Muhasebe ve Finansal Raporlama Standartları,
işletmelerin gerçek durumunu yansıtmayı ve karşılaştırılabilir tablolar
üreterek, faydalı bilgi sunmayı amaçlar. Karşılaştırılmayan tablolar tablo
okuyucusunu sağlıklı bir yargıya ulaştırmaz. Süreç içeresinde aynı muhasebe
politikaların uygulanması ise tutarlılık ilkesinin gereğidir ve bu durum
tabloların karşılaştırılabilirliğini sağlar. Ancak daha faydalı bilgi
sağlayacağı değerlendirilerek bazen gönüllü, bazen de standartlardaki
değişiklikler politika değişikliğine neden olur. Bu durumda
karşılaştırılabilirliği sağlamak adına, yeni politikanın geçmişe dönük
uygulaması yapılır. Geçmiş dönemlerde hata yapıldığı tespit edildiğinde de,
geçmiş dönem tablolarda düzeltme yapılarak etkisi sunum yapılan dönemin tablosuna
yansıtılır. Hatadan arındırılmış ve etkisi sunum yapılan döneme yansıtılmış
bilgi, daha doğru olduğundan daha faydalı bilgi haline dönüşmüş olacaktır.
Standartların birçoğu tahmin yapmayı gerekli kılar; tahmin gelecekle ilgilidir
ve tahminlerde yapılan değişiklik geçmişe yönelik uygulanmaz. Bu nedenle neyin
tahmin, neyin politika ve hata olduğunun değerlendirilmesi önem arz eder.
Örneğin standartlara göre amortisman yöntem değişikliği, tahmin olayının bir
parçası olarak değerlendirildiğinden dolayı (politika değişikliği kabul
edilmediği için) geçmişe dönük uygulama yapmayı gerektirmez.
(Adem YILDIRIM Şükrü DOKUR Orhan BOZKURT Vergi
Dünyası/Haziran 2014)
MADDİ DURAN
VARLIKLARIN DEĞERİNDE YENİDEN DEĞERLEMEDEN KAYNAKLANAN DEĞİŞİKLİKLER VE DİĞER
KAPSAMLI GELİR MUHASEBESİ
Türkiye Muhasebe ve Finansal Raporlama
Standartları bazı kalemlerin diğer kapsamlı gelirde muhasebeleştirilmesini
gerektirir veya muhasebeleştirilmesine olanak tanır. Bu kapsamda en yaygın
unsur yeniden değerleme nedeniyle maddi duran varlıkların defter değerlerinde
meydana gelen değişikliklerdir. “TMS 16 Maddi Duran Varlıklar” Standardı maddi
duran varlıkların yeniden değerlenmiş tutarları üzerinden ayrılan amortismanı
ve bunların maliyet bedelleri üzerinden ayrılmış olan amortismanı arasındaki
farka eşit olan yeniden değerleme fonunun her yıl öz kaynaklara transfer edilip
edilmeyeceği konusunu belirlememiştir. Bununla birlikte TMS 12/64 ayrımı eğer
işletme böyle bir transfer yaparsa, transfer edilen tutar, bu tutarla ilgili
ertelenmiş vergi hariç tespit edilecektir şeklinde düzenleme yapmıştır. Bundan
başka maddi duran varlıkların satışında yapılan transferlerde de aynı prosedür
uygulanacaktır.
(Şeref
DEMİR- Maltepe Üniversitesi, İngilizce İşletme Bölümü Öğretim Üyesi-Vergi
Sorunları Dergisi Ocak 2014)
TÜRKİYE MUHASEBE STANDARTLARINA UYGUN
FİNANSAL TABLO DÜZENLEME ESASLARI
Yeni TTK’da
uluslararası standartlara uygun finansal tablo düzenlenmesi temel amaç olarak
öngörülmüş olmasına rağmen, uygulamada, belirli sayıda işletme bu kapsama
alınmak suretiyle, TTK’nın temel amacından uzaklaşılmıştır. Bu nedenle;
a) TMS’ye
uygun finansal tablo düzenleme zorunluluğu kapsamındaki işletme sayısı
artırılmalıdır.
b) TMS’ye
uygun sağlıklı finansal tablo düzenlenebilmesi için TTK’ya göre tutulacak yasal
defterlerin TMS’ye uygun tutulması zorunluluğu getirilmelidir.
c) TMS’ye
uygun finansal tabloların ancak 3568 Sayılı Kanun kapsamında ruhsat almış uzman
meslek mensupları tarafından düzenlenebileceği kabul edilmelidir.
d) Genel
Kurulda onaylanmamış finansal tabloların, düzenlenmemiş hükmünde olduğu kabul
edilmelidir.
Türkiye’de
bağımsız denetimin Türkiye Denetim Standartları’na uygun olarak sağlıklı
yürütülebilmesi için, öncelikle işletmeler bünyesinde sağlıklı muhasebe ve
finansal tablo sisteminin kurulmasına ihtiyaç vardır.
(İbrahim DEĞİRMENCİ- Yeminli Mali Müşavir - Vergi Sorunları Dergisi
Aralık 2013)
SERMAYE
PİYASASI MEVZUATINA GÖRE DÖNEM SONU DEĞERLEME İŞLEMLERİ
Finansal tabloların TMS/TFRS hükümlerine göre
hazırlandığı dönemlerde, işletmeler, muhasebe defter ve kayıtları ile
hazırlanmış finansal tablolar arasındaki ilişkiyi kurmak ve bir sonraki yıl
finansal tablolarının sağlıklı bir şekilde hazırlanmasını sağlamak üzere
"Sermaye Piyasası Muhasebe Defteri" tutarlar.
Sermaye Piyasası Kurulu 7 Haziran 2013 tarihinde
yayınladığı bülten ile KGK tarafından ilan edilen “Finansal tablo örnekleri ve
kullanım rehberi” ile uyumlu yeni finansal tablo formatlarını yayınlamıştır.
Söz konusu formatlar Seri II, 14.1 No‟lu “Sermaye Piyasasında Finansal
Raporlamaya İlişkin Esaslar Tebliği” kapsamındaki ortaklıklarca 31 Mart 2013
tarihinden sonra sona eren ara dönemlerden itibaren uygulanacaktır. TMS/TFRS
hükümlerine göre gerçekleştirilecek raporlama ve değerleme işlemlerinde söz
konusu finansal tablo formatlarının da dikkate alınması önem arz etmektedir.
(Fazıl BOYRAZ Eski Hesap Uzmanı -Vergi Dünyası Aralık
2013)
DÖNEM SONUNDA DÜZENLENMESİ GEREKEN
MALİ TABLOLAR
Türk Ticaret Kanunu’na göre, Tek Düzen Hesap Planı ve
Vergi Usul Kanunu hükümleri çerçevesinde defter kayıtları tutulabilecek, ancak
bağımsız denetime tabi olanlar ve Kanunun 1534'üncü maddesinde sayılanlar için
mali tablolar, yıl sonralarında ayrıca Türkiye Muhasebe Standartlarına uygun
şekilde düzenlenecektir.
Bir başka ifadeyle, bağımsız denetime tabi olanlar aynı
zamanda TMS’ye göre raporlama yapmak da zorundadırlar.
(Faruk Onur YILDIZ Eski Hesap
Uzmanı -Vergi Dünyası Aralık 2013)
VARLIKLARDA
DEĞER DÜŞÜKLÜĞÜ STANDARDI İLE VERGİ USUL KANUNU VE TÜRK TİCARET KANUNU'NA GÖRE
DEĞER DÜŞÜKLÜĞÜ KAVRAMININ İNCELENMESİ VE MUHASEBELEŞTİRİLMESİ
Varlıklarda Değer Düşüklüğü isimli 36 numaralı uluslararası (Türkiye) muhasebe
standardının incelenmesi bu çalışmanın konusunu oluşturmaktadır.
Standardın amacı, varlıkların geri kazanılabilir tutarından daha yüksek
bir değerlenme izlenmelerinin önlenmesidir.
Standarda göre bir varlığın defter değerinin geri kazanılabilir tutarını
aşması halinde, varlıkta değer düşüklüğü meydana gelmiş olacaktır. Söz konusu
değer düşüklüğünün muhasebeleştirilerek defter değerinin geri kazanılabilir
tutara indirilmesi gerekmektedir.
Standart her bilanço tarihinde varlığın değer düşüklüğüne uğrayıp
uğramadığının belirlenmesini zorunlu kılmaktadır. Buna göre varlığın değer
düşüklüğüne uğradığına ilişkin göstergelerin bulunması durumunda işletme
varlığın geri kazanılabilir tutarını tahmin etmelidir. Geri kazanılabilir
tutar, varlığın net satış fiyatı ile kullanım değerinden küçük olanıdır.
Standartta ayrıca oluşan değer düşüklüklerinin nasıl
muhasebeleştirileceğine ve da daha önceden kaydedilen değer düşüklüklerinin
hangi şartlarda ve nasıl iptal edileceğine ilişkin açıklamalar da
bulunmaktadır.
Söz konusu standartta yer alan hükümlerin Türk yasal mevzuatından oldukça
farklı olduğu görülmektedir. Zira gerek Vergi Usul Kanunu’nda gerekse Türk
Ticaret Kanunu’nda varlığın geri kazanılabilir tutarına ilişkin hiçbir açıklama
bulunmaktadır. Dahası sadece belirli koşullar altında (genellikle teknolojik ve
doğal kaynaklanan) değer düşüklüklerinin muhasebeleştirilmesine izin
verilmektedir.
Standartta yer alan değer düşüklüğü kaybının muhasebeleştirilmesi için
tek düzen hesap planında da değişiklik yapılması gerekmektedir. Kanaatimizce
Varlıklarda Değer Düşüklüğü Karşılığı Hesabı bu ihtiyaca cevap verecektir.
Özgür ÇATIKKAŞ Yıldırım Ercan ÇALIŞ (E-Yaklaşım Şubat 2008)
TMS 38
MADDİ OLMAYAN DURAN VARLIKLAR STANDARDINA GÖRE WEB SİTESİ MALİYETLERİNİN
MUHASEBELEŞTİRİLMESİ VE UYGULAMA ÖNERİLERİ
Ülkemizde Türk Ticaret Kanunu Taslağı’nda yer alan firmaların web sitesi
kurma ve bunları kullanma zorunluluğu, söz konusu firmaların web sayfalarına
geliştirmeleri ile ilgili önemli maliyetlere katlanmalarına neden olmaktadır.
Web sitesi maliyetlerinin aktifleştirilerek mi yoksa dönem gideri olarak mı
kaydedilmesi sorusu önem kazanmaktadır. Bu sorunun yanıtı TMS 38 Maddi Olmayan
Duran Varlıklar Standardında bulunabilmektedir. Buna göre web sitesinin
oluşturulmasında, aktifleştirilmesi gereken maliyet kalemleri aşağıdaki gibi
olmaktadır.
● Alan adının kiralanma süresi en az 1 yıl ya da daha uzun olduğunda
ödenen bedel,
● İşletmenin alacağı sunucu için ödenen bedeller,
● Grafik ve tasarıma ödenen bedeller.
Dönem gideri olarak kaydedilmesi gereken kalemler ise aşağıdaki gibi
sıralanabilir:
● Web sitesinin planlama aşamasında oluşan maliyetler.
● Web sitesinin içeriğinin geliştirilmesi konusundaki giderler.
Yukarıda açıklamalara paralel olarak Muhasebe Sistemi Uygulama Genel
Tebliği’nde bir değişiklik olması durumunda Tekdüzen Hesap Planında 265.
Yapılmakta Olan Yatırımlar Hesabı’nın yer alması tarafımızdan önerilmektedir.
SüleymanYÜKÇÜ Seçkin GÖNEN (Yaklaşım Nisan 2009)
TMS 12
GELİR VERGİLERİ STANDARDI VE UYGULAMASI
Vergi mevzuatının bazı gelir ve giderleri hiçbir zaman tanımaması, bazı
gelir ve giderleri ise muhasebe ilkelerinin tanıdığı farklı bir dönemde
tanıması, bazı varlık ve kaynaklar için muhasebe ilkelerinden farklı değerleme
ilkesi benimsemesi, muhasebe kârı ile vergi karını farklılaştırır. Bu
farklılığa vergi mevzuatın hiçbir zaman kabul etmediği gelir ve giderler
neden oluyorsa, bu farka sürekli fark denir ve bu fark hiçbir zaman kapanmaz.
Dolayısıyla bunun vergi etkisi de mali tablolarda raporlanmaz. Ancak gelir veya
gider unsurlarının ortaya çıkma zamanı ile vergi mevzuatı tarafından tanınma
zamanı farklı ise muhasebe kârı ile vergi kârı arasında fark oluşur ve bu fark
da birkaç dönem sonra ortadan kalkar. Bu farka geçici fark denir.
Geçici farkların vergi etkisi bilançoda ertelenmiş vergi varlığı veya
ertelenmiş vergi yükümlülüğü olarak raporlanırken, gelir tablosunda da
ertelenmiş vergi gideri veya ertelenmiş vergi geliri olarak raporlanır.
Geçici farkların vergi etkisinin raporlanması işlemi sadece kurumlar vergisi
mükellefleri için geçerlidir. Zira gelir vergisi mükellefi, tüzel kişilik ya da
işletme değildir, işletme sahibi ya da ortaklardır.
Ayrıca kaynağında kesilen vergiler (stopaj) standardın kapsamında
değildir. Çünkü kaynağında kesilen vergiler kurumlara yasal sorumluluk
yükleyen, ortaklara ödenen kâr payını azaltan bir vergi türü olup, gider
niteliği taşımayan, kâr dağıtımı işlemidir.
Dönemin ödenecek vergisi, muhasebe karına kanunen kabul edilmeyen
giderlerin eklenmesi vergiye tabi olmayan gelirlerin indirilmesiyle bulunan
mali kâr üzerinden hesaplanır. Dönemin vergi gideri ise cari dönemin vergisi
ile geçici farklardan kaynaklanan ertelenen vergi giderini de kapsar. Yani
dönem kazancı üzerinden hesaplanan vergiye ertelenmiş vergi borçlarının eklenmesiyle
elde edilir.
Bu standart kapsamında geleneksel uygulamalarımızdan farklı olarak
işletmenin vergi geliri de söz konusu olabilir. Zira faaliyet dönemini mali
zararla kapatan işletme, söz konusu zararı gelecek beş yıl içinde elde edilecek
kardan mahsup etmeyi bekliyorsa ertelenmiş vergi geliri doğacaktır.
TMS-12 gelir vergileri standardının geleneksel uygulamalarımıza getirdiği
birçok yeniliğin muhasebeciler tarafından ilk bakışta yadırganması doğal
karşılanabilir. Ancak söz konusu standardın getirdiği yenilikler dikkatlice
incelendiğinde, mali tabloların gerçeği yansıtmasına katkı sağlayan ve dönem
karını daha doğru göstermeyi amaçlayan bir standart olduğu, muhasebenin sosyal
sorumluluğu göz önüne alındığında, muhasebe ile ilgili tüm birimlerin bu standardı
özümsemesi gerektiği bir gerçektir.
Özgür ÖZKAN (E-Yaklaşım Nisan 2011)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder