Zarar veya İstisna Nedeniyle Örtülü Sermaye Kullanan Kurum Adına Vergi Tarh Edilmemiş Olması Halinde Düzeltme İşlemi
Kanun koyucu, KVK’nın 12/7. maddesinde örtülü sermaye nedeniyle borç veren nezdinde düzeltme işlemi yapılabilmesi için, borç alan kurum adına tarh edilen vergilerin kesinleşip ödenmiş olması şartını öngörmüştür. Bu şart nedeniyle, örtülü sermayenin oluştuğu vergilendirme döneminde borç alan kurumun zararlı olması veya istisna nedeniyle kurumlar vergisi matrahının olmaması halinde, borç veren nezdinde ilgili vergilendirme dönemine ilişkin düzeltme işlemi yapılması mümkün değildir. İstisna nedeniyle tarhiyat yapılmamış olmasından farklı olarak, borç alan kurumun zararlı olması halinde sonraki vergilendirme dönemlerinde düzeltme yapılması mümkündür. Buna göre, zarar mahsup süresi olan beş yıl içinde borç alan kurum adına kurumlar vergisinin tarh edilmiş olması halinde, tarh edilen vergi tutarı ile sınırlı olmak kaydıyla borç veren ilgili vergilendirme dönemi kurumlar vergisi beyannamesini düzeltebilecektir.
İlyas MERİÇ Yaklaşım / Kasım 2016
ÖRTÜLÜ SERMAYE UYGULAMASINDA TARAF OLAN MÜKELLEFLER NEZDİNDE DÜZELTME İŞLEMLERİ
KVK 5’inci
maddede yer verilen iştirak kazancı istisnası ile ilgili açıklamalarda da,
12’nci maddede yer alan örtülü sermaye uygulamasındaki düzeltme işlemlerine
yönelik yapılan açıklamalarda da, söz konusu istisna uygulamasının amacı,
mükerrer vergilemeyi önlemektir. Yani, iştirak kazancı istisnası uygulayabilmek
için ortada öyle bir gelir olmalıdır ki, bu gelir üzerinden iki ayrı şirketin
de vergi ödemesi söz konusu olmalıdır.
Sonuç
olarak; Borç para kullandırılan iştirak
eğer ilgili dönem kurumlar vergisi beyannamesinde zarar beyan ediyorsa, elde
edilen faiz gelirine iştirak kazancı istisnası uygulanamayacaktır. İştirak edilen şirket elde edilen faiz
gelirinden daha fazla bir kurumlar vergisi matrahı beyan ederse faiz gelirinin
tamamı iştirak kazancı istisnası olarak vergiye tabi kazançtan
düşülebilecektir.
Ayraca; İştirak
edilen şirket elde edilen faiz gelirinden daha az bir kurumlar vergisi matrahı
beyan etmişse, iştirakin kurumlar vergisi matrahı kadar kısım iştirak kazancı
istisnası olarak düşülebilecektir.
(Nevzat
ŞENSES Vergi Dünyası Kasım 2015)
Örtülü Sermaye Üzerinden Ödenen Faizler ve Kar Payı İlişkisi
İdarenin
örtülü sermaye niteliğindeki borcu kullandıran firmanın elde ettiği faiz
gelirini, borcu kullanan firmanın faiz tahakkukunu yaptığı dönemde mali
zararının bulunması halinde iştirak kazancı kapsamında değerlendirmeyerek
vergilemeye dönük bir iradesi olduğu görülmektedir. Kanaatimizce vergi
kanununda istisna edilen kazancın üzerinden idarenin yorumu aşan bir şekilde
değerlendirmesi ile vergilendirilmesi sorun teşkil etmektedir. Ayrıca vergi
idaresine Kurumlar Vergisi Kanunu’nda bu konuya ilişkin düzenleyici bir
açıklama yapması hakkında yetki veren bir hüküm de bulunmamaktadır.
Özetle, kanun
maddelerinde yer alması gereken tartışmalı noktalar özelge yardımıyla
açıklanmaya çalışılmıştır. Ancak bu durum görüş farklılıklarını sonlandırmadığı
gibi farklı tartışmaları da beraberinde getirmiştir. Bir verginin hangi
şartlarda alınmayacağının veya istisna edileceğinin verginin kanuniliği
ilkesine uygun olarak vergi yasaları ile yapılması yerinde olacaktır.
(Gökhan KAYAR
Vergi Dünyası Mayıs 2015)
ÖRTÜLÜ SERMAYE UYGULAMASINDA BORÇ
VEREN TAM MÜKELLEF KURUMUN ELDE ETTİĞİ FAİZ GELİRİNİN "TAMAMI" "HER ZAMAN" İŞTİRAK KAZANCI
İSTİSNASI ŞEKLİNDE DÜZELTİLEBİLİR Mİ ?
Mali İdare
10.11. 2011 tarihli özelgesinde, (Gelir İdaresi Başkanlığı'nın 10.11.2011 tarih
ve B.07.1.GİB.0.03.49-010.01-21 sayılı özelgesi) 2007 ve 2008 yıllarında
verdiği görüşlerinde değişikliğe gitmiştir. 2011 yılındaki görüş değişikliği
öncesinde, borç kullandırılan ilişkili şirket kurumlar vergisi beyanında zarar
beyan ediyor olsa dahi faiz geliri elde eden tam mükellef kurumun faiz gelirine
iştirak kazancı istisnası uygulanabileceğine dair görüşler veriliyorken, 2011
tarihli özelgede, borç kullandırılan ilişkili şirkette kurumlar vergisi matrahı
oluşmaması nedeniyle faiz geliri elde eden tam mükellef kurumun iştirak kazancı
istisnasından yararlanamayacağı görüşü verilmiştir.
Örtülü
sermaye kapsamında bulunan ilişkili şirketine borç para kullandıran tam
mükellef bir kurumun elde ettiği gelir (faiz ve kur farkı gelirleri), her zaman
için mutlak bir şekilde iştirak kazancı istisnası olarak
değerlendirilemeyebilecektir.
Sonuç olarak;
- Borç para
kullandırılan iştirak eğer ilgili dönem kurumlar vergisi beyannamesinde zarar
beyan ediyorsa, elde edilen faiz gelirine iştirak kazancı istisnası
uygulanamayacaktır.
- İştirak edilen şirket elde edilen faiz
gelirinden daha fazla bir kurumlar vergisi matrahı beyan ederse faiz gelirinin
tamamı iştirak kazancı istisnası olarak vergiye tabi kazançtan
düşülebilecektir.
- İştirak
edilen şirket elde edilen faiz gelirinden
daha az bir kurumlar vergisi matrahı
beyan etmişse, iştirakin
kurumlar vergisi matrahı
kadar kısım iştirak kazancı istisnası olarak
düşülebilecektir.
(Güray
ÖĞREDİK MDERGI Şubat 2015)
YURT DIŞINDAKİ ORTAĞIN TEMİNATI İLE
TÜRKİYE'DEKİ BANKALARDAN KREDİ KULLANILMASININ VERGİSEL SONUÇLARI
Kurumların
ilişkili kişilerinin sağladıkları teminatlar vasıtasıyla kredi/borç temin
etmeleri durumunda mevzuat kapsamında karşılaşabilecekleri durumlar yukarıda
açıklanmaya çalışılmıştır. Mali İdare, yabancı ortağın nakdi teminatı
karşılığında kullanılan krediler eğer örtülü sermaye kapsamındaysa faiz
tahakkukları üzerinden kâr dağıtımına vergi tevkifatı aramaktadır ki, bu yasaya
uygundur. Ancak örtülü sermaye şartları yoksa bu durumda söz konusu borcun ortağın
teminatı sayesinde bulunabilmesi nedeniyle borcun esas olarak ortaktan
alındığını kabul etmek, faiz ödemelerinin esas itibariyle ortağa yapıldığını
kabul etmek ve buna bağlı olarak vergi tevkifatı aranılması doğru bir yaklaşım
değildir ve bizce yasaya aykırıdır. Mali İdarenin 1 seri no.u KVK Genel
Tebliğindeki ilgili açıklamaları özelgelerde çok genişletici bir şekilde
yorumladığı kanaatindeyiz. Hatta, yabancı ortağa verdiği teminat karşılığı
hizmet bedeli olarak yapılan ödemeyi dahi "faiz" statüsünde kabul
ederek ortağın menkul sermaye iradı elde ettiği kabulü çok hatalı ve yanlış
sonuçlara götürecek bir düşünce tarzıdır kanaatindeyiz.
Bilindiği
üzere, özelgelerde artık vergi incelemelerinde vergi müfettişlerini bağlayıcı
bir unsur olmuştur. Tabiri caiz ise özelgelerin vergi incelemelerinde neredeyse
kanun gücünde etkileri vardır demek çok da hatalı olmayacaktır. Bu nedenle
mükellef kurumlar yapacakları borçlanmalar nedeniyle yerli ya da yabancı
ortaklarından, ilişkili kişilerinden nakdi ya da gayrinakdi teminat
kullanacaklarsa, olası senaryoların ve vergisel risklerin konusunda uzman bir
meslek mensubu ile değerlendirilmesinde fayda görmekteyiz. Diğer taraftan, meslek
mensupları ve denetçilerin ise danışmanlığını yaptıkları, muhasebesini
tuttukları ya da denetledikleri şirketlerin kullandıkları krediler için şirket
ortaklarının ya da ilişkili kişilerin nakdi ya da gayrinakdi teminatlarının
olup olmadığını, bu teminatlar karşılığında ilişkili kişilere ödeme yapılıp
yapılmadığını sorgulamaları ve olası vergisel riskleri mükellef kuruma
bildirerek konuyu değerlendirmeleri faydalı olacaktır.
(Hülya
YAVUZCAN ÇOLAK MDERGI Kasım 2014)
ÖRTÜLÜ
SERMAYEDE HANGİ KUR FARKI KAR PAYI SAYILMAZ
Ortaklar veya
ortaklarla ilişkili olan kişilerden temin edilerek işletmede kullanılan sermaye
niteliğindeki ve yabancı para cinsinden borçlar için katlanılan kur farkı
giderleri ve sağlanan kur farkı gelirleri kar payı hesaplaması sırasında dikkate
alınmamalı; sırasıyla kanunen kabul edilmeyen gider ve diğer indirim olarak
beyan edilmelidir.
Ancak, örtülü
sermaye üzerinden ve yabancı para cinsinden tahakkuk ettirilip farklı bir döviz
kurunun geçerli olduğu daha sonraki bir tarihte ödenen faizlerin VUK
hükümlerine göre değerlendikten sonra kar pay tutarı olarak dikkate alınması
gerektiği düşünülmektedir. Bu tutar brüte iblağ edilerek geçerli tevkifat oranı
üzerinden stopaj yapılmalıdır. Aksi bir durumun, dağıtılmış sayılan kar payı
tutarının olması gerekenden fazla ya da eksik tespit edilmesi sonucu fazla ve
yersiz tevkifat yapılmasına veya eksik tevkifat nedeniyle cezalı işlemlerle
karşılaşılmasına sebep olacağı değerlendirilmektedir.
(Fuat USTA- Vergi Sorunları Dergisi Mart 2014)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder