17 Mart 2016 Perşembe

YILLARA SARİ İNŞAAT VE ONARIM İŞLERİ

Hasılat Paylaşımı Yöntemiyle Yapılacak İnşaat İşlerinin Avantajları
Yukarıdaki bölümlerde detaylı olarak açıklandığı üzere, hasılat paylaşımı yöntemi arsa sahibinin gerçek kişi veya şirket olmasına göre değişik sonuçları da beraberinde getirmektedir.
Burada esas olan şirketler için bu yöntemin herhangi bir avantaj sağlamadığı, aksine mevcut istisnaların bile söz konusu yöntem için uygulanmadığıdır. Bize göre yanlış olan bu uygulamanın, şirketler için KVK 5/e ve KDVK 17/4-r madde hükümlerince sağlanmış istisnaların korunmasını sağlayacak şekilde düzenlenmesi gerekmektedir.
Gerçek kişiler ise, arsalarını hasılat paylaşımı ile müteahhitlere vermeleri halinde ciddi bir vergisel avantaj ile iş ve işlemlerde ise büyük bir kolaylık sağlamış olacaklardır.
(Yılmaz SEZER Yaklaşım / Mayıs 2015)

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
ANKARA VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
(Mükellef Hizmetleri Usul Grup Müdürlüğü)
Sayı: 27575268-105[Mük257-2013-401]-556
Tarih: 02.06.2014
Konu: Yurtdışında yapılan inşaat işiyle ilgili olarak merkezden yurt dışı şubeye yapılacak mal hareketlerinin vergi kanunları açısından değerlendirilmesi hk
İlgi talep formunuzda; ... Vergi Dairesi Müdürlüğü’nün ... vergi kimlik numaralı mükellefi olarak ... Üniversitesi Ziraat ve Veterinerlik Fakültesi inşaat yapım işi ile ilgili olarak verilen teklifin malzeme ve işçilik bedeli dahil tutarı olduğu ve bu inşaatla ilgili olarak alınacak malzeme ve ekipmanların ilgili ülkede bulunmaması nedeniyle Türkiye’den temin edilerek karşılığında bir bedel tahsil edilmeksizin ...’da bulunan inşaat şantiyenize sevk edileceği, bu malzeme ve ekipmanların bedellerinin merkezden ödenerek merkez şube cari hesabına yazılacağı belirtilerek,
Söz konusu malzeme ve ekipmanların alışları ile ilgili oluşan maliyetleri merkezin muhasebe kayıtlarına alınıp, bu alışlarla ilgili katlanılan veya öngörülen diğer alış maliyet tutarlarının da ilavesi suretiyle fatura düzenlenip ilgili ülkeye sevk edildiğinde aradaki farkın ihracat geliri olarak değerlendirilip kurumlar vergisine tabi tutulup tutulmayacağı, bu alışlarla ilgili olarak satıcı firmalara merkez tarafından yapılacak ödemelerin merkez muhasebe kayıtlarında hangi hesaplarda muhasebeleştirileceği ve yurtdışına gönderilen bu alışlara ilişkin yüklenilen katma değer vergisi hususlarında Başkanlığımız görüşü talep edilmiştir.
A) Kurumlar Vergisi Kanunu Yönünden Değerlendirme:
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 3’üncü maddesinde; “Kanunun 1’inci maddesinde sayılı kurumlardan kanuni veya iş merkezi Türkiye’de bulunanlar, gerek Türkiye içinde gerekse Türkiye dışında elde ettikleri kazançların tamamı üzerinden vergilendirilirler.” hükmü yer almaktadır.
Aynı Kanunun “İstisnalar” başlıklı 5’inci maddesinin birinci fıkrasının (h) bendinde, yurtdışında yapılan inşaat, onarım, montaj işleri ile teknik hizmetlerden sağlanarak Türkiye’de genel sonuç hesaplarına intikal ettirilen kazançların kurumlar vergisinden müstesna olduğu hükme bağlanmıştır.
1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği’nin “5.9. Yurt dışında yapılan inşaat, onarım, montaj işleri ile teknik hizmetlerden sağlanan kazançlarda istisna” başlıklı bölümünde;
Öte yandan, yurt dışındaki şubelerden elde edilen kazançların genel sonuç hesaplarına intikal ettirilmesinde, faaliyette bulunulan yabancı ülkenin mevzuatına göre hesap döneminin kapandığı tarih itibarıyla ilgili ülke mevzuatına göre tespit edilen faaliyet sonucu, Türkiye 'de de aynı tarih itibarıyla genel sonuç hesaplarına kaydedilecektir. Bu hususun Türkiye 'de genel sonuç hesaplarına intikal ettirilmesinde, kazancın kambiyo mevzuatına göre fiilen Türkiye'ye getirilmesinin herhangi bir etkisi olmayacaktır. Faaliyette bulunulan yabancı ülkede kazanca tasarruf edilebilmesi yeterlidir.” açıklamaları yer almıştır.
Aynı Tebliğin “5.9.2. Yurt dışında yapılan inşaat işleri nedeniyle, merkez ve şube arasındaki cari hesapların değerlemesi” başlıklı bölümünde ise;
“Yurt dışında yapılan inşaat işleri ile ilgili olarak Türkiye'deki merkez ile yurt dışındaki işyeri arasında ortaya çıkan ilişkilerde yurt dışındaki işyerine Türkiye'den fatura kesilmek suretiyle yapılan ve o işyerinde maliyet veya gider olarak kabul edilen mal ve hizmet hareketleri ile yurt dışındaki işyeri ile Türkiye'deki merkez arasındaki para hareketlerinin ayrı ayrı hesaplarda izlenmesi ve değerlemenin buna göre yapılması gerekmektedir.
Yurt dışındaki işyerine merkez tarafından fatura düzenlenmek suretiyle ihraç olunan emtia ile yurt dışına yönelik olarak fatura düzenlenmek suretiyle yapılan hizmetlerden doğan dövize bağlı alacak ve borçların aynen mal veya hizmet ihracından doğan alacak ve borçlarda olduğu gibi değerlemeye tabi tutulacağı ve değerleme farklarının vergi matrahının tespitinde dikkate alınacağı tabiidir.
Türkiye’de bulunan merkez ile yurt dışındaki işyeri arasında gerçekleşen diğer para hareketlerinden doğan alacak ve borçların ise gerçek bir alacak ve borç niteliği taşımadığı açıktır. Bu nedenle, söz konusu para hareketlerine dayalı cari hesap bakiyelerinin değerlemesine gerek bulunmamaktadır.” açıklamalarına yer verilmiştir.
Buna göre, şirketinizin yurtdışında bulunan şubesi tarafından yapılan inşaat işine ait kâr veya zararın ilgili ülke mevzuatına göre tespit edilmesi gerekmektedir. Ayrıca, yurtdışında bulunan şubede kullanılacak malların Türkiye'den tedarik edilerek yurtdışına gönderilmesi ihracat işlemi olarak değerlendirileceğinden, bu işlem dolayısıyla oluşan kazancın, kurumlar vergisi matrahının tespitinde dikkate alınacağı tabiidir.
Diğer taraftan inşaat yapım işine ilişkin olarak yurtdışı şubenize gönderilecek malzeme ve ekipman bedelleri bakımından Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 13’üncü maddesinde yer alan hükümlere de uyulması gerekmektedir.
B) Katma Değer Vergisi Kanunu Yönünden Değerlendirme:
3065 sayılı Katma Değer Vergisi (KDV) Kanunu’nun:
- 1/1 maddesinde, Türkiye’de yapılan ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin KDV'ye tabi olduğu,
-4’üncü maddesinde hizmetin, teslim ve teslim sayılan haller ile mal ithalatı dışında kalan işlemler olduğu, bu işlemlerin bir şeyi yapmak, işlemek, meydana getirmek, imal etmek, onarmak, temizlemek, muhafaza etmek, hazırlamak, değerlendirmek, kiralamak, bir şeyi yapmayı taahhüt etmek gibi şekillerde gerçekleşebileceği,
- 6’ncı maddesinde, işlemlerin Türkiye'de yapılmasının; malların teslim anında Türkiye'de bulunmasını, hizmetin Türkiye’de yapılmasını veya hizmetten Türkiye’de faydalanılmasını ifade ettiği, hüküm altına alınmıştır.
Diğer taraftan, Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 11/1-a maddesi ile ihracat teslimleri ve bu teslimlere ilişkin hizmetler ile yurt dışındaki müşteriler için yapılan hizmetlerin vergiden istisna olduğu, 12/1-a maddesinde bir teslimin ihracat teslimi sayılabilmesi için teslimin yurt dışındaki bir müşteriye veya bir serbest bölgedeki alıcıya ya da yetkili gümrük antreposu işleticisine veya malların yetkili gümrük antreposu işleticisine tevdi edilmesi gerektiği; 12/2 maddesinde yurt dışındaki müşteri tabirinin; ikametgâhı, işyeri, kanunî ve iş merkezi yurt dışında olan alıcılar ile yurt içinde bulunan bir firmanın yurt dışında kendi adına müstakilen faaliyet gösteren şubelerini ifade ettiği, bir hizmetin yurtdışındaki müşteriler için yapılan hizmet sayılabilmesi için ise hizmetlerin yurtdışındaki bir müşteri için yapılmış olması ve hizmetten yurtdışında faydalanılması gerektiği hüküm altına alınmıştır.
Buna göre, bir teslimin ihracat teslimi sayılabilmesi için karşılığında yurda herhangi bir bedel getirilmesine gerek bulunmamakta olup, şirketinizin yurtdışında kendi adına müstakilen faaliyet gösteren şubesine inşaat işi ile ilgili malları bedelsiz teslimi KDV Kanunu’nun 12/1 maddesindeki şartlar çerçevesinde gerçekleştirilmesi kaydıyla ihracat teslimi olarak kabul edilecek ve KDV'den istisna tutulacaktır.
Öte yandan, ihracat istisnası uygulanan işlemleriniz nedeniyle yüklenilen vergilerin, KDV Kanunu’nun 32’nci maddesi hükmü uyarınca bu maddede yer alan yetkiye istinaden Bakanlığımızca belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde iadesinin talep edilebileceği tabiidir.
C) Vergi Usul Kanunu Yönünden Değerlendirme:
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 3’üncü maddesinde; “B) İspat: Vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti esastır.” denilmekte olup, anılan Kanunun 227’nci maddesinin birinci fıkrasında “Bu kanunda aksine hüküm olmadıkça bu kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsiki mecburidir.” hükmü yer almaktadır. Söz konusu kayıtların ise aynı Kanunun 229’uncu ve müteakip maddelerinde yer alan belgelerden herhangi biri ile tevsik edilmesi gerekmektedir.
Diğer taraftan; aynı Kanunun 231/5’inci maddesinde ise “Fatura, malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azamî yedi gün içinde düzenlenir. Bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturalar hiç düzenlenmemiş sayılır.” hükmü bulunmaktadır.
Buna göre, inşaat yapım işine ilişkin olarak malzeme ve ekipmanların bir daha geri getirilmemek üzere anılan ülkeye götürülmesi işlemi ihracat olarak değerlendirildiğinden, ihracata konu malzemelere ilişkin faturanın (gümrük mevzuatı hükümleri saklı kalmak kaydıyla, müteahhit firma veya şirketinizin yurt dışındaki şubesi adına) şirketinizce düzenlenerek defter kayıtlarına hâsılat olarak intikal ettirilmesi gerekmektedir.
Bilgi edinilmesini rica ederim.
(Vergi Dünyası Mart 2015)

Özel İnşaat Devam Ederken Yapılan Satışlarda Vergiyi Doğuran Olay, Fatura Tanzimi ve KDV İade Talebi
İnşaat devam ederken müteahhitlerin gerek özel sözleşme veya satış vaadi ile gerekse arsa payından satışları nedeniyle aldıkları paralar avans niteliğinde bulunmakta olup, bu safhada fatura düzenlenmesi ve KDV uygulaması söz konusu olmayacaktır.
Ancak, konutların tesliminden önce fatura düzenlenmesi halinde, KDV açısından vergiyi doğuran olay meydana geldiğinden 150 m²’nin altındaki konutlar için % 1 oranında vergi hesaplanarak beyan edilmesi gerekmektedir.
Arsa sahiplerine konut teslimleri gerçekleşmiş ise bunlara rayiç bedeller üzerinden fatura tanzim edilecek ancak muhasebe kayıtları faturanın KDV kısmı için yapılacaktır. Düzenlenen faturalar nedeniyle herhangi bir KDV iadesi söz konusu olmayacaktır.
Yüklenilen KDV, müteahhide kalan daireler için olduğundan KDV iadesi ancak müteahhide kalan dairelerin tesliminde söz konusu olacaktır.
Konutların fiilen teslim edildiğinin, bir teslim belgesi düzenlenerek belgelenmesi halinde iade talebinde bulunulması mümkün olabilecektir.
(Eyüp HAYKIR Yaklaşım / Mart 2014)

YURT İÇİNDEKİ VE DIŞINDAKİ YILLARA YAYGIN İNŞAAT VE ONARIM İŞLERİYLE İLGİLİ KUR FARKLARI, MEVDUAT VE KREDİ FAİZLERİ

Yıllara yaygın inşaat ve onarım işlerinde mevduat faizleri ve repo gelirlerinin, Bakanlık elde edildiği, Danıştay ise işin bittiği dönemde beyan edilmesi görüşündedir. Dolayısıyla ortak bir görüş sağlanabilmiş değildir. Konuya ilişkin olarak yasal bir düzenleme yapılması gerekmektedir. Kur farkları konusunda ise genel görüş bu farkların doğduğu kaynakla aynı işleme tabii olduğu yönündedir.
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5/1-h kapsamında vergiden istisna olan yurt dışında inşaat, onarım, montaj işleri ile teknik hizmetlerden sağlanan kazançlara ilişkin işin tamamlanmasından sonra ödenen kur farkı ve faiz giderleri merkezdeki kurum için ticari kazancın elde edilmesi ve idamesi için yapılmış bir gider niteliğinde olduğundan, genel esaslar çerçevesinde kurum kazancının tespitinde dikkate alınabilecektir.
(Zafer ÇALIŞKAN E.Gelirler Kontrolörü, Vergi Müfettişi- Vergi Sorunları Dergisi Aralık 2013)

YILLARA SARİ İNŞAAT VE ONARMA İŞLERİNDE DÖNEM SONU İŞLEMLERİ
Vergi mevzuatımıza göre yıllara sari inşaat ve onarma işlerinde; yapılan harcama ve tahsil edilen hak ediş tutarları iş bitene kadar gelir-gider hesapları ile ilişkilendirilmemekte, işin devamı boyunca aktifleştirilmek ve pasifleştirilmek suretiyle bilanço hesaplarında gösterilmektedir. Kazanç tespiti işin bittiği dönemde yapılarak o dönemin gelir-gider hesaplarına yansıtılmaktadır.
Türkiye Muhasebe Standartları uygulaması ise vergi kanunlarına göre farklılık arz etmektedir. TMS 11 uyarınca inşaat sözleşmesi maliyet ve gelirleri “Tamamlanma Yüzdesi Yöntemi”ne göre muhasebeleştirilir. İnşaat sözleşmelerine ilişkin gelir ve giderlerin “Tamamlanma Yüzdesi Yöntemi”ne göre muhasebeleştirilebilmesi için sözleşmenin sonucunun güvenilir bir biçimde öngörülebilmesi gerekmektedir. Eğer sözleşme sonucu güvenilir bir biçimde tahmin edilemiyorsa sözleşme gelir ve giderlerinin kayda alınmasında, sadece katlanılmış sözleşme maliyetlerinin geri kazanılabilmesi muhtemel olan kısmı kadar gelir kaydedilir ve sözleşme maliyetleri de oluştukları dönemin gideri olarak kayıt altına alınır.
 (Cüneyt TÜRKMEN Eski Hesap Uzmanı -Vergi Dünyası Aralık 2013)

Süre uzatımı nedeniyle inşaat taahhüt işinin yıllara yaygın hale gelmesi durumunda, önceden sehven verilen geçici vergi beyannamesinde tahakkuk eden geçici verginin terkin edilip edilmeyeceği hk.

İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
Sayı  : B.07.1.GİB.4.34.16.01/GVK-42-13092                                          
            İlgide kayıtlı dilekçenizde, 29.04.2005 tarihinde …………………Ltd.Şti. Ortak Girişimi müteahhit firma olarak ………………… ihale makamıyla ……………..,……………….. işi ile ilgili 150 gün süreli sözleşme imzalamış bulunduğu, şirketiniz ile müteahhit firmanın işin % 98’ini yaptırmak için alt yüklenici olarak yine aynı iş için 29.04.2005 tarihinde 150 gün süreli sözleşme yaptığı, daha sonra bu sözleşmelerin ihale makamından işin bitmemesi üzerine süre uzatımıyla 30.12.2005 tarihine ve daha sonra da yine aynı iş için 10.02.2006 ve 10.04.2006 tarihine kadar uzatıldığı, bu süre uzatımının alt yüklenici firma olan şirketinize de uygulandığı, alt yüklenici firma olarak 2006/2 dönemine ait geçici vergi beyannamesinin geçici kabulün yapılmış gibi sehven beyan edildiği ve geçici verginin düzeltilmesi için düzeltme beyannamesinin kanuni süresi içinde ilgili vergi dairesine verildiği belirtilerek, sehven beyan edilen geçici verginin terkin edilip edilmeyeceği hususu sorulmaktadır.
193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 42. maddesinde “Birden fazla takvim yılına sirayet eden inşaat (dekapaj işleri de inşaat işi sayılır) ve onarma işlerinde kar veya zarar işin bittiği yıl kati olarak tespit edilir ve tamamı o yılın geliri sayılarak mezkur yıl beyannamesinde gösterilir.
Mükellefler bu madde kapsamına giren hallerde her inşaat ve onarım işinin hasılat ve giderlerini ayrı bir defterde veya tutmakta oldukları defterlerin ayrı sayfalarında göstermeye ve düzenleyecekleri beyannameleri işlerin ikmal edildiği takvim yılını takip eden yılın Mart ayının onbeşinci günü akşamına kadar vermeye mecburdurlar.” hükmüne yer verilmiştir.
Aynı Kanunun 44. maddesinde; “İnşaat ve onarma işlerinde geçici ve kesin kabul usulüne tabi olan hallerde geçici kabulün yapıldığını gösteren tutanağın idarece onaylandığı tarih, diğer hallerde işin fiilen tamamlandığı veya fiilen bırakıldığı tarih bitim tarihi olarak kabul edilir…” hükmü bulunmaktadır.
İnşaat ve onarma işlerinde geçici ve kesin kabul usulü Bayındırlık Bakanlığı Kuruluş ve görevleri hakkında kanunlar uyarınca bu Bakanlığın kontrol ve idamesi altında yapılan inşaat işleridir.
            Bir işin Gelir Vergisi Kanununun 42’nci maddesi kapsamında değerlendirilebilmesi için;  
a)      Faaliyet konusu inşaat ve onarım işi olmalı,
b)      İnşaat ve onarım işi birden fazla yıla sirayet etmeli,
c)      İnşaat ve onarım işi resmi veya özel taahhütlere bağlı olarak yapılmalıdır.
            Yukarıda yer verilen Kanun hükmü çerçevesinde, 42 nci madde kapsamında inşaat ve onarım işleri, resmi ve özel taahhütler gereğince başkasının hesabına yapılan işlerden ibarettir. Söz konusu işin taahhüde bağlı olarak yapılması, inşaat ve onarım işinin başkasının nam ve hesabına yapılması ve karşılığında hak edişe bağlı bir istihkak ödemesinin ortaya çıkması ile mümkündür.
Aynı Kanunun mükerrer 120. maddesine göre, “Ticari kazanç sahipleri (basit usulde vergilendirilenler hariç) ile serbest meslek erbabı cari vergilendirme döneminin gelir vergisine mahsup edilmek üzere, bu Kanunun ticari veya mesleki kazancın tespitine ilişkin hükümlerine göre (indirim ve istisnalar ile Vergi Usul Kanununun değerlemeye ait hükümleri de dikkate alınarak) belirlenen ilgili hesap döneminin üçer aylık kazançları (42 nci madde kapsamına giren kazançlar ile noterlik görevini ifa ile mükellef olanların bu işlerden sağladıkları kazançlar hariç) üzerinden 103 üncü maddede yer alan tarifenin ilk gelir dilimine uygulanan oranda geçici vergi öderler. Geçici vergi matrahının hesaplanmasında dönem sonu mal mevcutları, kayıtlar üzerinden tespit edilebilir.” hükmü yer almıştır.  
Öte yandan, 06.04.2004 tarih ve 25425 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 252 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği’nin 3. bölümünde;
“3. Gelir ve Kurumlar Vergisi ile İlgili Vergi Hatalarından Kaynaklanan İade İşlemleri
3.1. Yasal Düzenlemeler
Vergi Usul Kanununun 120 nci maddesinde, 5035 sayılı Kanunla yapılan düzenleme uyarınca, nakden veya mahsuben tahsil edilen ancak fazla veya yersiz olarak tahsil edildiği anlaşılan vergilerin iade ve mahsup işlemlerinde, düzeltmeye dayanak teşkil edecek belgeler ile bu işlemlere ait usul ve esasları belirleme konusunda Maliye Bakanlığı yetkili kılınmıştır. 
Yapılan bu düzenleme çerçevesinde, gelir ve kurumlar vergisi ile ilgili vergi hataları nedeniyle fazla tahsil edilen vergilerin diğer vergi borçlarına mahsup ve iadesi aşağıdaki şekilde yapılacaktır.
3.2. Diğer Vergi Borçlarına Mahsup veya Nakden İade  
Fazla veya yersiz olarak vergi tahakkuk ettirilmesine neden olan vergi hatasının düzeltilmesi halinde, vergi hatası nedeniyle fazla olarak tahakkuk ettirilmiş verginin ödenmiş olması şartıyla, verginin mükellefe iadesi gerekmektedir.  
Vergi borçlarına mahsup talebi halinde bu talebin bir dilekçe ile vergi dairesine bildirilmesi gerekmektedir. Düzeltme işlemi ile iade işleminin aynı vergi dairesi tarafından gerçekleştirilmesi durumunda iade işlemi için dilekçe dışında ayrıca bir belge ibrazına gerek yoktur. Vergi dairelerinin farklı olması halinde hata nedeniyle fazladan tahakkuk etmiş olan verginin ödendiğini gösteren belgenin ibrazı gereklidir.  
Mahsubu talep edilen vergi borçları için, mükellefin vergi hatasının düzeltilmesini ilgili vergi dairesine dilekçe ile haber verdiği tarih itibariyle mahsup işlemi yapılmış sayılır ve mahsubu talep edilen vergi borçları için bu tarihten itibaren gecikme zammı hesaplanmaz.” açıklamaları yer almıştır.
Bu hüküm ve açıklamalara göre, 29.04.2005 tarihinde inşaat işine başlanan ancak işin tamamlanamayarak 10.04.2006 tarihine kadar uzatılması nedeniyle, yapım işi yıllara sari inşaat ve onarım işi kapsamında değerlendirilecek olup, bu işten elde ettiğiniz kazancınız için Gelir Vergisi Kanununun mükerrer 120. maddesi hükmü gereğince geçici vergi ödemenize gerek yoktur. Dolayısıyla, 2006/Ocak-Haziran dönemine ilişkin olarak verilen geçici kurumlar vergisi beyannamesi üzerinden tahakkuk ettirilen geçici verginin 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 116 ve müteakip maddeleri uyarınca düzeltme işleminin yapılması mümkündür.
            Bilgi edinilmesini rica ederim.          

Aynı yıl içinde biten inşaat işi için geçici kabul tutanağı imzalanmayan işlerle ilgili olarak alınan hakediş bedellerinin nasıl kaydedileceği:

Gelir ve Kurumlar Vergileri Müdürlüğü
Özelge Tarihi :11.09.2009
Özelge Sayısı :176300-ÖZ/545-7566

İlgide kayıtlı dilekçelerinizde; taşeron olarak inşaat ve mühendislik işleri yapmakta olduğunuz, bazı işlerinizin yıllara yaygın inşaat olmadığından aynı yıl içinde bittiği, bu işlerle ilgili, yıl içinde farklı dönemlerde hak ediş ile bağlantılı olarak ihaleyi alan firmaya fatura kesmekte olduğunuz belirtilerek, geçici kabulü yapılmayan ancak geçici kabul yapılıncaya kadar faturalandırılan bu işler ile ilgili geçici vergi beyannamelerinde uygulamanız gereken gelir tablosu düzenlenmesi ve vergi tahakkuk ettirilmesi hususunda Başkanlığımız görüşü sorulmaktadır.
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6’ncı maddesinin birinci fıkrasıyla, kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı belirtilmiş,maddenin ikinci fıkrasıyla da , safi kurum kazancının tespitinde, Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hüküm altına alınmıştır.
193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun bilanço esasında ticari kazancın tespiti ile ilgili 38’ inci maddesinin birinci fıkrasında, '' Bilanço esasına göre ticari kazanç, teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müspet farktır. Bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce;
1- İşletmeye ilave olunan değerler bu farktan indirilir,
2- İşletmeden çekilen değerler ise farka ilave olunur.
Ticari kazancın bu suretle tespit edilmesi sırasında Vergi Usul Kanununun değerlemeye ait hükümleri ile bu Kanunun 40 ve 41’inci maddeleri hükümlerine uyulur.'' hükmüne yer verilmiştir.
Ayrıca, ticari kazancın tespitine ilişkin Gelir Vergisi Kanununun 39’uncu maddesinin ikinci fıkrasında ''Elde edilen hasılat, tahsil olunan paralarla tahakkuk eden alacakları; giderler ise, tediye olunan ve borçlanılan meblağları ifade eder.'' parantez içi hükmü yer almaktadır.
Kanunda yer alan düzenlemelerden anlaşılacağı üzere, kurum kazancı, ticari kazanç niteliği taşıdığı ve ticari kazanç gibi tespit edildiğinden elde etme yönünden tahakkuk esası geçerlidir. Kurum kazancının hesap dönemleri itibariyle tespit edilerek, dönemler itibariyle gerçekleşmiş gelir ve giderlerin safi kurum kazancının tespitinde dikkate alınması gerekir. Dönemsellik ilkesi gereğince işletmenin sürekli kabul edilen ömrü belli dönemlere bölünür ve her dönemin faaliyet sonuçları diğer dönemlerden bağımsız olarak saptanır. Gelir ve giderler tahakkuk esasına göre muhasebeleştirilerek hasılat, gelir ve kârlar aynı döneme ait maliyet, gider ve zararlarla karşılaştırılır. Tahakkuk ise gelirin ve giderin miktar ve mahiyet itibariyle kesinleşmesini ifade eder.
Bu itibarla, yapılan inşaat tamamen bitirilmediği müddetçe maliyet oluşmayacağından inşaatın devamı süresinde alınan hak edişler avans olarak değerlendirilecek ve söz konusu hakediş alımları nedeniyle kâr/zarar beyan edilmesi söz konusu olmayacaktır.
Bu nedenle aynı yıl içinde başlayıp bitirilen inşaata ilişkin olarak; inşaatın bitirildiği dönemde maliyet bedelinin tespit edilmesi ve alınan hakedişlerle arasındaki farkın (inşaat devam ederken alınan hakedişler dahil) inşaatın tamamlandığı dönem kurum kazancına dolayısıyla geçici vergi matrahına dahil edilerek beyan edilmesi gerekmektedir.
Bilgi edinilmesini rica ederim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder