T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No
: 2012/9304
Karar No
: 2015/296
İstemin Özeti: 2006 yılına ait gelir vergisi ile
vergi ziyaı cezasının hesaplanan gecikme faiziyle birlikte tahsili amacıyla
davacı adına düzenlenip, tebliğ edilen 7.5.2012 tarih 1 takip numaralı ödeme
emrinin iptali istemiyle dava açılmıştır. Denizli Vergi Mahkemesinin 03/10/2012 günlü ve E:2012/619, K:2012/806
sayılı kararıyla; dava konusu ödeme emrinin dayanağı olan vergi/ceza
ihbarnamesinin, davacıya tebliğ edilemediğini gösterir alındıda adreste bulunan
Hüseyin Tay isimli şahsın adına ve “Adres bildirmeden taşınmıştır” şerhine yer
verilmesine karşın, adı geçen şahıs, komşulardan bir kişi, muhtar, ihtiyar
heyeti üyelerinden biri veyahut bir zabıta memurunun imzasına yer verilmediği
görülmüş olup, olayda ilanen tebliğ şartları oluşmadığından tebligatın usulsüz
olduğu dolayısıyla amme alacağının kesinleşmediği sonucuna ulaşıldığından
düzenlenen ödeme emrinde hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle iptaline
karar verilmiştir. Davalı İdare, yapılan tebligatın usul ve yasaya uygun
olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını istemektedir.
Savunmanın Özeti: Temyiz isteminin reddi gerektiği
savunulmuştur.
Tetkik Hakimi_Hülya_Z.Yıldırım'ın_Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde öne sürülen
hususlar, temyize konu mahkeme kararının bozulmasını sağlayacak nitelikte
bulunmadığından temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren
Danıştay Dördüncü Dairesince gereği
görüşüldü:
Temyiz
dilekçesinde ileri sürülen iddialar, bozulması istenilen kararın dayandığı
gerekçeler karşısında, yerinde ve kararın bozulmasını sağlayacak durumda
görülmemiştir.
Bu nedenle,
temyiz isteminin reddine ve kararın onanmasına 12/02/2015 gününde oybirliğiyle
karar verildi.
(Vergi
Dünyası Ekim 2015)
T.C. D A N I Ş T A Y
Vergi Dava
Daireleri Genel Kurulu
Esas No:
2011/390
Karar No:
2011/583
Özeti : Vergi Usul Kanunu’nun 8’inci
maddesinde, bu Kanunun diğer maddelerinde geçen mükellef tabirinin vergi
sorumluları için de geçerli olduğunun kurala bağlanması nedeniyle vergi
sorumlularının da mükellefler gibi tarh edilen vergilere ve cezalara karşı Kanunun
377 ve 378’inci maddelerine göre dava açmaları olanaklı görüldüğünden, davayı,
vergi sorumlusu olarak davacının dava açma ehliyeti bulunmadığı gerekçesiyle
2577 sayılı Kanunun 15/1-b maddesi uyarınca reddeden vergi mahkemesi ısrar
kararının hukuka uygun görülmediği hakkında.
(Yaklaşım / Mart 2015)
D A N I
Ş T A Y
Vergi
Dava Daireleri Kurulu
Esas : 2014/304
Karar
: 2014/563
Özet: İncelenen dosyada, davacıya anılan
vergi tekniği raporuna atıfla düzenlenen vergi inceleme raporlarının tebliğ
edildiği, ancak tarh nedenini, matrahın bulunuş yöntemini ve tarhiyatın
dayanağına ilişkin bilgi ve belgelerin gösterildiği davacı hakkında düzenlenmiş
vergi tekniği raporunun tebliğ edilmediği anlaşılmaktadır.
Vergi Usul
Kanununun 34’üncü maddesinin, ikmalen ve resen tarh edilen vergilerin
ilgilisine ihbarname ile tebliğ edilmesine ilişkin düzenlemesine bağlı olarak,
izleyen 35’inci maddesinin ikinci fıkrasında varsa takdir komisyonu kararı veya
inceleme raporunun birer suretinin ihbarnameye eklenmesini öngören düzenlemesi,
talep veya dava hakkının gereği gibi kullanılmasını amaçlamaktadır. Buradan,
mükelleflerin uzlaşma, dava açma ve savunma gibi yasal haklarını
kullanabilmeleri için tarhiyatın dayanağı olan ve tarhiyatın yapılma nedeni ile
matrah farkının tespitine ilişkin hesaplamaların nasıl yapıldığına dair
açıklamaları içeren takdir komisyonu kararının, vergi inceleme raporunun ve
tarhiyata dayanak alınan mükellef adına düzenlenmiş vergi tekniği raporunun
ihbarnameye eklenmesi gerekmektedir.
Bu durumda,
davacının hangi suç ile isnad edildiğini öğrenme ve bu duruma göre savunma
yapma hakkı elinden alındığı gibi kendisine ait bilgilerin verilmemesi, 213
sayılı Kanunun “Vergi Mahremiyeti” başlıklı 5’inci maddesi kapsamında da
değerlendirilemeyeceğinden, sadece vergi ve ceza ihbarnamesi ile vergi inceleme
raporu tebliğ edilmek suretiyle, işlemlerin dayanağı mükellef adına düzenlenen
vergi tekniği raporunun davacıya tebliğ edilmemesi davacı hakkında tesis edilen
işlemi hükümsüz kılacak nitelikte esasa etkili bir şekil hatası olduğu halde,
davacının bu konudaki iddiaları gözetilmeden davanın esası incelenerek verilen
karar hukuka uygun görülmediğinden bozulması gerekmiştir.
(VSD Şubat 2015)
İZMİR 3. VERGİ MAHKEMESİ
Esas No : 2013/599
Karar No : 2013/1652
Özet:
Vergi inceleme raporu düzenlenmesini gerektiren
bir hususta bu
yapılmaksızın, üstelik dedavacıya ait her türlü belge üzerinde inceleme
ve araştırma yetkisine sahip takdir
komisyonunca, bu yetki kullanılmaksızın, karar içeriğinde
yer alan karinelere ve vergi
tekniği raporuna atfen yapılan matrah takdirinde ve takdir edilen bu matraha
istinaden resen salınan ihtilaf konusu cezalı tarhiyatta hukuka uyarlık
bulunmadığı Hk.
(MDERGI Kasım
2014)
Mükelleflerin
Vergi Mahkemesi Kararlarına Karşı “İstinaf Yoluna” Başvurması
6545 sayılı
Kanunla yapılan düzenleme ile yargılama sistemine yeni getirilen ve Kanun’un
yürürlüğe girdiği 28.06.2014 tarihten itibaren üç ay içinde, yani 28.09.2014
tarihine kadar kurulacak olan bölge idare mahkemelerine; idare ve vergi
mahkemelerinin kararlarına karşı, başka kanunlarda aksine hüküm bulunsa dahi,
kararın tebliğinden itibaren 30 gün içinde istinaf yoluna başvuru yapılması
imkanı getirilmiştir. Ancak, konusu 5 bin Türk lirasını geçmeyen vergi
davaları, tam yargı davaları ve idari işlemlere karşı açılan iptal davaları
hakkında idare ve vergi mahkemelerince verilen kararlar kesin olup, bunlara
karşı istinaf yoluna başvurulamayacaktır. 2577 sayılı Kanun’da yapılan son
değişiklikle artık her vergi uyuşmazlığı “istinaf incelemesine” veya “temyize”konu
edilemeyecek ve ilk derece mahkemesinin kararları kesin olacaktır. Konusu 5.000
Türk Lirasını geçmekle birlikte 100.000 Türk Lirasını geçmeyen vergi davaları
hakkında vergi mahkemelerince verilen kararlara karşı bölge idare mahkemesine
istinaf yoluna başvurulabilecek olup, istinaf mercii olarak bölge idare
mahkemesinin vermiş olacağı kararlar ise kesin mahiyette olacaktır. Konusu
100.000 Türk Lirasını geçen vergi davaları hakkında vergi mahkemelerince
verilen kararlara karşı bölge idare mahkemesine istinaf yoluna başvurulabilecek
olup, istinaf mercii olarak bölge idare mahkemesinin vermiş olacağı kararlar
aleyhine ise Danıştay’a temyiz incelemesi için başvurulabilecektir.
Sonuç olarak,
6545 sayılı Kanunla yapılan yeni düzenlemenin Danıştay ve bölge idare
mahkemelerinin mevcut iş yükünün azaltılmasına ve uzun zaman alan yargılama
süreçlerinin kısalmasına büyük katkı sağlayacağı kesindir.
(İmdat TÜRKAY Yaklaşım / Ağustos 2014)
BEŞİNCİ YARGI
PAKETİNDE YER ALAN YASAL DÜZENLEMELERİN VERGİ YARGILAMASINA ETKİLERİ
Beşinci Yargı Paketi ile 2576 ve 2577 sayılı
Kanunlarda yapılan değişiklikler ile
idari yargılama usul hukukunda önemli değişiklikler yapılmıştır. Yargı
paketinin yürürlüğe girmesi ile yeni bölge idare mahkemeleri ihdas edilmiş,
itiraz müessesi yerini istinaf müessesine terk etmiş, idari yargılama usulüne
ivedi yargılama usulü olarak yeni bir yargılama usulü eklenmiştir.
Bu değişiklikler vergi yargılamasında özellikle kanun
yollarının kullanılması açısından önemli sonuçlar doğurmuştur. Vergi davaları,
konusunu teşkil eden idari işlemin parasal tutarına bağlı olarak bir ila üç
dereceli bir vergi yargısı sisteminde görülecektir. Vergi davalarının tutarının
5.000.-TL’den düşük olması durumunda ilk derece mahkemesinin verdiği karar
nihai karar olacak olup, her hangi bir kanun yoluna gidilemeyecektir. Tutarın
5.000 ila 100.000.-TL arasında olması durumunda ise kanun yolu olarak istinaf
kullanılabilecek ancak bölge idare mahkemesinin nihai kararının temyiz edilmesi
mümkün olmayacaktır. Tutarın 100.000.-TL’yi geçmesi durumunda ise Danıştay’a
temyizen başvuru yapılması mümkün olmakla birlikte, temyizden önce istinaf
yoluna gidilmesi zorunlu kılınmıştır.
Gecikerek karar verilmesinde hem idare hem de
davacılar bakımından katlanılması zor ya da imkansız sonuçlar doğuracak sınırlı
sayıdaki bazı idari dava türleri için ivedi yargılama usulü getirilmiştir.
Bununla birlikte ilgili madde metninde tahdidi olarak sayılan dava türleri
arasında vergi davaları sayılmadığından, vergi davalarında bu hızlandırılmış
usul uygulama alanı bulamayacaktır.
6545 sayılı Kanun ile kurulması öngörülen yeni bölge
idare mahkemelerinin tüm yurtta faaliyete geçecekleri tarihe kadar verilen ilk
derece mahkemesi kararlarına karşı, 6545 sayılı Kanun öncesinde mevcut olan
kanun yollarına başvurulabilecektir.
(Görkem PEHLİVAN VD Ağustos 2014)
Vergi
sorumlusunun mükellef gibi dava açabileceği hk
T.C.
D A N I Ş
T A Y
Vergi Dava
Daireleri Kurulu
Esas
: 2011/390
Karar : 2011/583
Özet :Vergi Usul Kanununun 8’inci
maddesinde, bu Kanunun diğer maddelerinde geçen mükellef tabirinin vergi
sorumluları için de geçerli olduğunun kurala bağlanması nedeniyle vergi
sorumlularının da mükellefler gibi tarh edilen vergilere ve cezalara karşı
Kanunun 377 ve 378’inci maddelerine göre dava açmaları olanaklı görüldüğünden,
davayı, vergi sorumlusu olarak davacının dava açma ehliyeti bulunmadığı
gerekçesiyle 2577 sayılı Kanunun 15/1-b maddesi uyarınca reddeden vergi
mahkemesi ısrar kararının hukuka uygun görülmediği hakkında.
(Vergi Sorunları Haziran 2014)
İdarelerin zorlaması sonucu ihtirazi kayıtla
verilen beyannamelere dayanılarak tarh edilen vergi ile kesilen cezalarda
hukuka uygunluk bulunmadığı hakkında.
T.C. DANIŞTAY DOKUZUNCU DAİRE
Esas No :
2010/4896 Karar No : 2012/9474
(Vergi
Dünyası Mayıs 2014)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder