Nakliye Esnasında Çalınan veya Kaybolan Mallarla İlgili Olarak Satıcının Kargo Firmasının ve Alıcının Vergisel Durumu
Nakliye sürecinde meydana gelen mal kayıpları, malın çalınması kapsamında işlem görmektedir.
Çalınan mallar zayi mal niteliğinde olup, KDV indirimine yasaklıdır.
Çalınan mal nedeniyle uğranılan zararlar kanunen kabul edilmeyen gider niteliğindedir.
Bir firmanın malı başka bir firmanın sorumluluğunda iken veya çalınmaya karşı sigortalı iken çalınır veya kaybolursa, sorumlu firmaya veya sigorta şirketine bu malın fatura edilmesi söz konusu değildir. Bu suretle uğranılan zarar nedeniyle sorumlu firmadan veya sigorta şirketinden alınan para dekont ile belgelenir.
Mal çalınması nedeniyle zarara uğrayan ve bu nedenle tazminat alan firma aldığı tazminatı bu zararına mahsup eder. Zarar ağır basarsa kanunen kabul edilmeyen gider, tazminat ağır basarsa vergiye tabi gelir kaydeder.
Nakliye esnasında meydana gelen mal kayıpları hakkında yapılacak işlem bu kaybın sorumlusunun kim olduğuna göre değişmekte olup, yukarıdaki bölümlerde sorumluluğun hangi tarafa ait olduğu ayırımına göre mal kaybı halinde yapılması gereken işlemler özetlenmiştir.
(Mehmet MAÇ Yaklaşım / Aralık 2015)
T.C. D
A N I Ş T A Y Dokuzuncu Daire
Esas
No: 2008/5755Karar No : 2010/1567Özeti: Adi ortaklık adına ticari kazanç hükümleri doğrultusunda gelir vergisi
mükellefiyeti tesis edilemeyeceği hakkında.Temyiz
Eden :…- …Karşı Taraf :Süleymanpaşa Vergi Dairesi
Müdürlüğü
İstemin Özeti
:Davacı adi ortaklık adına tesis
edilen ticari kazanç gelir vergisi mükellefiyetinin iptali istemiyle dava
açılmıştır. Tekirdağ Vergi Mahkemesi 8.10.2009 günlü ve E:2009/439, K:2009/925
sayılı kararıyla; 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun “zirai kazançta
vergileme” başlıklı 53 üncü maddesinde; çiftçilerin elde ettikleri zirai
kazançların, bu Kanunun 94 üncü maddesine göre hasılatları üzerinden tevkifat
yapılmak suretiyle vergilendirileceği, 54 üncü maddede yazılı işletme büyüklüğünü
aşan çiftçiler ile bir biçerdövere veya bu mahiyetteki bir motorlu araca veya
10 yaşına kadar ikiden fazla traktöre sahip olan çiftçilerin kazançlarının
gerçek usulde tespit olunarak vergilendirileceği, ancak çiftçiye ait olmakla
beraber zirai işletmeye dahil edilmeyen biçerdöver veya bu mahiyetteki bir
motorlu araç veya on yaşına kadar ikiden fazla traktörün işletilmesinden elde
edilen gelirlerin ticari kazanç hükümlerine göre vergilendirileceğinin
belirtildiği, olayda, biçerdöver işletmeciliği faaliyetinden dolayı gerçek
usulde gelir vergisi mükellefiyeti bulunan …’ın sahibi olduğu biçerdöverin ½
hissesini 6.5.2009 tarihinde …’a devrettiği ve İdareye başvurarak çifçilik
faaliyetini ortak olarak yürüteceklerini, biçerdöveri sadece kendi işlerinde kullanacaklarını
belirterek ticari kazanç mükellefiyetinin terkinini istediği ve … ve …
tarafından adi ortaklık için 15.5.2009 gün ve 12229 sayılı işe başlama
bildiriminde bulunulduğu, İdarece, … ve … adına zirai kazanç mükellefiyetinin
tesis edildiği, adi ortaklık adına ise, ticari kazanç hükümleri yönünden gelir
vergisi mükellefiyetinin tesis edildiğinin anlaşıldığı, olayda, …’ın sahibi
olduğu biçerdöverin ½ hissesini …’a devriyle oluşan adi ortaklık adına işe
başlama bildirimine istinaden ticari kazanç yönünden tesis edilen gelir vergisi
mükellefiyeti işleminde yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın
reddine karar verilmiştir. Davacı, Gelir Vergisi Kanunu’nun 52’nci maddesi
uyarınca yapılan faaliyetin zirai olduğunu, ticari kazanç hükümlerine göre
vergilendirilemeyeceğini ileri sürerek kararın bozulmasını istemektedir.
Savunmanın
Özeti :Yasal dayanaktan
yoksun bulunan temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.
Tetkik Hakimi
Gülbin Günhan’ın Düşüncesi :Dava
dosyasından adi ortaklık adına ticari kazanç hükümleri doğrultusunda gelir
vergisi mükellefiyeti tesis edilip edilmediği hususu anlaşılamadığından Vergi
Mahkemesince bu hususun araştırılarak karar verilmek üzere mahkeme kararının
bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay
Savcısı Mustafa Bahtiyar’ın Düşüncesi :İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen
incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49
uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması
gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde
öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine
uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının
uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ
ADINA
Hüküm veren
Danıştay Dördüncü Dairesince gereği görüşüldü:
Davacı adi ortaklık
adına tesis edilen ticari kazanç gelir vergisi mükellefiyetinin iptali
istemiyle açılan davayı reddeden Vergi Mahkemesi kararının bozulması
istenilmektedir.
Dava, adi ortaklık
adına ticari kazanç yönünden mükellefiyet tesis edildiği ileri sürülerek bu
işlemin iptali istemiyle açılmış, Vergi Mahkemesince, adi ortaklık adına işe
başlama bildirimine istinaden ticari kazanç yönünden tesis edilen mükellefiyet
işleminde yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir. Davalı
vergi dairesi müdürlüğünce verilen savunma dilekçesinde, adi ortaklık
tarafından verilen 15.5.2009 tarih ve 12229 kayıt nolu işe başlama bildirimi
üzerine ortaklar adına ayrı ayrı zirai kazanç hükümlerine göre gelir vergisi
mükellefiyeti tesis edildiği, ortaklık adına da katma değer vergisi yönünden
mükellefiyet tesis edildiği belirtilmekte olup dosyada da, davacı ortaklık
adına ticari kazanç yönünden gelir vergisi mükellefiyeti tesis edildiğine
ilişkin herhangi bir belge bulunmamaktadır.
Diğer taraftan,
kuruluşu Borçlar Kanunu’nda düzenlenen ve tescil şartına bağlı olmayan adi
ortaklığın tüzel kişiliği de bulunmadığından ortaklığın gelir vergisi açısından
ortaklardan bağımsız olarak vergilendirilmesi mümkün değildir. Türk vergi
sisteminde ortakların paylarına düşen kazançlar ayrı ayrı ticari kazanç
sayıldığından her ortak dönem sonunda ortaklık faaliyetinden payına düşen
kar/zararı kendi hesabına dahil ederek beyan etmek zorundadır. Bu nedenle, adi
ortaklık adına gelir vergisi mükellefiyeti tesis edilmesi yasal olarak mümkün
değildir.
Bu bakımdan, adi
ortaklık adına ticari kazanç hükümleri doğrultusunda gelir vergisi
mükellefiyeti tesis edilip edilmediği hususu belirlenerek bir karar verilmesi
gerekirken bu yönden araştırma yapılmadan davanın reddi yönünde verilen Vergi
Mahkemesi kararında yasaya uygunluk görülmemiştir.
Açıklanan
nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulüyle, Tekirdağ Vergi Mahkemesinin
8.10.2009 günlü ve E:2009/439, K:2009/925 sayılı kararının bozulmasına
17.04.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
D A N I Ş T A Y
Üçüncü Daire
Esas No: 2007/664
Karar No: 2010/336
Özet: Dar mükellef işveren kurumun Türkiye’de
çalıştırdığı hizmet erbabına ödediği ücretin, kurumun Almanya’daki kazanç
üzerinden ve döviz olarak ödenmiş olması koşuluyla Türkiye’de
vergilendirilmeyeceği hakkında.
Temyiz Eden
Vekili
: Av....
Karşı Taraf
: Vergi Dairesi Müdürlüğü
İstemin Özeti : Davacının, nezdinde çalıştığı kanuni
ve iş merkezi Almanya’da bulunan şirketin Almanya’daki kazanandan elde ettiği
ücretin, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 23’üncü maddesinin 14’üncü bendi
uyarınca gelir vergisinden müstesna olduğu îhtirazi kaydıyla verdiği beyanname
üzerinden tahakkuk ettirilen gelir vergisine karşı açılan davayı; davacının
Türkiye’de elde ettiği ücretin vergilendirildiği ihtilafsız olup, uyuşmazlığın
yurt dışında elde edilen gelirin vergilendirilip vergilendirilmeyeceğine
ilişkin bulunduğu, Türkiye Cumhuriyeti ile Federal Almanya Cumhuriyeti arasında
imzalanan ve 9.7.1986 tarih ve 19159 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan çifte
vergilendirmeyi önleme anlaşmasının 15’inci maddesinin l’inci fıkrasında,
16,18,19 ve 20’nci madde hükümleri saklı kalmak üzere bir Akit Devlet mukiminin
bir hizmet akdi dolayısıyla elde ettiği ücret, maaş ve benzeri menfaatlerin, bu
hizmet diğer Akit Devlette ifa edilmedikçe, yalnız ilk bahsedilen Devlette
vergilendirileceği, eğer hizmet diğer Devlette ifa edilirse, buradan elde
edilen gelirin diğer Devlette vergilendirilebileceğinin kurala bağlandığı,
2’nci fıkrasında ise gelir elde eden kişinin, bu diğer Devlette bir
vergilendirme dönemi içinde bir veya birkaç seferde 183 günü aşmamak üzere
kalması durumunda yalnızca ilk bahsedilen Devlette vergilendirileceğinin hükme
bağlandığı, mevcut yasa hükmüne göre önce gelen söz konusu hüküm uyarınca
Türkiye’de 183 günü aşan bir faaliyet gösteren davacının elde ettiği tüm ücret
gelirinin dolayısıyla Almanya’da elde ettiği ücret gelirinin de Türkiye’de
vergilendirilmesi gerektiği sonucuna ulaşıldığından, dava konusu tahakkukta hukuka
aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle reddeden Gaziantep Vergi Mahkemesinin
6.4.2006 gün ve E:2005/445, K:2006/266 sayılı kararının; 193 sayılı Yasanın
24’üncü maddesinin 14’üncü bendi uyarınca Türkiye’deki hizmetin karşılığı
olarak firmanın Türkiye’deki kazancından ödenen ücret dışında, Almanya’daki
hizmet için imzalanan sözleşme gereği Türkiye dışında elde edilen kazanç
üzerinden döviz olarak ödenen ücretin gelir vergisinden müstesna olduğu ileri
sürülerek bozulması istenmiştir.
Savunmanın Özeti: Temyiz isteminin reddi
gerektiği savunulmuştur.
Tetkik Hakimi : Pelin AKÇA
Düşüncesi : Türkiye’deki hizmet ifası nedeniyle elde edilen
kazanç üzerindenödenen ücretin Türkiye’de vergilendirilmesi, Türkiye
Cumhuriyeti ile Federal Almanya arasında imzalanan çifte vergilendirmeyi önleme
anlaşmasının 15’inci maddesi ile maddenin 2’nci fıkrasındaki koşulların varlığı
dışında güvence altına alınmıştır. Yurt dışında elde edilen kazanç üzerinden
ödenen ücretin ise yurt dışında vergilendirileceği, ayrıca Türkiye’de
vergilendirilmeyeceği hem Anlaşma hükümleri gereği hem de 193 sayılı Gelir
Vergisi Kanunun 23’üncü maddesinin 14’üncü bendi gereği olup, vergi
mahkemesince Anlaşmanın 15’inci maddesindeki koşulların ihlali halinde
vergilendirilecek olan ücret yanlış nitelendirilerek, koşulları ihlal eden
davacının yurt dışında elde ettiği ücretin de Türkiye’de vergilendirileceği
gerekçesiyle verilen kararda hukuka uygunluk bulunmadığı, davacı iddialarının
doğruluğunun araştırılarak, uyuşmazlığın sözü edilen yasa hükmü yönünden ele
alınıp yeniden karar verilmek üzere bozulması gerektiği düşünülmüştür.
Savcı: Nurten KARAÇAY
Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların
temyizenincelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanununun 49’uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması
gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu
maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz
edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Üçüncü Dairesince, 2577 sayılı
İdari Yargılama Usulü Kanununun 17’nci maddesinin 2’ncİ fıkrası hükmü uyarınca
temyizen incelenen dosyalarda duruşma yapılması tarafların istemine ve
Danıştayın kararına bağlı olup, temyiz isteminde bulunan davacının duruşma
talebinin yerine getirilmesine gerek bulunmadığı sonucuna varıldığından dosya
incelenerek işin gereği görüşülüp düşünüldü:
Dar mükellef firmadan aldığı ücreti ihtirazı kayıtla
beyan eden davacı adına yapılan gelir vergisi tahakkukuna karşı açılan davayı
reddeden vergi mahkemesi kararı temyiz edilmiştir.
Dar mükellef kurumların; Türkiye’de çalıştırdıkları
hizmet erbabına Türkiye’de elde edilen kazançlarından ödediği ücretler tam
mükellef kurumlar tarafından ödenen ücretlerle aynı esaslara göre
vergilendirilmekle birlikte, yurt dışında elde ettikleri kazançları üzerinden
döviz olarak ödediği ücretler 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 23’üncü
maddesinin 14*üncü bendiyle gelir vergisinden müstesna tutulmuştur. Sözü edilen
hükümde, kanuni ve iş merkezi Türkiye’de bulunmayan dar mükellefiyete tabi
işverenlerin yanında çalışan hizmet erbabına işverenin Türkiye dışında elde
ettiği kazançları üzerinden döviz olarak ödediği ücretlerin gelir vergisinden
istisna edildiği kurala bağlanmıştır. Bu hüküm gereğince istisnadan
yararlanılabilmesi için; işverenin dar mükellef olması, ücretin Türkiye dışında
elde edilen kazanç üzerinden ödenmesi ve ödemenin döviz olarak yapılması
koşullarının bir arada gerçekleşmesi gerekmektedir. Görüldüğü üzere istisnanın
uygulanmasında yasa koyucu, işverenin mükellefiyet şekli ve ücretin üzerinden
ödendiği kurum kazancının niteliğini ölçüt olarak almıştır.
Vergi mahkemesi kararına dayanak alınan Türkiye
Cumhuriyeti ile Federal Almanya Cumhuriyeti Arasında Gelir ve Servet Üzerinden
Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasında da iç mevzuatımıza
paralel bir düzenlemeyle, elde edilen ücretlerin vergilendirme yetkisi,
hizmetin, mukim olunmayan devlette ifa edilmesi koşuluyla kaynak devlete
bırakılmıştır. Anlaşmanın 15’inci maddesinin 2’nci fıkrasında sayılan
koşulların varlığında ise sözü edilen ücretlerin vergilendirme yetkisi mukim
olunan devlete geçmektedir.
Gerek Anlaşma gerek iç mevzuat hükümleri birlikte
değerlendirildiğinde, Türkiye dışında elde edilen kazanç üzerinden döviz olarak
ödenen ücretlerin Almanya’da vergilendirileceği, Türkiye’de ayrıca
vergilendirilmeyeceği açık iken Vergi Mahkemesince, Anlaşmanın 15’inci
maddesinin 2’nci fıkrasında sayılan koşulların, Türkiye’de ifa edilen hizmet
karşılığı ödenen ücretlerin hangi ülkede vergilendirileceğine ilişkin kriterler
olduğu başka bir ifadeyle, koşulların ihlali halinde mukim olunmayan devlette
(Türkiye’de) vergilendirilecek olan ücretin Türkiye’de ifa edilen hizmete
ilişkin olduğu göz ardı edilerek, koşulların ihlali halinde yurt dışında elde
edilen ücretin de Türkiye’de vergilendirileceği yargısına varılması hukuka
uygun düşmediği gibi vergileme hakkının Türkiye’de bulunduğunun mahkemece
kabulü, iç mevzuatımızdaki hükümlerin değerlendirilmesini gerektirirken,
vergileme hakkının Türkiye’de olduğu sonucuna varılmasına karşın, Gelir Vergisi
Kanununun 23’üncü maddesinin 14’üncü bendinin uygulanamayacağı yolunda karar
verilmesi de çelişki yaratmıştır.
Kanuni ve iş merkezi Almanya’da bulunan ve
yüklendiği ... Termik Santralinin 2’nci Ünitesinin kurulması, proje ve
kontrollük hizmetini Türkiye’de proje ve şantiye ofisi aracılığıyla
gerçekleştiren ... unvanlı firmanın şantiye ofisinde ticaret müdürü olarak
görevlendirilen ve 2004 yılında Türkiye’deki hizmet ifası dolayısıyla elde
ettiği 44.710 TL ücretin vergilendirildiği taraflar arasında tartışmasız olan
davacı, 1990 yılından beri anılan firmada çalıştığını, ihtirazi kayıtla beyan
edilen 62.702 TL ücretin, Türkiye’de ödenen ücretten ayrı olarak, firmanın
Almanya’da elde ettiği kazancından döviz olarak Almanya’da ödendiği ve
Almanya’daki hesaplara gider kaydedildiğini ileri sürmüştür.
Dava konusu ücretin, dar mükellef olan işveren
firmanın Almanya’daki kazancı üzerinden ve döviz olarak ödenmiş olması
koşuluyla gelir vergisine tabi tutulamayacağı Gelir Vergisi Kanununun 24’üncü
maddesinin 13’üncü bendi gereği olup, yukarıdaki değerlendirmeler karşısında
çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmasının da buna engel oluşturmadığı
görülmektedir. Bu nedenle ihtirazi kayıtla beyan edilen ücretin, hangi ülkede
elde edilen kazanç üzerinden ödendiği hususu da açıklığa kavuşturulduktan sonra
uyuşmazlık, yukarıda sözü edilen yasa hükmü kapsamında değerlendirilerek
oluşacak sonuca göre yeniden karar verilmek üzere vergi mahkemesi kararının
bozulması gerekmiştir.
Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulü ile
Gaziantep Vergi Mahkemesinin 6.4.2006 gün ve E-.2005/445, K:2006/266 sayılı
kararının bozulmasına, yargılama giderlerinin yeniden verilecek kararda
karşılanması gerektiğine, 8.2.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Özeti : Özel hastane işleten davacı şirketin
mensuplarına sağlık hizmeti verdiği resmi kurumlar adına düzenlediği fatura
bedellerinin bir kısmının bu kurumlarca ödenmemesi durumunda eksik ödenen
fatura tutarının 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 35. maddesi
kapsamında değerlendirilerek indirim konusu yapılmasının mümkün olduğu
hakkında.
(Vergi
Sorunları Dergisi Mayıs 2014)
T.C. D
A N I Ş T A Y Vergi Dava Daireleri Kurumu
Esas No
: 2008/380Karar No : 2009/69
Özeti Hayali ihracat ve fatura ticareti organizasyonu
çerçevesinde düzenlenen faturalarda gösterilen katma değer vergisinin indirim
ve iade konusu yapılamayacağı hakkında.
(Vergi Sorunları Dergisi Mayıs 2014)
Yangın,
Deprem, Sel Gibi Doğal Afetler İle Hırsızlık ve Kullanım Ömrünün Sona Ermesi Sonucunda
Ekonomik Değerini Yitiren Mallara İlişkin Ödenen KDV’nin Durumu
Deprem, sel felaketi ve Maliye Bakanlığının yangın sebebiyle mücbir sebep
ilân ettiği yerlerdeki yangın sonucu zayi olanlar hariç olmak üzere, zayi olan
mallara ait katma değer vergisi’nin indirim konusu
yapılamayacaktır. Çalınan mallar da zayi kapsamında sayılmayacağından
çalınan mallara ödenen katma değer vergisinin her koşulda indirimi mümkün
bulunmamaktadır.
Ekonomik değerini yitiren mallara ödenen katma değer vergisinin indirim konusu
yapılıp yapılmayacağı takdir komisyonu gözetiminde imha edilip edilmemesine
bağlıdır. Takdir komisyonu gözetiminde imha edilen mallara ödenen katma değer
vergisi indirilebilecekken aksi halde indirimi söz konusu değildir.
(Kerem MARMARA E-Yaklaşım / Mayıs 2014)
Son
Kullanma Tarihi Dolmuş Olan Emtiaların İmhası Durumunun Vergi Kanunları
Açısından Değerlendirilmesi
Son kullanım
tarihi dolmuş, hasar görmüş, miadı dolmuş, bozulmuş, ekonomik değerini
kaybetmiş, insan sağlığını tehdit eden emtilar 3065 sayılı KDV Kanunu’nun 30/c
bendi uyarınca zayi olmuş mal olarak kabul edilmesi;
Acilen imha
edilmesi mecburiyeti bulunan bu ürünlerin emsal bedellerinin takdir
komisyonlarınca muayyen bir zamanda takdir edilmesi gerektiği, bunun her zaman
mümkün olamayacağı hususları göz önüne alınarak; takdir komisyonuna
başvurulmaksızın ilgili bakanlık veya yetkili kurum görevlilerinin de yer
aldığı bir komisyon nezdinde tutanakla tespit edilmek suretiyle imha
edilebileceği,
Söz konusu
imha işlemine bağlı olarak imha tutanaklarında yer alan tutarların gelir
ve/veya kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate
alınabileceği,
Söz konusu
imha işlemine bağlı olarak, imha edilen emtianın alımında yüklenilen KDV
tutarının imha işleminin gerçekleştiği döneme ilişkin KDV beyannamesinin
verilmesi sırasında ilave edilecek KDV olarak beyan edilmesi,
Bu şekilde
beyan edilen KDV tutarı ise gelir ve/veya kurumlar vergisi matrahının tespiti
sırasında gider ya da maliyet unsuru olarak dikkate alınması gerekmektedir.
(İlhan ÇETİN E-Yaklaşım / Mayıs 2014)
T.C. D A N I Ş T A Y Dokuzuncu Daire
Esas No : 2008/6875 Karar No :
2009/2665
Özeti GSM operatör bayii olan şirket yönetici ve yakınları
lehine yapılan sigorta primleri ödemelerinin kanunen kabul edilmeyen gider
olduğundan buna dayalı katma değer vergisi indirimleri mümkün değildir.
(Vergi
Sorunları Dergisi Şubat 2014)
DAĞITILAN ÖRTÜLÜ KAZANCA İSABET EDEN
KDV İNDİRİM KONUSU YAPILABİLİR Mİ?
Konuyla
ilgili temel iki görüş vardır. Birinci görüşü savunanlar 30/d maddesinin, iş ve
işletme ile ilgili olmayan giderleri kapsadığını, örtülü kazanca isabet eden
KDV’nin bu madde ile ilişkilendirilmemesi gerektiğini söylemektedirler. İkinci
görüşü savunanlar ise, katma değer vergisi kanununun 30/d maddesinin açık
olduğunu ve örtülü kazanca isabet eden KDV’nin indirim konusu yapılamayacağını
belirtmektedirler. Gelir İdaresi konu ile ilgili olarak, 60 numaralı Katma
Değer Vergisi Sirkülerinde açıklamalar yapmış ve 8.1.4 bölümünde, “transfer
fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtılan kazançların kurum kazancının
tespitinde indirim konusu yapılması kabul edilmediğinden, bu giderler
dolayısıyla ödenen KDV’nin de indirim konusu yapılması mümkün bulunmamaktadır.”
ifadesine yer vermiştir.
(Olcay
KOLOTOĞLU Vergi Sorunları Dergisi Şubat 2014)
İşi Bırakan Mükelleflerde Devreden KDV’nin
Durumu (E-Yaklaşım)
Katma değer
vergisinin bir işlem vergisi olması ve özü itibariyle katma değeri
vergilemesinden hareketle indirim mekanizması vasıtasıyla mahsubu mümkün
olmayan ve sonraki döneme devreden katma değer vergisinin mükelleflere
iade edilmesi mümkün değildir.
Ancak, tasfiye
hâlindeki kurumların ve işi bırakan mükelleflerin son KDV beyannamesinde yer
alan “Sonraki Döneme Devreden KDV”nin bir daha indirim imkânı
bulunmadığından, bu vergi artık “İndirilemeyecek KDV” hâline
dönüşmektedir. İndirilemeyecek KDV ise Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 58.
maddesinin mefhumu muhalifinden hareketle ve 1 Seri No.lu KDVK GT gereğince
tasfiye kârının belirlenmesinde ve işi bırakan mükellefin gelir vergisi
matrahını tespitinde gider olarak dikkate alınabilecektir.
Ahmet KORKMAZ
(E-Yaklaşım / Şubat 2014)
T.C. D A N I Ş T A Y Üçüncü Daire
Esas No : 2009/445 Karar No :
2011/7534
Özeti : Araç
kiralama faaliyetinde bulunan mükelleflerin, kiralama faaliyetlerinde
kullandığı araçlara tam amortisman uygulayabileceği, katma değer vergilerini ve
motorlu taşıtlar vergilerini dönem kazancından indirebileceği hakkında.
(Vergi Sorunları Dergisi Aralık
2013)
EKSİK OLDUĞU SONRADAN ANLAŞILAN VE SATICI TARAFINDAN
TAMAMLANAN SATIŞ KDV'Sİ İÇİN ALICIYA RÜCU EDİLMESİ VE ALICININ BU KDV'Yİ
SATICIYA ÖDEYİP İNDİRMESİ İMKÂNI
Satıcı, KDV'ye tabi mal tesliminde veya hizmet
ifasında KDV hesaplamamış veya eksik hesaplamışsa, bu eksikliğin sonradan
giderilmesi halinde ve işlemin "bedel + KDV" esaslı olarak yapılmış
olması durumunda, tamamladığı KDV tutarı için alıcıya rücu edebilir.
Bu talep KDV tutarını içeren izahlı bir fatura ve
KDV eksikliğinin tamamlandığına dair belgelerle yapılmalıdır.
Alıcı, bu şekilde nakden veya hesaben ödediği KDV'yi
ödemeyi yaptığı ayda indirebilir. İade hakkı mevcutsa ve indirimin yapıldığı
ayda indirimle giderilemeyen KDV söz konusu ise, indirimle giderilemeyen ile
sınırlı olarak bu KDV'nin iadesini isteyebilir.
Mehmet MAÇ
(Yeminli Mali Müşavir) MDERGI Haziran 2009
Hesap dönemi kapandıktan sonra gelen faturaların hangi
dönemin gideri olacağı KDV'nin indirilip indirilemeyeceği.
Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı Özelgesi
Tarih
: 23.03.2009
Sayı :
B.07,1.GİB.04.99.16.01/2- MUK-445
İlgide
kayıtlı dilekçeniz ile Başkanlığımızın .................. vergi kimlik numaralı
mükellefi olduğunuz belirtilerek, 2008/Aralık dönemine ait faturaların 2009
yılında gelen satıcı faturalarında yer alan Katma Değer Vergisinin 2008 yılı
kurumlar vergisi matrahının tespitinde indirim konusu yapılıp yapılamayacağı
hususunda Başkanlığımızın görüşü talep edilmektedir.
3065
sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 29'uncu maddesinin birinci fıkrasında,
mükelleflerin, yaptıkları vergiye tabi işlemler üzerinden hesaplanan katma
değer vergisinden, bu Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, faaliyetlerine ilişkin
olarak kendilerine yapılan teslim ve hizmetler dolayısıyla hesaplanarak
düzenlenen fatura ve benzeri vesikalarda gösterilen katma değer vergisini
indirim konusu yapabilecekleri belirtilmiştir.
Maddenin
üçüncü fıkrası gereğince indirim hakkı, vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu
takvim yılı aşılmamak şartıyla, ilgili vesikaların kanuni defterlere
kaydedildiği vergilendirme döneminde kullanılabilmektedir.
Öte
yandan, konuya ilişkin olarak yayımlanan 23 Seri No.lu KDV Genel Tebliği'nin,
"Vergi İndirimi" başlıklı bölümünde, indirim zamanı indirim hakkının
vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu takvim yılı aşılmamak şartıyla ilgili
vesikaların kanuni defterlere kayıt edildiği vergilendirme döneminde
kullanılabileceği hükme bağlanmıştır.
Buna
göre, 2008 yılı ile ilgili olarak hesap dönemi kapandıktan sonra alınan
faturalara ilişkin katma değer vergisinin, vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu
hesap dönemi aşıldığından, indirim konusu yapılması mümkün bulunmamaktadır.
Diğer
taraftan, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6'ncı maddesinde kurumlar
vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum
kazancı üzerinden hesaplanacağı, safi kurum kazancının tespitinde, Gelir
Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hüküm
altına alınmıştır.
Ticari
kazancın tespitinde iki temel ilke geçerlidir. Bunlar "dönemsellik"
ve "tahakkuk esası" ilkeleridir. Vergi uygulamaları açısından
tahakkuk ve dönemsellik ilkeleri gereğince, her gelir veya gider unsuru ait
olduğu hesap döneminin kazancının tespitinde dikkate alınmalıdır.
Bu
çerçevede, hesap dönemi kapandıktan sonra gelen faturalarda yer alan tutarlar,
şirketinizce tahakkuk ettikleri dönemin gideri olarak değerlendirilecektir.
Ayrıca, söz konusu faturalarda yer alan ve indirim konusu yapılamayan katma
değer vergisi tutarlarının maliyet veya gider unsuru olarak dikkate alınması
mümkündür. Bu tutarların gider olarak dikkate alınması halinde, ilgili
oldukları döneme ilişkin kurum kazancının tespitinde dikkate alınmaları
gerekmektedir.
Bilgi
edinilmesini rica ederim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder