17 Mart 2016 Perşembe

VERGİ DAVALARI

T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas   No : 2012/9304
Karar  No : 2015/296
İstemin Özeti: 2006 yılına ait gelir vergisi ile vergi ziyaı cezasının hesaplanan gecikme faiziyle birlikte tahsili amacıyla davacı adına düzenlenip, tebliğ edilen 7.5.2012 tarih 1 takip numaralı ödeme emrinin iptali istemiyle dava açılmıştır. Denizli Vergi Mahkemesinin  03/10/2012 günlü ve E:2012/619, K:2012/806 sayılı kararıyla; dava konusu ödeme emrinin dayanağı olan vergi/ceza ihbarnamesinin, davacıya tebliğ edilemediğini gösterir alındıda adreste bulunan Hüseyin Tay isimli şahsın adına ve “Adres bildirmeden taşınmıştır” şerhine yer verilmesine karşın, adı geçen şahıs, komşulardan bir kişi, muhtar, ihtiyar heyeti üyelerinden biri veyahut bir zabıta memurunun imzasına yer verilmediği görülmüş olup, olayda ilanen tebliğ şartları oluşmadığından tebligatın usulsüz olduğu dolayısıyla amme alacağının kesinleşmediği sonucuna ulaşıldığından düzenlenen ödeme emrinde hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir. Davalı İdare, yapılan tebligatın usul ve yasaya uygun olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını istemektedir.
Savunmanın Özeti: Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.
Tetkik Hakimi_Hülya_Z.Yıldırım'ın_Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, temyize konu mahkeme kararının bozulmasını sağlayacak nitelikte bulunmadığından temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir. 

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Dördüncü Dairesince  gereği görüşüldü:
Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, bozulması istenilen kararın dayandığı gerekçeler karşısında, yerinde ve kararın bozulmasını sağlayacak durumda görülmemiştir.
Bu nedenle, temyiz isteminin reddine ve kararın onanmasına 12/02/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.

(Vergi Dünyası Ekim 2015)

T.C. D A N I Ş T A Y
Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu
Esas No: 2011/390
Karar No: 2011/583
Özeti : Vergi Usul Kanunu’nun 8’inci maddesinde, bu Kanunun diğer maddelerinde geçen mükellef tabirinin vergi sorumluları için de geçerli olduğunun kurala bağlanması nedeniyle vergi sorumlularının da mükellefler gibi tarh edilen vergilere ve cezalara karşı Kanunun 377 ve 378’inci maddelerine göre dava açmaları olanaklı görüldüğünden, davayı, vergi sorumlusu olarak davacının dava açma ehliyeti bulunmadığı gerekçesiyle 2577 sayılı Kanunun 15/1-b maddesi uyarınca reddeden vergi mahkemesi ısrar kararının hukuka uygun görülmediği hakkında.
(Yaklaşım / Mart 2015)

D A N I Ş T A Y
Vergi Dava Daireleri Kurulu
Esas  : 2014/304
Karar : 2014/563
Özet: İncelenen dosyada, davacıya anılan vergi tekniği raporuna atıfla düzenlenen vergi inceleme raporlarının tebliğ edildiği, ancak tarh nedenini, matrahın bulunuş yöntemini ve tarhiyatın dayanağına ilişkin bilgi ve belgelerin gösterildiği davacı hakkında düzenlenmiş vergi tekniği raporunun tebliğ edilmediği anlaşılmaktadır.
Vergi Usul Kanununun 34’üncü maddesinin, ikmalen ve resen tarh edilen vergilerin ilgilisine ihbarname ile tebliğ edilmesine ilişkin düzenlemesine bağlı olarak, izleyen 35’inci maddesinin ikinci fıkrasında varsa takdir komisyonu kararı veya inceleme raporunun birer suretinin ihbarnameye eklenmesini öngören düzenlemesi, talep veya dava hakkının gereği gibi kullanılmasını amaçlamaktadır. Buradan, mükelleflerin uzlaşma, dava açma ve savunma gibi yasal haklarını kullanabilmeleri için tarhiyatın dayanağı olan ve tarhiyatın yapılma nedeni ile matrah farkının tespitine ilişkin hesaplamaların nasıl yapıldığına dair açıklamaları içeren takdir komisyonu kararının, vergi inceleme raporunun ve tarhiyata dayanak alınan mükellef adına düzenlenmiş vergi tekniği raporunun ihbarnameye eklenmesi gerekmektedir.
Bu durumda, davacının hangi suç ile isnad edildiğini öğrenme ve bu duruma göre savunma yapma hakkı elinden alındığı gibi kendisine ait bilgilerin verilmemesi, 213 sayılı Kanunun “Vergi Mahremiyeti” başlıklı 5’inci maddesi kapsamında da değerlendirilemeyeceğinden, sadece vergi ve ceza ihbarnamesi ile vergi inceleme raporu tebliğ edilmek suretiyle, işlemlerin dayanağı mükellef adına düzenlenen vergi tekniği raporunun davacıya tebliğ edilmemesi davacı hakkında tesis edilen işlemi hükümsüz kılacak nitelikte esasa etkili bir şekil hatası olduğu halde, davacının bu konudaki iddiaları gözetilmeden davanın esası incelenerek verilen karar hukuka uygun görülmediğinden bozulması gerekmiştir.
(VSD Şubat 2015)

İZMİR 3. VERGİ MAHKEMESİ
 Esas No : 2013/599
 Karar No : 2013/1652
Özet: Vergi  inceleme raporu  düzenlenmesini  gerektiren  bir  hususta  bu  yapılmaksızın, üstelik dedavacıya ait her türlü belge üzerinde inceleme ve araştırma yetkisine     sahip  takdir  komisyonunca,  bu yetki  kullanılmaksızın, karar  içeriğinde  yer alan  karinelere ve vergi tekniği raporuna atfen yapılan matrah takdirinde ve takdir edilen bu matraha istinaden resen salınan ihtilaf konusu cezalı tarhiyatta hukuka uyarlık bulunmadığı Hk.
(MDERGI Kasım 2014)

Mükelleflerin Vergi Mahkemesi Kararlarına Karşı “İstinaf Yoluna” Başvurması
6545 sayılı Kanunla yapılan düzenleme ile yargılama sistemine yeni getirilen ve Kanun’un yürürlüğe girdiği 28.06.2014 tarihten itibaren üç ay içinde, yani 28.09.2014 tarihine kadar kurulacak olan bölge idare mahkemelerine; idare ve vergi mahkemelerinin kararlarına karşı, başka kanunlarda aksine hüküm bulunsa dahi, kararın tebliğinden itibaren 30 gün içinde istinaf yoluna başvuru yapılması imkanı getirilmiştir. Ancak, konusu 5 bin Türk lirasını geçmeyen vergi davaları, tam yargı davaları ve idari işlemlere karşı açılan iptal davaları hakkında idare ve vergi mahkemelerince verilen kararlar kesin olup, bunlara karşı istinaf yoluna başvurulamayacaktır. 2577 sayılı Kanun’da yapılan son değişiklikle artık her vergi uyuşmazlığı “istinaf incelemesine” veya “temyize”konu edilemeyecek ve ilk derece mahkemesinin kararları kesin olacaktır. Konusu 5.000 Türk Lirasını geçmekle birlikte 100.000 Türk Lirasını geçmeyen vergi davaları hakkında vergi mahkemelerince verilen kararlara karşı bölge idare mahkemesine istinaf yoluna başvurulabilecek olup, istinaf mercii olarak bölge idare mahkemesinin vermiş olacağı kararlar ise kesin mahiyette olacaktır. Konusu 100.000 Türk Lirasını geçen vergi davaları hakkında vergi mahkemelerince verilen kararlara karşı bölge idare mahkemesine istinaf yoluna başvurulabilecek olup, istinaf mercii olarak bölge idare mahkemesinin vermiş olacağı kararlar aleyhine ise Danıştay’a temyiz incelemesi için başvurulabilecektir.
Sonuç olarak, 6545 sayılı Kanunla yapılan yeni düzenlemenin Danıştay ve bölge idare mahkemelerinin mevcut iş yükünün azaltılmasına ve uzun zaman alan yargılama süreçlerinin kısalmasına büyük katkı sağlayacağı kesindir.
(İmdat TÜRKAY Yaklaşım / Ağustos 2014)

BEŞİNCİ YARGI PAKETİNDE YER ALAN YASAL DÜZENLEMELERİN VERGİ YARGILAMASINA ETKİLERİ
Beşinci Yargı Paketi ile 2576 ve 2577 sayılı Kanunlarda yapılan değişiklikler  ile idari yargılama usul hukukunda önemli değişiklikler yapılmıştır. Yargı paketinin yürürlüğe girmesi ile yeni bölge idare mahkemeleri ihdas edilmiş, itiraz müessesi yerini istinaf müessesine terk etmiş, idari yargılama usulüne ivedi yargılama usulü olarak yeni bir yargılama usulü eklenmiştir.
Bu değişiklikler vergi yargılamasında özellikle kanun yollarının kullanılması açısından önemli sonuçlar doğurmuştur. Vergi davaları, konusunu teşkil eden idari işlemin parasal tutarına bağlı olarak bir ila üç dereceli bir vergi yargısı sisteminde görülecektir. Vergi davalarının tutarının 5.000.-TL’den düşük olması durumunda ilk derece mahkemesinin verdiği karar nihai karar olacak olup, her hangi bir kanun yoluna gidilemeyecektir. Tutarın 5.000 ila 100.000.-TL arasında olması durumunda ise kanun yolu olarak istinaf kullanılabilecek ancak bölge idare mahkemesinin nihai kararının temyiz edilmesi mümkün olmayacaktır. Tutarın 100.000.-TL’yi geçmesi durumunda ise Danıştay’a temyizen başvuru yapılması mümkün olmakla birlikte, temyizden önce istinaf yoluna gidilmesi zorunlu kılınmıştır.
Gecikerek karar verilmesinde hem idare hem de davacılar bakımından katlanılması zor ya da imkansız sonuçlar doğuracak sınırlı sayıdaki bazı idari dava türleri için ivedi yargılama usulü getirilmiştir. Bununla birlikte ilgili madde metninde tahdidi olarak sayılan dava türleri arasında vergi davaları sayılmadığından, vergi davalarında bu hızlandırılmış usul uygulama alanı bulamayacaktır.
6545 sayılı Kanun ile kurulması öngörülen yeni bölge idare mahkemelerinin tüm yurtta faaliyete geçecekleri tarihe kadar verilen ilk derece mahkemesi kararlarına karşı, 6545 sayılı Kanun öncesinde mevcut olan kanun yollarına başvurulabilecektir.
(Görkem PEHLİVAN VD Ağustos 2014)

Vergi sorumlusunun mükellef gibi dava açabileceği hk
T.C.
D A N I Ş T A Y
Vergi Dava Daireleri Kurulu
Esas  : 2011/390
Karar : 2011/583 
Özet :Vergi Usul Kanununun 8’inci maddesinde, bu Kanunun diğer maddelerinde geçen mükellef tabirinin vergi sorumluları için de geçerli olduğunun kurala bağlanması nedeniyle vergi sorumlularının da mükellefler gibi tarh edilen vergilere ve cezalara karşı Kanunun 377 ve 378’inci maddelerine göre dava açmaları olanaklı görüldüğünden, davayı, vergi sorumlusu olarak davacının dava açma ehliyeti bulunmadığı gerekçesiyle 2577 sayılı Kanunun 15/1-b maddesi uyarınca reddeden vergi mahkemesi ısrar kararının hukuka uygun görülmediği hakkında.
(Vergi Sorunları Haziran 2014)

İdarelerin zorlaması sonucu ihtirazi kayıtla verilen beyannamelere dayanılarak tarh edilen vergi ile kesilen cezalarda hukuka uygunluk bulunmadığı hakkında.
T.C. DANIŞTAY DOKUZUNCU DAİRE
Esas No : 2010/4896 Karar No : 2012/9474
(Vergi Dünyası Mayıs 2014)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder