16 Mart 2016 Çarşamba

ÖRTÜLÜ SERMAYE



Zarar veya İstisna Nedeniyle Örtülü Sermaye Kullanan Kurum Adına Vergi Tarh Edilmemiş Olması Halinde Düzeltme İşlemi

Kanun koyucu, KVK’nın 12/7. maddesinde örtülü sermaye nedeniyle borç veren nezdinde düzeltme işlemi yapılabilmesi için, borç alan kurum adına tarh edilen vergilerin kesinleşip ödenmiş olması şartını öngörmüştür. Bu şart nedeniyle, örtülü sermayenin oluştuğu vergilendirme döneminde borç alan kurumun zararlı olması veya istisna nedeniyle kurumlar vergisi matrahının olmaması halinde, borç veren nezdinde ilgili vergilendirme dönemine ilişkin düzeltme işlemi yapılması mümkün değildir. İstisna nedeniyle tarhiyat yapılmamış olmasından farklı olarak, borç alan kurumun zararlı olması halinde sonraki vergilendirme dönemlerinde düzeltme yapılması mümkündür. Buna göre, zarar mahsup süresi olan beş yıl içinde borç alan kurum adına kurumlar vergisinin tarh edilmiş olması halinde, tarh edilen vergi tutarı ile sınırlı olmak kaydıyla borç veren ilgili vergilendirme dönemi kurumlar vergisi beyannamesini düzeltebilecektir.

İlyas MERİÇ Yaklaşım / Kasım 2016


ÖRTÜLÜ SERMAYE UYGULAMASINDA TARAF OLAN MÜKELLEFLER NEZDİNDE DÜZELTME İŞLEMLERİ

KVK 5’inci maddede yer verilen iştirak kazancı istisnası ile ilgili açıklamalarda da, 12’nci maddede yer alan örtülü sermaye uygulamasındaki düzeltme işlemlerine yönelik yapılan açıklamalarda da, söz konusu istisna uygulamasının amacı, mükerrer vergilemeyi önlemektir. Yani, iştirak kazancı istisnası uygulayabilmek için ortada öyle bir gelir olmalıdır ki, bu gelir üzerinden iki ayrı şirketin de vergi ödemesi söz konusu olmalıdır.
Sonuç olarak;  Borç para kullandırılan iştirak eğer ilgili dönem kurumlar vergisi beyannamesinde zarar beyan ediyorsa, elde edilen faiz gelirine iştirak kazancı istisnası uygulanamayacaktır.  İştirak edilen şirket elde edilen faiz gelirinden daha fazla bir kurumlar vergisi matrahı beyan ederse faiz gelirinin tamamı iştirak kazancı istisnası olarak vergiye tabi kazançtan düşülebilecektir.
Ayraca; İştirak edilen şirket elde edilen faiz gelirinden daha az bir kurumlar vergisi matrahı beyan etmişse, iştirakin kurumlar vergisi matrahı kadar kısım iştirak kazancı istisnası olarak düşülebilecektir.

(Nevzat ŞENSES Vergi Dünyası Kasım 2015)

Örtülü Sermaye Üzerinden Ödenen Faizler ve Kar Payı İlişkisi

İdarenin örtülü sermaye niteliğindeki borcu kullandıran firmanın elde ettiği faiz gelirini, borcu kullanan firmanın faiz tahakkukunu yaptığı dönemde mali zararının bulunması halinde iştirak kazancı kapsamında değerlendirmeyerek vergilemeye dönük bir iradesi olduğu görülmektedir. Kanaatimizce vergi kanununda istisna edilen kazancın üzerinden idarenin yorumu aşan bir şekilde değerlendirmesi ile vergilendirilmesi sorun teşkil etmektedir. Ayrıca vergi idaresine Kurumlar Vergisi Kanunu’nda bu konuya ilişkin düzenleyici bir açıklama yapması hakkında yetki veren bir hüküm de bulunmamaktadır.
Özetle, kanun maddelerinde yer alması gereken tartışmalı noktalar özelge yardımıyla açıklanmaya çalışılmıştır. Ancak bu durum görüş farklılıklarını sonlandırmadığı gibi farklı tartışmaları da beraberinde getirmiştir. Bir verginin hangi şartlarda alınmayacağının veya istisna edileceğinin verginin kanuniliği ilkesine uygun olarak vergi yasaları ile yapılması yerinde olacaktır.
(Gökhan KAYAR Vergi Dünyası Mayıs 2015)

ÖRTÜLÜ SERMAYE UYGULAMASINDA BORÇ VEREN TAM MÜKELLEF KURUMUN ELDE ETTİĞİ FAİZ GELİRİNİN  "TAMAMI"  "HER ZAMAN" İŞTİRAK KAZANCI İSTİSNASI ŞEKLİNDE DÜZELTİLEBİLİR Mİ ?

Mali İdare 10.11. 2011 tarihli özelgesinde, (Gelir İdaresi Başkanlığı'nın 10.11.2011 tarih ve B.07.1.GİB.0.03.49-010.01-21 sayılı özelgesi) 2007 ve 2008 yıllarında verdiği görüşlerinde değişikliğe gitmiştir. 2011 yılındaki görüş değişikliği öncesinde, borç kullandırılan ilişkili şirket kurumlar vergisi beyanında zarar beyan ediyor olsa dahi faiz geliri elde eden tam mükellef kurumun faiz gelirine iştirak kazancı istisnası uygulanabileceğine dair görüşler veriliyorken, 2011 tarihli özelgede, borç kullandırılan ilişkili şirkette kurumlar vergisi matrahı oluşmaması nedeniyle faiz geliri elde eden tam mükellef kurumun iştirak kazancı istisnasından yararlanamayacağı görüşü verilmiştir. 
Örtülü sermaye kapsamında bulunan ilişkili şirketine borç para kullandıran tam mükellef bir kurumun elde ettiği gelir (faiz ve kur farkı gelirleri), her zaman için mutlak bir şekilde iştirak kazancı istisnası olarak değerlendirilemeyebilecektir.
Sonuç olarak;
- Borç para kullandırılan iştirak eğer ilgili dönem kurumlar vergisi beyannamesinde zarar beyan ediyorsa, elde edilen faiz gelirine iştirak kazancı istisnası uygulanamayacaktır.
-  İştirak edilen şirket elde edilen faiz gelirinden daha fazla bir kurumlar vergisi matrahı beyan ederse faiz gelirinin tamamı iştirak kazancı istisnası olarak vergiye tabi kazançtan düşülebilecektir.
- İştirak edilen şirket elde edilen faiz    gelirinden daha az bir kurumlar vergisi matrahı  beyan  etmişse,  iştirakin  kurumlar  vergisi  matrahı  kadar  kısım  iştirak kazancı istisnası olarak düşülebilecektir.
(Güray ÖĞREDİK  MDERGI Şubat 2015)

YURT DIŞINDAKİ ORTAĞIN TEMİNATI İLE TÜRKİYE'DEKİ BANKALARDAN KREDİ KULLANILMASININ VERGİSEL SONUÇLARI
Kurumların ilişkili kişilerinin sağladıkları teminatlar vasıtasıyla kredi/borç temin etmeleri durumunda mevzuat kapsamında karşılaşabilecekleri durumlar yukarıda açıklanmaya çalışılmıştır. Mali İdare, yabancı ortağın nakdi teminatı karşılığında kullanılan krediler eğer örtülü sermaye kapsamındaysa faiz tahakkukları üzerinden kâr dağıtımına vergi tevkifatı aramaktadır ki, bu yasaya uygundur. Ancak örtülü sermaye şartları yoksa bu durumda söz konusu borcun ortağın teminatı sayesinde bulunabilmesi nedeniyle borcun esas olarak ortaktan alındığını kabul etmek, faiz ödemelerinin esas itibariyle ortağa yapıldığını kabul etmek ve buna bağlı olarak vergi tevkifatı aranılması doğru bir yaklaşım değildir ve bizce yasaya aykırıdır. Mali İdarenin 1 seri no.u KVK Genel Tebliğindeki ilgili açıklamaları özelgelerde çok genişletici bir şekilde yorumladığı kanaatindeyiz. Hatta, yabancı ortağa verdiği teminat karşılığı hizmet bedeli olarak yapılan ödemeyi dahi "faiz" statüsünde kabul ederek ortağın menkul sermaye iradı elde ettiği kabulü çok hatalı ve yanlış sonuçlara götürecek bir düşünce tarzıdır kanaatindeyiz.
Bilindiği üzere, özelgelerde artık vergi incelemelerinde vergi müfettişlerini bağlayıcı bir unsur olmuştur. Tabiri caiz ise özelgelerin vergi incelemelerinde neredeyse kanun gücünde etkileri vardır demek çok da hatalı olmayacaktır. Bu nedenle mükellef kurumlar yapacakları borçlanmalar nedeniyle yerli ya da yabancı ortaklarından, ilişkili kişilerinden nakdi ya da gayrinakdi teminat kullanacaklarsa, olası senaryoların ve vergisel risklerin konusunda uzman bir meslek mensubu ile değerlendirilmesinde fayda görmekteyiz. Diğer taraftan, meslek mensupları ve denetçilerin ise danışmanlığını yaptıkları, muhasebesini tuttukları ya da denetledikleri şirketlerin kullandıkları krediler için şirket ortaklarının ya da ilişkili kişilerin nakdi ya da gayrinakdi teminatlarının olup olmadığını, bu teminatlar karşılığında ilişkili kişilere ödeme yapılıp yapılmadığını sorgulamaları ve olası vergisel riskleri mükellef kuruma bildirerek konuyu değerlendirmeleri faydalı olacaktır.
(Hülya YAVUZCAN ÇOLAK MDERGI Kasım 2014)

ÖRTÜLÜ SERMAYEDE HANGİ KUR FARKI KAR PAYI SAYILMAZ
Ortaklar veya ortaklarla ilişkili olan kişilerden temin edilerek işletmede kullanılan sermaye niteliğindeki ve yabancı para cinsinden borçlar için katlanılan kur farkı giderleri ve sağlanan kur farkı gelirleri kar payı hesaplaması sırasında dikkate alınmamalı; sırasıyla kanunen kabul edilmeyen gider ve diğer indirim olarak beyan edilmelidir.
Ancak, örtülü sermaye üzerinden ve yabancı para cinsinden tahakkuk ettirilip farklı bir döviz kurunun geçerli olduğu daha sonraki bir tarihte ödenen faizlerin VUK hükümlerine göre değerlendikten sonra kar pay tutarı olarak dikkate alınması gerektiği düşünülmektedir. Bu tutar brüte iblağ edilerek geçerli tevkifat oranı üzerinden stopaj yapılmalıdır. Aksi bir durumun, dağıtılmış sayılan kar payı tutarının olması gerekenden fazla ya da eksik tespit edilmesi sonucu fazla ve yersiz tevkifat yapılmasına veya eksik tevkifat nedeniyle cezalı işlemlerle karşılaşılmasına sebep olacağı değerlendirilmektedir.
(Fuat USTA- Vergi Sorunları Dergisi Mart 2014)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder