17 Mart 2016 Perşembe

TFRS

Muhasebe ve Finansal Raporlama Standartları, işletmelerin gerçek durumunu yansıtmayı ve karşılaştırılabilir tablolar üreterek, faydalı bilgi sunmayı amaçlar. Karşılaştırılmayan tablolar tablo okuyucusunu sağlıklı bir yargıya ulaştırmaz. Süreç içeresinde aynı muhasebe politikaların uygulanması ise tutarlılık ilkesinin gereğidir ve bu durum tabloların karşılaştırılabilirliğini sağlar. Ancak daha faydalı bilgi sağlayacağı değerlendirilerek bazen gönüllü, bazen de standartlardaki değişiklikler politika değişikliğine neden olur. Bu durumda karşılaştırılabilirliği sağlamak adına, yeni politikanın geçmişe dönük uygulaması yapılır. Geçmiş dönemlerde hata yapıldığı tespit edildiğinde de, geçmiş dönem tablolarda düzeltme yapılarak etkisi sunum yapılan dönemin tablosuna yansıtılır. Hatadan arındırılmış ve etkisi sunum yapılan döneme yansıtılmış bilgi, daha doğru olduğundan daha faydalı bilgi haline dönüşmüş olacaktır. Standartların birçoğu tahmin yapmayı gerekli kılar; tahmin gelecekle ilgilidir ve tahminlerde yapılan değişiklik geçmişe yönelik uygulanmaz. Bu nedenle neyin tahmin, neyin politika ve hata olduğunun değerlendirilmesi önem arz eder. Örneğin standartlara göre amortisman yöntem değişikliği, tahmin olayının bir parçası olarak değerlendirildiğinden dolayı (politika değişikliği kabul edilmediği için) geçmişe dönük uygulama yapmayı gerektirmez.
(Adem YILDIRIM Şükrü DOKUR Orhan BOZKURT Vergi Dünyası/Haziran 2014)

MADDİ DURAN VARLIKLARIN DEĞERİNDE YENİDEN DEĞERLEMEDEN KAYNAKLANAN DEĞİŞİKLİKLER VE DİĞER KAPSAMLI GELİR MUHASEBESİ
Türkiye Muhasebe ve Finansal Raporlama Standartları bazı kalemlerin diğer kapsamlı gelirde muhasebeleştirilmesini gerektirir veya muhasebeleştirilmesine olanak tanır. Bu kapsamda en yaygın unsur yeniden değerleme nedeniyle maddi duran varlıkların defter değerlerinde meydana gelen değişikliklerdir. “TMS 16 Maddi Duran Varlıklar” Standardı maddi duran varlıkların yeniden değerlenmiş tutarları üzerinden ayrılan amortismanı ve bunların maliyet bedelleri üzerinden ayrılmış olan amortismanı arasındaki farka eşit olan yeniden değerleme fonunun her yıl öz kaynaklara transfer edilip edilmeyeceği konusunu belirlememiştir. Bununla birlikte TMS 12/64 ayrımı eğer işletme böyle bir transfer yaparsa, transfer edilen tutar, bu tutarla ilgili ertelenmiş vergi hariç tespit edilecektir şeklinde düzenleme yapmıştır. Bundan başka maddi duran varlıkların satışında yapılan transferlerde de aynı prosedür uygulanacaktır.
(Şeref DEMİR- Maltepe Üniversitesi, İngilizce İşletme Bölümü Öğretim Üyesi-Vergi Sorunları Dergisi Ocak 2014)


TÜRKİYE MUHASEBE STANDARTLARINA UYGUN FİNANSAL TABLO DÜZENLEME     ESASLARI

Yeni TTK’da uluslararası standartlara uygun finansal tablo düzenlenmesi temel amaç olarak öngörülmüş olmasına rağmen, uygulamada, belirli sayıda işletme bu kapsama alınmak suretiyle, TTK’nın temel amacından uzaklaşılmıştır. Bu nedenle;
a) TMS’ye uygun finansal tablo düzenleme zorunluluğu kapsamındaki işletme sayısı artırılmalıdır.
b) TMS’ye uygun sağlıklı finansal tablo düzenlenebilmesi için TTK’ya göre tutulacak yasal defterlerin TMS’ye uygun tutulması zorunluluğu getirilmelidir.
c) TMS’ye uygun finansal tabloların ancak 3568 Sayılı Kanun kapsamında ruhsat almış uzman meslek mensupları tarafından düzenlenebileceği kabul edilmelidir.
d) Genel Kurulda onaylanmamış finansal tabloların, düzenlenmemiş hükmünde olduğu kabul edilmelidir.
Türkiye’de bağımsız denetimin Türkiye Denetim Standartları’na uygun olarak sağlıklı yürütülebilmesi için, öncelikle işletmeler bünyesinde sağlıklı muhasebe ve finansal tablo sisteminin kurulmasına ihtiyaç vardır.
(İbrahim DEĞİRMENCİ- Yeminli Mali Müşavir - Vergi Sorunları Dergisi Aralık 2013)

SERMAYE PİYASASI MEVZUATINA GÖRE DÖNEM SONU DEĞERLEME İŞLEMLERİ
Finansal tabloların TMS/TFRS hükümlerine göre hazırlandığı dönemlerde, işletmeler, muhasebe defter ve kayıtları ile hazırlanmış finansal tablolar arasındaki ilişkiyi kurmak ve bir sonraki yıl finansal tablolarının sağlıklı bir şekilde hazırlanmasını sağlamak üzere "Sermaye Piyasası Muhasebe Defteri" tutarlar.
Sermaye Piyasası Kurulu 7 Haziran 2013 tarihinde yayınladığı bülten ile KGK tarafından ilan edilen “Finansal tablo örnekleri ve kullanım rehberi” ile uyumlu yeni finansal tablo formatlarını yayınlamıştır. Söz konusu formatlar Seri II, 14.1 No‟lu “Sermaye Piyasasında Finansal Raporlamaya İlişkin Esaslar Tebliği” kapsamındaki ortaklıklarca 31 Mart 2013 tarihinden sonra sona eren ara dönemlerden itibaren uygulanacaktır. TMS/TFRS hükümlerine göre gerçekleştirilecek raporlama ve değerleme işlemlerinde söz konusu finansal tablo formatlarının da dikkate alınması önem arz etmektedir.
(Fazıl BOYRAZ Eski Hesap Uzmanı -Vergi Dünyası Aralık 2013)

DÖNEM SONUNDA DÜZENLENMESİ GEREKEN MALİ TABLOLAR
Türk Ticaret Kanunu’na göre, Tek Düzen Hesap Planı ve Vergi Usul Kanunu hükümleri çerçevesinde defter kayıtları tutulabilecek, ancak bağımsız denetime tabi olanlar ve Kanunun 1534'üncü maddesinde sayılanlar için mali tablolar, yıl sonralarında ayrıca Türkiye Muhasebe Standartlarına uygun şekilde düzenlenecektir.
Bir başka ifadeyle, bağımsız denetime tabi olanlar aynı zamanda TMS’ye göre raporlama yapmak da zorundadırlar.
(Faruk Onur YILDIZ Eski Hesap Uzmanı -Vergi Dünyası Aralık 2013)

VARLIKLARDA DEĞER DÜŞÜKLÜĞÜ STANDARDI İLE VERGİ USUL KANUNU VE TÜRK TİCARET KANUNU'NA GÖRE DEĞER DÜŞÜKLÜĞÜ KAVRAMININ İNCELENMESİ VE MUHASEBELEŞTİRİLMESİ

Varlıklarda Değer Düşüklüğü isimli 36 numaralı uluslararası (Türkiye) muhasebe standardının incelenmesi bu çalışmanın konusunu oluşturmaktadır.
Standardın amacı, varlıkların geri kazanılabilir tutarından daha yüksek bir değerlenme izlenmelerinin önlenmesidir. 
Standarda göre bir varlığın defter değerinin geri kazanılabilir tutarını aşması halinde, varlıkta değer düşüklüğü meydana gelmiş olacaktır. Söz konusu değer düşüklüğünün muhasebeleştirilerek defter değerinin geri kazanılabilir tutara indirilmesi gerekmektedir.
Standart her bilanço tarihinde varlığın değer düşüklüğüne uğrayıp uğramadığının belirlenmesini zorunlu kılmaktadır. Buna göre varlığın değer düşüklüğüne uğradığına ilişkin göstergelerin bulunması durumunda işletme varlığın geri kazanılabilir tutarını tahmin etmelidir. Geri kazanılabilir tutar, varlığın net satış fiyatı ile kullanım değerinden küçük olanıdır.
Standartta ayrıca oluşan değer düşüklüklerinin nasıl muhasebeleştirileceğine ve da daha önceden kaydedilen değer düşüklüklerinin hangi şartlarda ve nasıl iptal edileceğine ilişkin açıklamalar da bulunmaktadır.
Söz konusu standartta yer alan hükümlerin Türk yasal mevzuatından oldukça farklı olduğu görülmektedir. Zira gerek Vergi Usul Kanunu’nda gerekse Türk Ticaret Kanunu’nda varlığın geri kazanılabilir tutarına ilişkin hiçbir açıklama bulunmaktadır. Dahası sadece belirli koşullar altında (genellikle teknolojik ve doğal kaynaklanan) değer düşüklüklerinin muhasebeleştirilmesine izin verilmektedir.
Standartta yer alan değer düşüklüğü kaybının muhasebeleştirilmesi için tek düzen hesap planında da değişiklik yapılması gerekmektedir. Kanaatimizce Varlıklarda Değer Düşüklüğü Karşılığı Hesabı bu ihtiyaca cevap verecektir.
Özgür ÇATIKKAŞ Yıldırım Ercan ÇALIŞ (E-Yaklaşım Şubat 2008)

TMS 38 MADDİ OLMAYAN DURAN VARLIKLAR STANDARDINA GÖRE WEB SİTESİ MALİYETLERİNİN MUHASEBELEŞTİRİLMESİ VE UYGULAMA ÖNERİLERİ

Ülkemizde Türk Ticaret Kanunu Taslağı’nda yer alan firmaların web sitesi kurma ve bunları kullanma zorunluluğu, söz konusu firmaların web sayfalarına geliştirmeleri ile ilgili önemli maliyetlere katlanmalarına neden olmaktadır. Web sitesi maliyetlerinin aktifleştirilerek mi yoksa dönem gideri olarak mı kaydedilmesi sorusu önem kazanmaktadır. Bu sorunun yanıtı TMS 38 Maddi Olmayan Duran Varlıklar Standardında bulunabilmektedir. Buna göre web sitesinin oluşturulmasında, aktifleştirilmesi gereken maliyet kalemleri aşağıdaki gibi olmaktadır.
● Alan adının kiralanma süresi en az 1 yıl ya da daha uzun olduğunda ödenen bedel,
● İşletmenin alacağı sunucu için ödenen bedeller,
● Grafik ve tasarıma ödenen bedeller.
Dönem gideri olarak kaydedilmesi gereken kalemler ise aşağıdaki gibi sıralanabilir:
● Web sitesinin planlama aşamasında oluşan maliyetler.
● Web sitesinin içeriğinin geliştirilmesi konusundaki giderler.
Yukarıda açıklamalara paralel olarak Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliği’nde bir değişiklik olması durumunda Tekdüzen Hesap Planında 265. Yapılmakta Olan Yatırımlar Hesabı’nın yer alması tarafımızdan önerilmektedir.
SüleymanYÜKÇÜ Seçkin GÖNEN (Yaklaşım Nisan 2009)

TMS 12 GELİR VERGİLERİ STANDARDI VE UYGULAMASI
Vergi mevzuatının bazı gelir ve giderleri hiçbir zaman tanımaması, bazı gelir ve giderleri ise muhasebe ilkelerinin tanıdığı farklı bir dönemde tanıması, bazı varlık ve kaynaklar için muhasebe ilkelerinden farklı değerleme ilkesi benimsemesi, muhasebe kârı ile vergi karını farklılaştırır. Bu farklılığa vergi mevzuatın hiçbir zaman kabul etmediği gelir ve giderler  neden oluyorsa, bu farka sürekli fark denir ve bu fark hiçbir zaman kapanmaz. Dolayısıyla bunun vergi etkisi de mali tablolarda raporlanmaz. Ancak gelir veya gider unsurlarının ortaya çıkma zamanı ile vergi mevzuatı tarafından tanınma zamanı farklı ise muhasebe kârı ile vergi kârı arasında fark oluşur ve bu fark da birkaç dönem sonra ortadan kalkar. Bu farka geçici fark denir.
Geçici farkların vergi etkisi bilançoda ertelenmiş vergi varlığı veya ertelenmiş vergi yükümlülüğü olarak raporlanırken, gelir tablosunda da ertelenmiş vergi gideri veya ertelenmiş vergi geliri olarak raporlanır.
Geçici farkların vergi etkisinin raporlanması işlemi sadece kurumlar vergisi mükellefleri için geçerlidir. Zira gelir vergisi mükellefi, tüzel kişilik ya da işletme değildir, işletme sahibi ya da ortaklardır.
Ayrıca kaynağında kesilen vergiler (stopaj) standardın kapsamında değildir. Çünkü kaynağında kesilen vergiler kurumlara yasal sorumluluk yükleyen, ortaklara ödenen kâr payını azaltan bir vergi türü olup, gider niteliği taşımayan, kâr dağıtımı işlemidir.
Dönemin ödenecek vergisi, muhasebe karına kanunen kabul edilmeyen giderlerin eklenmesi vergiye tabi olmayan gelirlerin indirilmesiyle bulunan mali kâr üzerinden hesaplanır. Dönemin vergi gideri ise cari dönemin vergisi ile geçici farklardan kaynaklanan ertelenen vergi giderini de kapsar. Yani dönem kazancı üzerinden hesaplanan vergiye ertelenmiş vergi borçlarının eklenmesiyle elde edilir.
Bu standart kapsamında geleneksel uygulamalarımızdan farklı olarak işletmenin vergi geliri de söz konusu olabilir. Zira faaliyet dönemini mali zararla kapatan işletme, söz konusu zararı gelecek beş yıl içinde elde edilecek kardan mahsup etmeyi bekliyorsa ertelenmiş vergi geliri doğacaktır.
TMS-12 gelir vergileri standardının geleneksel uygulamalarımıza getirdiği birçok yeniliğin muhasebeciler tarafından ilk bakışta yadırganması doğal karşılanabilir. Ancak söz konusu standardın getirdiği yenilikler dikkatlice incelendiğinde, mali tabloların gerçeği yansıtmasına katkı sağlayan ve dönem karını daha doğru göstermeyi amaçlayan bir standart olduğu, muhasebenin sosyal sorumluluğu göz önüne alındığında, muhasebe ile ilgili tüm birimlerin bu standardı özümsemesi gerektiği bir gerçektir.
Özgür ÖZKAN (E-Yaklaşım Nisan 2011)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder