merkezi Türkiye'de bulunmaması halinde söz konusu KDV'nin tam tevkifat uygulaması kapsamında tarafınızca 2 No.lu KDV beyannamesi ile beyan edilmesi gerekmektedir.
            Öte yandan, sorumlu sıfatıyla beyan edilerek ödenen bu verginin firmanızca ödendiği  dönem 1 No.lu KDV beyannamesi ile indirim konusu yapılması mümkün bulunmaktadır.
             III- VERGİ USUL KANUNU YÖNÜNDEN :
            213 sayılı Vergi Usul Kanununun 227 nci maddesinde, bu Kanunda aksine hüküm olmadıkça bu Kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsikinin mecburi olduğu; 229 uncu maddesinde, faturanın tanımı yapılmış; 230 uncu maddesinde faturada bulunması gereken asgari bilgilere yer verilmiş; 231 inci maddesinin birinci fıkrasının (5) numaralı bendinde, faturanın, malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami yedi gün içinde düzenlenmesi gerektiği, 232 nci maddesinde tüccarların, sattıkları emtia veya yaptıkları işler için fatura verme ve aldıkları emtia veya hizmetler için de fatura isteme ve alma mecburiyetleri bulunduğu hükme bağlanmıştır.
            234  üncü maddesinde de " Birinci ve ikinci sınıf tüccarlar, kazancı basit usulde tespit edilenlerle defter tutmak mecburiyetinde olan serbest meslek erbabının ve çiftçilerin: vergiden muaf esnafa yaptırdıkları işler veya onlardan satın aldıkları emtia için tanzim edip işi yapana veya emtiayı satana imza ettirecekleri gider pusulası vergiden muaf esnaf tarafından verilmiş fatura hükmündedir. Bu belge, birinci ve ikinci sınıf tüccarların, zâti eşyalarını satan kimselerden satın aldıkları altın, mücevher gibi kıymetli eşya için de tanzim edilir."
            Ayrıca, konu hakkında yayımlanan 225 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde gider pusulalarında, işin mahiyeti, cinsi, adedi, fiyatı, tutarı, toplamı, tevkif edilen vergi oranı ve net tutarı; işi yaptıran ile yapanın veya emtiayı satın alan ile satanın adlarıyla soyadları (tüzel kişilerde unvanları) adresleri, varsa vergi dairesi ve hesap numarası, seri ve müteselsil sıra numarası ve düzenleme tarihine ilişkin bilgilere yer verilmesi gerektiği belirtilmiştir.
            Diğer taraftan, 253 Sıra Numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin "Yurt Dışında Faaliyette Bulunan Mükelleflere Yaptırılan İş ve Hizmetler Karşılığında Alınan Belgelerle İlgili İşlemler" başlıklı ( B) bölümünde yurt dışında mukim kişi veya kuruluşlara yaptırılan iş veya hizmetler karşılığında ödemede bulunan gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerinin, yurt dışında mukim kişi veya kuruluşlardan aldıkları muteber belgeleri gider olarak defterlerine kaydedebildikleri belirtilerek, yurt dışındaki kişi veya firmalardan belge alan mükelleflerin, bu belgeleri defter kayıtlarında gider olarak göstermeleri sırasında belgelerde yazılı bedelleri, belgelerin düzenlendiği günde Merkez Bankasınca belirlenen döviz alış kuru üzerinden Türk Lirasına çevirerek kayıtlarında gösterecekleri; ancak, inceleme sırasında inceleme elemanınca lüzum görülmesi halinde, mükelleflerin bu belgelerini tercüme ettirmek zorunda oldukları açıklamalarına yer verilmiştir. Dolayısıyla, yurt dışındaki kişi ve firmalardan satın alınan mal ya da yaptırılan hizmetler karşılığında alınan belgenin bulunduğu ülke mevzuatına uygun düzenlenmesi şartıyla kayıtlarda gösterilebilmesi mümkün bulunmaktadır.
            Yukarıda yer verilen açıklamalara göre,
            Yurtdışında bulunan firmaya aracılık hizmeti sunulması halinde aracılık faaliyeti dolayısıyla elde etmiş olduğunuz komisyon geliri için yurtdışı firma adına hizmetin sunulduğu tarihten itibaren azami yedi gün içinde fatura düzenlenmesi,
            Türkiye'ye getirilen kafileye, Türkiye'de eşlik eden, seminer ve benzeri organizasyonlar tertip eden ve birlikte ülkesine geri dönen kişilere, söz konusu kişilerin ikametgâhı, işyeri, kanuni merkezi ve iş merkezi Türkiye'de bulunmaması ve vergi mükellefi olmamaları koşuluyla, verdikleri hizmete ilişkin yapılan ödemeler için tarafınızdan gider pusulası düzenlenmesi,
            Ancak söz konusu kişilerin ikametgâhı, işyeri, kanuni merkezi ve iş merkezi Türkiye'de bulunmaması ve vergi mükellefi olmaları durumunda ise adınıza hizmeti veren kişinin bulunduğu ülke mevzuatına uygun muteber belge düzenlemesi gerekmektedir.
            Bilgi edinilmesini rica ederim.
(Vergi Dünyası Kasım 2015)

YURTİÇİ VE YURTDIŞI KAYNAKLI KÖPRÜ KREDİLERİN BSMV VE KDV KARŞISINDAKİ DURUMU
Söz konusu kredilerden kaynaklı faizlerin BSMV mi yoksa KDV mi tabi olacağı hususu ana hatlarıyla aşağıdaki gibidir:
1-    İşletmenin yurt içi banka ve benzeri finans kuruluşlarından kredi temin etmeleri halinde ödeyecekleri kredi faizleri BSMV’ ye tabi olacağından dolayı KDV den müstesnadır.
2-    Grup firmasının yurt içi banka ve benzeri finans kuruluşlarından temin ettiği kredilerin aynı şartlarda başka bir grup firmasına aktarılması durumunda nihayi kredi kullanıcısının ödeyeceği kredi faizi üzerinden KDV hesaplanmayacaktır. Ancak, aktarılan kredi tutarına ilaveten herhangi bir bedel alınması halinde ise bu bedel, firmanın sunduğu hizmetin karşılığını teşkil edeceğinden, genel oranda katma değer vergisine tabi tutulacaktır.
3-    İşletmenin yurt dışı banka ve benzeri finans kuruluşlarından kredi temin etmeleri halinde ödeyecekleri kredi faizleri mülga 46 seri no.lu KDV Genel Tebliği’ ndeki yurt dışı krediler mahiyet itibariyle yurt içinden temin edilen kredilerden farksız olduğundan hareketle işlem KDV'ye tabi değildir.
4-    İşletmenin yurt dışı grup firmasından kredi temin etmesi neticesinde ödeyeceği kredi faizi üzerinden KDV hesaplanıp hesaplanmayacağı kredi alınan kurumun ilgili ülke mevzuatı gereğince kredi vermeye yetkilendirilmiş olup sadece ilişkili bulunduğu kurumlara değil tüm gerçek ve tüzel kişilere kredi veren kurumlardan olduğunun belirlenmesine göre karar verilecektir. Eğer kredi alınan grup firması bu kapsamda ise KDV hesaplanmayacaktır. Aksi durumda kredi işlemlerine ilişkin faiz, komisyon ve kur farkları KDV’ye tabi olacak, bunlara ait KDV krediyi kullanan yurt içinde yerleşik işletme tarafından sorumlu sıfatıyla 2 no.lu KDV beyannamesi ile beyan edilerek ödenecektir.
Maliye Bakanlığı’ nın özellikle yurt dışı kaynaklı krediler ile ilgili bir birinden farklı görüşlerinin olduğu ve bunların kendi içerisinde tutarsız oldukları görülmektedir. Çünkü yurt içi kredi temini neticesinde ödenen faizlerden BSMV alınırken, yurt dışı kaynaklı kredi işlemlerinin mahiyet itibariyle BSMV ye tabi olan yurt içi bankacılık hizmetlerinden farksız olduğu; dolayısıyla, yurt dışı kredi işlemlerinin KDV Kanunun 17/4-e maddesi hükmü kapsamında değerlendirilmesi gerektiğinden hareketle, bu kapsamdaki işlemler nedeniyle ödenen faizlerden ne BSMV ne de KDV alınmaktadır. Bu uygulama vergilendirme anlamında eşitsizliğe neden olmakta ve dahası vergilendirilebilir bir alan vergi dışı bırakılarak hazine kaybına neden olunmaktadır. Bizce ya 6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu’nda da katma değer vergisinde olduğu gibi sorumluluk müessesesi getirilmeli ve bunun alt yapısı kurulmalı yada BSMV nin konusuna girmeyen yurtdışı kredi işlemlerinin hizmet ithali olarak değerlendirilip kredi işlemlerine ilişkin faizlerin KDV’ye tabi olması gerekmektedir.
Bir diğer farklı uygulama ise yurtiçi grup firması tarafından alınan ve aynen aktarılan kredilere ilişkin faizlerden KDV aranmazken, yurt dışı kaynaklı kredinin grup firması tarafından aynen yurt içindeki firmaya aktarılması işleminde, kredi aktaran firmanın esas faaliyet konularından birinin kredi vermek olmaması halinde kredi işlemlerine ilişkin faizler KDV’ye tabi olması gerekmektedir. Maliye Bakanlığı’ nın yurtdışı kredi işlemlerinin mahiyet itibari ile yurt içindeki kredi işlemlerinden farksız olduğu görüşünden hareketle yurt dışından alınan ve aynen aktarılan kredilerin KDV den istisna tutulan yurt içi kredi aktarımından neden farklı olduğu sorusuna tatmin edici cevap vermesi gerekir. Ancak yurt dışı kredi aktarım işleminin aynen olsa bile BSMV’ nin kapsamına girmediğinden (bize göre BSMV’ nin konusuna girmemektedir) hareketle işlem KDV ye tabi olmaktadır demesi yeterli ve makul bir açıklama değildir. Tutarlı olan mülga 46 seri no.lu KDV Genel Tebliği’ ndeki yurt dışı krediler mahiyet itibariyle yurt içinden temin edilen kredilerden farksız olduğu düşüncesini yurt dışı kredilerinin aynen aktarılması için de belirtmesi gerekir ki vergi idaresi açısından vergilemede adalet kapsamında mükellefler bazında verginin eşit uygulanması yoluna gidildiği anlaşılsın.
Bizce yurt dışından alınan ve aktarılan kredilere ilişkin faizlerin BSMV’ nin konusuna girmediğinden bu tarz kredi işlemlerine ilişkin faizlerin KDV’ye tabi olması gerekmektedir.
(Yalçın YALÇIN Vergi Dünyası Mayıs 2015)

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı
(Mükellef Hizmetleri Usul Grup Müdürlüğü)
Sayı : 11395140-105[229-2012/VUK-1- . . .]--2491             14.11.2014
Konu :Yurt dışından ithal edilen ürünlerle ilgili yapılan masrafların yurtdışı mukimi firmaya yansıtılmasının kurumlar vergisi ve KDV açısından durumu ve belge düzeni hk.
İlgide kayıtlı özelge talep formunda, ... sektöründe ... işi ile iştigal eden kurumunuzun yurt dışından ithal ettiği "..." marka ... pazarlaması faaliyetinin yürütülmesi için, bir reklam firmasına işyerinizde cephe kaplaması, kepenk üzeri kaplama, duvar tavan boyama, logo çalışmaları, standlar, mobilyalar, baskılar, aydınlatma, cam giydirme, baskı ve montaj işleri yaptırıldığı; yurt dışı firma ile olan anlaşmaya göre söz konusu bayiliğiniz için yaptığınız reklam ve tefrişata yönelik harcamalar ile gümrük masraflarının bir kısmının yurtdışındaki muhatap firma tarafından karşılanacağı belirtilerek, yurtiçi firmalardan sağlanan reklamlara ait hizmet bedelleri ile ithalat sürecinde gümrükte yapılan söz konusu masrafların yurtdışı mukimi firmaya yansıtılmasında belge düzeninin ve belge içeriğinin nasıl olacağı; söz konusu harcamaların pazarlama satış dağıtım reklam giderleri olarak doğrudan gider veya amortisman yoluyla itfa edilip edilmeyeceği; bahis konusu harcamaların katma değer vergisi karşısındaki durumu hususlarında Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.   
I- KURUMLAR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN:
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6'ncı maddesinde kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı ve safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır.
Gelir Vergisi Kanununun 38'inci maddesinde ise bilanço esasına göre ticari kazancın teşebbüsdeki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müsbet fark olduğu, bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce işletmeye ilave olunan değerlerin bu farktan indirileceği,  işletmeden çekilen değerlerin ise farka ilave olunacağı; ticari kazancın bu suretle tespit edilmesi sırasında, Vergi Usul Kanununun değerlemeye ait hükümleri ile bu kanunun 40 ve 41'inci maddeleri hükümlerine uyulacağı hükmüne yer verilmiştir.
Buna göre, safi kurum kazancının tespitinde Kurumlar Vergisi Kanununun 8'inci maddesi ile Gelir Vergisi Kanununun 40'ıncı maddesinde yer alan giderler indirilebilecektir.
Gelir Vergisi Kanununun 40'ıncı maddesinde, safi kazancın tespit edilmesinde indirilecek giderler sayılmış olup, maddenin (1) numaralı bendinde de ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderlerin safi kazancın tespitinde indirim konusu yapılabileceği hüküm altına alınmıştır.
Ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderler, Gelir Vergisi Kanununda ve Kurumlar Vergisi Kanununda sayılan kanunen kabul edilmeyen giderler dışında kalan ticari organizasyona bağlı olarak yapılan giderlerdir ve bunlara işletme gideri de denebilir.
Bir masrafın genel gider adı altında masraf yazılabilmesi için, genel giderlerin ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılmış olması, masrafla iş arasında açık, güçlü bir illiyet bağının mevcut olması ve masrafın işin önemi ölçüsünde yapılmış bulunması gerekmektedir.
Bu hüküm ve açıklamalara göre, kurumunuz tarafından yurt dışından ithal edilen ... marka ... için yurt içinde yapılan reklam, tanıtım ve organizasyon giderleri ile gümrükte yapılan (ardiye bedeli, ordino bedeli, damga vergisi, navlun bedeli, gümrük müşavirlik bedeli vb.) masrafların işin mahiyetine ilişkin olması halinde Gelir Vergisi Kanununun 40'ıncı ve Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesi uyarınca kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkün bulunmaktadır. Ayrıca, söz konusu ödemelerin yurtdışındaki muhatap firmaya yansıtılması durumunda, yansıtılan tutarın kurumunuz tarafından gelir olarak dikkate alınması gerekmektedir.
II- KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN:          
3065 sayılı Katma Değer Vergisi (KDV) Kanununun;
- 1/1'inci maddesinde, Türkiye'de ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin, 1/2'nci maddesinde ise, her türlü mal ve hizmet ithalatının KDV'ye tabi olduğu,
- 4/1'inci maddesinde, hizmetin, teslim ve teslim sayılan haller ile mal ithalatı dışında kalan işlemler olduğu ve bu işlemlerin, bir şeyi yapmak, işlemek, meydana getirmek, imal etmek, onarmak, temizlemek, muhafaza etmek, hazırlamak, değerlendirmek, kiralamak, bir şeyi yapmamayı taahhüt etmek gibi şekillerde gerçekleşebileceği,
- 6/b maddesinde, hizmet işlemlerinin Türkiye'de yapılmasının, hizmetin Türkiye'de ifasını veya hizmetten Türkiye'de faydalanılmasını ifade ettiği,
hüküm altına alınmıştır.
Buna göre, kurumunuzun ithal ettiği ve yurt içinde satışını gerçekleştirdiği ... marka ... için yurt dışında mukim firma tarafından ödenen reklam hizmet bedeli katılım payları, yurt dışındaki firmanın mallarının satımına yönelik olarak Türkiye'de verilen ve Türkiye'de yararlanılan bir hizmetin karşılığını teşkil ettiğinden KDV'ye tabi olacaktır.
Bu nedenle kurumunuz tarafından yurt dışındaki firmaya verilen söz konusu reklam hizmetleri için düzenlenecek faturalarda genel hükümler çerçevesinde KDV hesaplanması gerektiği tabiidir.
Diğer taraftan, şirketiniz tarafından gümrükte yapılan masrafların yurt dışı firmaya yansıtılmasında aslı KDV'den istisna olan bir işlem söz konusu olması halinde yansıma için düzenlenen faturada KDV hesaplanmayacaktır. Ancak KDV'ye tabi işlemlerin yansıtılması halinde ticari faaliyetin bir unsuru olarak bu işlemler genel hükümler çerçevesinde KDV'ye tabi olacaktır.
III- VERGİ USUL KANUNU YÖNÜNDEN:
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 227'nci maddesinde, bu Kanunda aksine hüküm olmadıkça bu Kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsikinin mecburi olduğu hükme bağlanmıştır.
Aynı Kanunun 229'uncu maddesinde ise faturanın, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesika olduğu hüküm altına alınmıştır.
Mezkûr Kanunun 230'uncu maddesinde ise faturada bulunması zorunlu asgari bilgiler sayılmış olup, aynı Kanunun 231/5 maddesinde de faturanın, malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami yedi gün içinde düzenleneceği ve bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturaların hiç düzenlenmemiş sayılacağı hükmüne yer verilmiştir.
Yukarıda yer alan hüküm ve açıklamalara göre, kurumunuz tarafından yurt dışında mukim firmadan ithal edilerek yurt içinde satışı gerçekleştirilen ürünler için katlanılan büro tefrişatı, reklam ve tanıtım giderleri ile gümrük masraflarının yurtdışındaki firmaya yansıtılmasında fatura düzenlenmesi gerekir.
Öte yandan, anılan Kanunun 272'nci maddesinde, normal bakım, tamir ve temizleme giderleri dışında, gayrimenkulü genişletmek veya iktisadi kıymetini devamlı olarak artırmak maksadıyla yapılan giderlerin gayrimenkulün maliyet bedeline ekleneceği, gayrimenkuller kira ile tutulmuş ise kiracı tarafından yapılan bir ve ikinci fıkralardaki giderlerin bunların özel maliyet bedeli olarak ayrıca değerleneceği, kiracının faaliyetini icra için vücuda getirdiği tesisata ait giderlerin de bu hükümde olduğu hükme bağlanmıştır.
Aynı Kanunun 313'üncü maddesinde, işletmede bir yıldan fazla kullanılan ve yıpranmaya, aşınmaya veya kıymetten düşmeye maruz bulunan gayrimenkullerle 269'uncu madde gereğince gayrimenkul gibi değerlenen iktisadi kıymetlerin, alet, edavat, mefruşat, demirbaş ve sinema filmlerinin birinci kısımdaki esaslara göre tespit edilen değerinin bu Kanun hükümlerine göre yok edilmesinin amortisman mevzuunu teşkil edeceği hükmü bulunmaktadır.
Buna göre, bir iktisadi kıymetin amortismana tabi tutulabilmesi için işletmede bir yıldan fazla kullanılması, yıpranmaya, aşınmaya veya kıymetten düşmeye maruz bulunması, işletmenin aktifinde kayıtlı bulunması ve değerinin 800.- TL'yi aşması gerekmektedir.
Binalarda kalorifer ve asansör tesisatı, havalandırma, ısıtma ve soğutma gibi benzeri tesisatların, binanın inşası sırasında yapılması halinde, bu giderler binanın maliyet unsurunu oluşturur.  Bu durumda bu tesislerin, binanın, inşaat projesinde yer alması söz konusu olduğundan binanın maliyetine alınır. Binaların yapımından sonra, kullanım sırasında yapılan söz konusu tesisleri binanın maliyetine kaydedilmez, ayrı olarak aktifleştirilerek, bu tesislerle ilgili olarak seçilen amortisman nispetine göre itfa edilir.
Faaliyetinizin icrası için kurumunuz mülkiyetinde bulunan veya kiralanma suretiyle edinilen gayrimenkullere (işyerleri) ilişkin olarak normal bakım, tamir ve temizleme giderleri mahiyetindeki harcamaların doğrudan gider yazılması gerekmektedir. Diğer taraftan, mülkiyetinizde bulunan gayrimenkullere ilişkin olarak yapılan harcamaların gayrimenkulü genişletici veya iktisadi kıymetini artırıcı mahiyette olması halinde ise söz konusu harcamaların gayrimenkulün maliyet bedeline eklenmesi, kiralanmak suretiyle edinilen gayrimenkullere ilişkin aynı mahiyetteki harcamaların ise özel maliyet bedeli olarak aktifleştirilmesi ve amortisman ayrılmak suretiyle itfa edilmesi icap etmektedir.
Kiracının başlangıçta bulunmayan bir tertibatı gayrimenkule eklemesi ve kira süresinin sonunda bunları kiralayana bırakmadan söküp götürmesi halinde özel maliyet bedelinden söz edilemez ve bu iktisadi kıymetlerin amortisman mevzuuna girmesi halinde genel hükümlere göre amortismana tabi tutulması gerekmektedir.
Yukarıda yer alan açıklamalara göre, bayiliğiniz kapsamında faaliyetinizin yürütülmesi için bir reklam firmasına işyerinizde yaptırılan cephe kaplaması, kepenk üzeri kaplama, duvar tavan boyama, logo çalışmaları, standlar, mobilyalar, baskılar, aydınlatma, cam giydirme, baskı ve montaj işlerinden;
- Boya vb. normal bakım, tamir ve temizleme giderleri mahiyetindeki harcamaların doğrudan gider olarak,
- Cephe kaplaması, cam giydirme vb. harcama bedelleri 800.- TL'yi geçip geçmediğine göre, amortisman yoluyla veya gider olarak; işyerinin kiralanması söz konusu ise sökülüp başka bir yerde kullanılıp kullanılamayacağı değerlendirilerek özel maliyet yoluyla veyahut doğrudan gider olarak,
- Mobilya vb. büro tefrişatında kullanılan demirbaş niteliğindeki iktisadi kıymetlerin ise bedelin 800.- TL'yi geçip geçmediğine göre amortisman yoluyla veya doğrudan gider olarak,
- Faaliyetiniz konusu ürünlerin satışı için yapılacak tanıtım harcamalarının ise doğrudan gider olarak kayıtlara alınması gerekmektedir.
Bilgi edinilmesini rica ederim.
(MDERGI Nisan 2015)

Gümrüksüz Satış Mağazalarına Yurt İçinden Yapılan Teslimler İle Bu Mağazalarca Yapılan Teslim ve İthalata İlişkin KDV
Gümrüksüz satış mağazalarına mal tesliminde bulunan mükelleflerin bu teslime ilişkin bedel üzerinden KDV Kanunu’nun genel hükümleri çerçevesinde katma değer vergisi hesaplayarak beyan etmeleri gerekmektedir. Gümrük mevzuatına göre gümrük antreposu sayılan gümrüksüz satış mağazalarının gerçekleştirdikleri teslimler KDV Kanunu’nun 16. maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi uyarınca katma değer vergisinden müstesnadır. Gerçek kişilerin gümrüksüz satış mağazalarından aldıkları ve yukarıda açıklandığı şekilde Gümrük Kanunu’nun 167. maddesi kapsamında gümrük vergisinden muaf tutulan malların ithali de KDV Kanunu’nun 16. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında katma değer vergisine tabi değildir.
(İbrahim ERCAN E-Yaklaşım / Ocak 2015) 

KDV Genel Uygulama Tebliğiyle de Çözülemeyen Yurt Dışından Alınan Kredilere İlişkin Faizlerin “KDV ve BSMV Kapsamında” Vergilendirme Sorunu
Yurt dışından temin edilen kredilere ilişkin faizlerin BSMV’ye mi yoksa KDV’ye mi tabi olacağı tartışma konusu olmuş ve bunun üzerine Mülga 46 seri no.lu KDV Genel Tebliği yayımlanmıştır. İlgili tebliğde yurt dışındaki banka, banker veya esas iştigal konusu borç para alıp vermek olan firmalardan elde edilen kredilerin, aynı şekilde ülke içinde elde edilmesinden farksız olduğuna değinilmiştir. Dolayısıyla KDV Kanunu’nun 17/4-e maddesi kapsamında KDV’den istisna olan bu işlemlerin yurt dışından elde edilen kredi faizleri içinde geçerli olduğu açıklanmıştır. Bu düzenlemenin aynısı 01.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren KDV GUT’ta da yer almıştır.
BSMV’nin hem ülke içindeki mükellefleri ilgilendirmesinden hem de BSMV’de KDV’deki gibi bir sorumluluk müessesinin olmamasından dolayı yurt dışından elde edilen kredi faizleri BSMV’nin de konusuna girmemektedir. Sonuç olarak Yurt dışından alınan kredilere ilişkin faizler üzerinden ne BSMV ne de KDV alınmamaktadır.
(Fırat DEMİR E-Yaklaşım / Eylül 2014) 

FİİLİ İTHALATTAN SONRA DOĞAN KUR FARKININ KDV’YE TABİ OLDUĞU  

İthalatta vergi matrahına dahil unsurlardan olan ithal edilen eşyayla ilgili olarak, sonradan ortaya çıkan ve vadeli ithalattan kaynaklanan kur farklarına isabet eden KDV’nin, ilgili gümrük idaresine beyan edilerek ödenmesi gerektiği hk.
Maliye Bakanlığı Özelgesi
Tarih   : 21.04.2014
Sayı 39044742-130[21-2014/KDV-3-25-44667] /1029-6258
(Yaklaşım / Ağustos 2014)

İthalata İlişkin Kur Farklarının KDV Karşısındaki Durumu
KDVK’da mal ve hizmet ithalatının vergilendirilmesinin farlı esaslara bağlanmış olması bu işlemlere ilişkin ortaya çıkan kur farklarının vergilendirilmesini de farklılaştırmaktadır. Mal ithalinde gümrük beyannamesinin tesciline kadar ortaya çıkan kur farkları KDV matrahına dâhil edilip vergilendirilirken, gümrük beyannamesinin tescilinden sonra ithalat bedeline ilişkin ortaya çıkan kur farkları KDV’ye tabi değildir. Türkiye’de yapılan işlem olarak değerlendirilip vergilendirilen hizmet ithalinde ise, işlem bedelinin tamamen veya kısmen vergiyi doğuran olayın gerçeklemesinden sonra ödenmesi halinde ortaya çıkan kur farkının yurt içindeki alıcının aleyhine olması halinde, alıcı tarafından kur farkı üzerinden hesaplanıp tevkif edilen KDV sorumlu sıfatıyla beyan edilip ödenecektir. Sorumlu sıfatıyla beyan edilen bu vergi alıcı tarafından 1 no.lu KDV beyannamesinde indirim konusu yapılacaktır. Ortaya çıkan kur farkının yurt içindeki alıcı lehine olması halinde alıcı tarafından kur farkına ilişkin kesilen faturada KDV hesaplanıp beyan edilmektedir. Ancak yurt dışındaki satıcının Türkiye’de sürekli KDV mükellefiyetinin bulunmaması nedeniyle alıcının satıcıdan tahsil edemediği kur farkına ilişkin KDV, herhangi bir indirim mekanizması olmadığı için alıcı üzerinde kalmaktadır
(İlyas MERİÇ Yaklaşım / Ağustos 2014)

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
BURSA VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
Tarih: 45404237-130[I.13.189]-7931/03/2014
Konu: : İhracat işlemlerine aracılık hizmeti karşılığında ödenen komisyon bedelinin yansıtılmasında KDV hesaplanmaması hakkında
(Vergi Sorunları Dergisi Mayıs 2014)

Yıl sonlarında ve geçici vergi dönemlerinde, Vergi Usul Kanunu uyarınca yapılan değerlemeler sonucu oluşan kur farkları üzerinden KDV hesaplanmaz.
(KDV UYGULAMA TEBLİĞİ)
Yukarıda sayılan gayrimenkuller dışında kalan ve Gelir Vergisi Kanununun 70 inci maddesinde sayılan diğer mal ve hakların (arama, işletme, imtiyaz hakları ve ruhsatları ve diğer hakların) kiralanması işlemleri iktisadi işletmeye dâhil olup olmadığına bakılmaksızın KDV’ye tabi bulunmaktadır.
(KDV UYGULAMA TEBLİĞİ)
Serbest meslek faaliyetlerini mutat ve sürekli olarak yapanların, prensip olarak KDV mükellefiyeti tesis ettirmeleri gerekmektedir. Ancak, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 18 inci maddesi kapsamına giren teslim ve hizmetleri münhasıran aynı Kanunun 94 üncü maddesinde belirtilen kişi, kurum ve kuruluşlara yapanların hesaplayacağı KDV’nin, bu kişi veya kuruluşlar tarafından sorumlu sıfatıyla beyan edilmesi gerekir.
(KDV UYGULAMA TEBLİĞİ)
Cayma Tazminatlarında KDV
Yukarıda yapılan açıklamalardan da fark edileceği üzere, taraflardan birisinin sözleşmeden cayması nedeniyle diğer tarafa ödemek zorunda olduğu cayma tazminatları, tazminat alan tarafın cayan tarafa yaptığı bir teslim veya hizmetin karşılığını oluşturmadığından, KDV’nin konusuna girmemektedir. Diğer bir ifadeyle, cayma tazminatını alan tarafça cayan tarafa düzenlenecek faturada gösterilecek tazminat bedeli üzerinden KDV hesaplanması ve beyan edilmesi söz konusu olmayacaktır. Maliye Bakanlığı da aynı görüşte olup, verdiği özelgelerde ve 60 No.lu KDV Sirkülerinde bu doğrultuda açıklama yapmıştır.
(Yılmaz SEZER Yaklaşım / Nisan 2014)
T.C. D A N I Ş T A Y Dördüncü Daire
Esas No: 2010/1971Karar No : 2011/5825
Özeti : Serbest meslek erbabı olan avukatların gerek icra dairelerinde borçludan adlarına tahsil edilen, gerekse mahkemelerce karşı tarafa hükmedilen vekalet ücretinin katma değer vergisine tabi olduğu hakkında.
(Vergi Sorunları Dergisi Mart 2014)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder